Yüce dinimiz İslam'ı ve dini duygularımızı iktidar olma arzusu ile kullanmayı alışkanlık haline getirenler, maalesef son derece başarılı olmuşlardır.
Fakirlik bir milletin kaderi değildir, olamaz da!
Hele bu millet Türk milleti olursa, asla olamaz, olmamalıdır da.
Milletimizin silkinip kendisine geldiği gün, kurtulduğu gün olacaktır.
Var mı böyle bir ihtimal derseniz, her zaman vardır derim.
Eğer çözüm isteniyorsa, önce vatandaşımızın kendi zihin dünyasında bir inkılaba ihtiyacı olduğu kaçınılmaz bir sonuçtur.
"Hiç akletmez misiniz" diyor Yüce Yaradan birçok ayette.
Milletimizi tam 600 yıl boyunca fakir bırakan Osmanlı zihniyeti, Türk'ü adam yerine koymadığı için bu zilleti topluma reva görmüştür.
Geri kalmayı veya fakirliği, sanki inancımızın gereği olarak topluma empoze etmişlerdir.
Bu açıdan bakıldığında istisna ara dönem yalnızca Atatürk'ün hayatta olduğu altın çağ dönemidir.
Sadece 1923 ile 1938 yılları arasında Türk milleti, 600 yıllık reklam arasından sonra uyanıp kendisine gelebilmiştir.
Bakınız Türk'ün töresinde fakirliği suç sayan dedemiz Oğuz Kağan ne buyurmuştu:
"Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın. Türkçe konuşulan, Türk'e yurtluk etmiş olan tüm yerleri, kıyamete kadar Türk'ün hükmü altında bırak!.."
Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa, fakirlik hakkında Diyanet yayınlarında göremeyeceğiniz hadislerinde bakınız neler buyurmuştur:
"Fakirlik her iki dünyada da insanın yüz karasıdır"
"Cehennem ehlinin çoğu fakirlerdir"
"Fakirlik neredeyse küfür olacaktı"
"Allah'ım! Küfürden ve fakirlikten sana sığınırım. Çünkü ikisi de birdir" gibi hadisleri, yoksulluk anlamındaki fakirlik için söylenmiştir.
Yine Türk ve Peygamber soyunun seçilmiş evlatlarından aziz Atatürk, bakınız ekonomi ve fakirlik hakkında neler diyor:
"Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayatî kısımlarında bağımsızlık felç olmuştur."
"Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan zaferler kalıcı olmaz, az zamanda kaybedilir."
"Ekonomisi zayıf bir millet fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz; toplumsal ve siyasi felâketlerden yakasını kurtaramaz."
"Yeni Türk devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır."
"Yeni Türk devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türk devleti, bir ekonomi devleti olacaktır."
Gördünüz değil mi gerçekte fakirliğin övünülecek bir tarafı olmadığını.
Ve yine gördünüz değil mi, her başımıza gelenin kader değil, bilgisizlik, cehalet veya ihanet olduğunu!
Fakirlik ve zenginlik bir tercihtir.
Milleti zengin yapacak bir anlayışa sırt dönülüp, insanları fakirliğin zirvesine taşıyacak olanlara alkış tutulması ve destek olunması, akıl tutulmasının ötesinde garabet bir durumdur.
Bu konuda tıpkı Oğuz Kağan gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünen tek istisna insan, Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Haydar Baş Bey diyor ki:
"Benim dönemimde hoş geldin zenginlik, elveda fakirlik diyeceksiniz"
"Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır"
"Sınırsız olan kaynaklar, milletimize eşit olarak dağıtılacaktır"
Yani demem o ki, neyi istiyorsan osun sen!
Zenginlik ve refah içinde bir hayat sürdürmek isteyen toplumların tek bir çıkar yolu ve çözüm adresleri vardır.
"MEM"
Milli Ekonomi Modeli.
Fakirlik bir milletin kaderi değildir, olamaz da!
Hele bu millet Türk milleti olursa, asla olamaz, olmamalıdır da.
Milletimizin silkinip kendisine geldiği gün, kurtulduğu gün olacaktır.
Var mı böyle bir ihtimal derseniz, her zaman vardır derim.
Eğer çözüm isteniyorsa, önce vatandaşımızın kendi zihin dünyasında bir inkılaba ihtiyacı olduğu kaçınılmaz bir sonuçtur.
"Hiç akletmez misiniz" diyor Yüce Yaradan birçok ayette.
Milletimizi tam 600 yıl boyunca fakir bırakan Osmanlı zihniyeti, Türk'ü adam yerine koymadığı için bu zilleti topluma reva görmüştür.
Geri kalmayı veya fakirliği, sanki inancımızın gereği olarak topluma empoze etmişlerdir.
Bu açıdan bakıldığında istisna ara dönem yalnızca Atatürk'ün hayatta olduğu altın çağ dönemidir.
Sadece 1923 ile 1938 yılları arasında Türk milleti, 600 yıllık reklam arasından sonra uyanıp kendisine gelebilmiştir.
Bakınız Türk'ün töresinde fakirliği suç sayan dedemiz Oğuz Kağan ne buyurmuştu:
"Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın. Türkçe konuşulan, Türk'e yurtluk etmiş olan tüm yerleri, kıyamete kadar Türk'ün hükmü altında bırak!.."
Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa, fakirlik hakkında Diyanet yayınlarında göremeyeceğiniz hadislerinde bakınız neler buyurmuştur:
"Fakirlik her iki dünyada da insanın yüz karasıdır"
"Cehennem ehlinin çoğu fakirlerdir"
"Fakirlik neredeyse küfür olacaktı"
"Allah'ım! Küfürden ve fakirlikten sana sığınırım. Çünkü ikisi de birdir" gibi hadisleri, yoksulluk anlamındaki fakirlik için söylenmiştir.
Yine Türk ve Peygamber soyunun seçilmiş evlatlarından aziz Atatürk, bakınız ekonomi ve fakirlik hakkında neler diyor:
"Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayatî kısımlarında bağımsızlık felç olmuştur."
"Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan zaferler kalıcı olmaz, az zamanda kaybedilir."
"Ekonomisi zayıf bir millet fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz; toplumsal ve siyasi felâketlerden yakasını kurtaramaz."
"Yeni Türk devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır."
"Yeni Türk devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türk devleti, bir ekonomi devleti olacaktır."
Gördünüz değil mi gerçekte fakirliğin övünülecek bir tarafı olmadığını.
Ve yine gördünüz değil mi, her başımıza gelenin kader değil, bilgisizlik, cehalet veya ihanet olduğunu!
Fakirlik ve zenginlik bir tercihtir.
Milleti zengin yapacak bir anlayışa sırt dönülüp, insanları fakirliğin zirvesine taşıyacak olanlara alkış tutulması ve destek olunması, akıl tutulmasının ötesinde garabet bir durumdur.
Bu konuda tıpkı Oğuz Kağan gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünen tek istisna insan, Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Haydar Baş Bey diyor ki:
"Benim dönemimde hoş geldin zenginlik, elveda fakirlik diyeceksiniz"
"Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır"
"Sınırsız olan kaynaklar, milletimize eşit olarak dağıtılacaktır"
Yani demem o ki, neyi istiyorsan osun sen!
Zenginlik ve refah içinde bir hayat sürdürmek isteyen toplumların tek bir çıkar yolu ve çözüm adresleri vardır.
"MEM"
Milli Ekonomi Modeli.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Sn. Cumhurbaşkanım dön bu hatadan! / 27.11.2024
- İslam’ın özü ve laboratuvarı Ehl-i Beyt’tir / 26.11.2024
- Teğmenleri bırak ekonomiye bak! / 25.11.2024
- Teğmenlere güveniyorum, size asla! / 20.11.2024
- Emekli maaşı senin sabah kahvaltın / 19.11.2024
- Halk ‘Mansur Yavaş’ diyor / 18.11.2024
- Sağlık Bakanı istifa etmeli / 14.11.2024
- Milli olmayan partiler kapatılmalı / 13.11.2024
- İktidara kızıp, devlete ateş etme! / 12.11.2024
- TS küme düşecek / 11.11.2024
- İslam’ın özü ve laboratuvarı Ehl-i Beyt’tir / 26.11.2024
- Teğmenleri bırak ekonomiye bak! / 25.11.2024
- Teğmenlere güveniyorum, size asla! / 20.11.2024
- Emekli maaşı senin sabah kahvaltın / 19.11.2024
- Halk ‘Mansur Yavaş’ diyor / 18.11.2024
- Sağlık Bakanı istifa etmeli / 14.11.2024
- Milli olmayan partiler kapatılmalı / 13.11.2024
- İktidara kızıp, devlete ateş etme! / 12.11.2024
- TS küme düşecek / 11.11.2024