Evrensel ıslah edicinin özellikleri
Beşer tarihinin geleceğinde, evrensel adalet hükümetini kurmak için Hz. Resul-i Ekrem’in (s.a.v.) Ehl-i Beyt’inden (a.s.) bir kişinin zuhur edeceği; Müslümanların cumhurunun ittifak ettiği İslam inancının kesin inançlarından biridir
05.11.2022 21:02:00
Beşer tarihinin geleceğinde, evrensel adalet hükümetini kurmak için Hz. Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) Ehl-i Beyt'inden (a.s.) bir kişinin zuhur edeceği; Müslümanların cumhurunun ittifak ettiği İslam inancının kesin inançlarından biridir.
Bu konuda nakledilen hadisler tevatür haddine ulaşmaktadır. Araştırmacıların yaptığı hesaba göre, bu konuda 657 rivayet nakledilmiştir; biz bunların arasından sadece Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde nakledilen hadisle yetiniyoruz.
Hz. Resulûllah (s.a.v.) buyuruyor ki:
"Dünyanın ömründen ancak bir gün kalsa bile, Allah, yeryüzünü, zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi adalet ve eşitlikle dolduracak olan evlatlarımdan bir kişi zuhur edinceye kadar o günü uzatacaktır."
Dolayısıyla, âhir zamanda Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) evlatlarından olan bir kişinin kıyam ve zuhur edeceği hem Ehl-i Sünnet, hem de Ehl-i Beyt dünyasının tartışmasız kabul ettiği bir konudur.
Her iki fırkanın naklettiği rivayetlerde, bu evrensel ıslah edicinin özellikleri şöyle açıklanmıştır:
1- Resulûllah'ın (s.a.v.) Ehl-i Beyt'indendir. (389 rivayet)
2- Emiru'l-mü'minin Ali'nin (a.s.) evlatlarındandır. (214 rivayet)
3- Fâtıma-ı Zehra'nın (a.s.) evlatlarındandır. (192 rivayet)
4- İmam Hüseyin'in (a.s.) evlatlarının dokuzuncusudur. (148 rivayet)
5- İmam Zeynelabidin'in (a.s.) evlatlarındandır. (185 rivayet)
6- İmam Hasan Askerî'nin (a.s.) evlatlarındandır. (146 rivayet)
7- Ehl-i Beyt İmamları'nın (a.s.) on ikincisidir. (136 rivayet)
8- Onun doğumunu bildiren rivayetler. (214 rivayet)
9- Uzun ömre sahip olacaktır. (318 rivayet)
10- Uzun bir zaman gaybet edecektir. (91 rivayet)
11- Zuhur edince İslam dini dünyayı kapsayacaktır. (27 rivayet)
12- Yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracaktır. (132 rivayet)
Dolayısıyla, bu rivayetlere göre, beşer tarihinin geleceğinde böyle bir evrensel ıslah edicinin varlığı kesin ve şüphe edilmez bir konudur.
Bu alanda ihtilaf konusu olan şey şudur: Acaba bu ıslah edici anadan dünyaya gelmiş midir ve şu an yaşıyor mu, yoksa gelecekte mi dünyaya gelecektir?
Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet araştırmacılarından bir grup birinci görüşü benimseyip, O Hazretin 255 Hicrî Kamerî yılında dünyaya geldiğine ve günümüzde yaşadığına inanmaktadır. Fakat Ehl-i Sünnet'ten bir grup, onun gelecekte dünyaya geleceğini söylüyorlar.
Ehl-i Beyt'in takipçileri, O Hazretin Hicrî Kamerî 255 yılında dünyaya geldiğine ve şu anda yaşadığına inanır.
Kur'an-ı Kerim açısından, Allah'ın velileri iki kısımdır: İnsanların tanıdıkları zahirî veli ve insanların arasında olup, onların durumundan haberdar olduğu halde, insanların kendisini tanımadıkları ve onların gözlerinden gâib olan veli.
Kehf Sûresi'nde, her iki veli de bir arada zikredilmiştir. Bunlardan biri Musa b. İmran ve diğeri ise Hızır ismiyle tanınan, onun, denizdeki ve karadaki yol arkadaşı. Allah'ın bu velisini, Hz. Musa bile tanımıyordu. Sadece Allah'ın kılavuzluğuyla tanımış ve ilminden yararlanmıştır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"(Deniz sahilinde) kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik. Musa, ona, "Sana öğretilenden, bana bir bilgi öğretmen için sana tâbi olabilir miyim?" dedi."
Kur'an-ı Kerim daha sonra Allah'ın bu vesilesinin faydalı ve yararlı işlerinin bir kısmını açıklamaktadır. Bu kıssada, insanların kendisini tanımadıkları halde, onun eser ve bereketlerinden yararlandıklarını görmekteyiz.
Hz. Veli-i Asr da (a.f.) Hz. Musa'nın yol arkadaşı gibi, tanınmadığı hâlde, ümmeti için yararlı işlerde bulunan bir velidir.
Bu durumda, İmam'ın gaybet etmesi, onun toplumdan ayrılması ve uzaklaşması anlamında değildir.
Aksine o -mâsum Ehl-i Beyt'in rivayetlerinde de geçtiği üzere- gözler kendisini görmediği halde yeryüzündekilere ışık ve sıcaklık veren bulut arkasındaki güneş gibidir.
Ayrıca, tarih boyunca, O Hazretin huzuruna varmaya layık olan çok sayıdaki temiz ve takvalı kişiler, huzuruna çıkarak ondan yararlanmış olup günümüzde de yararlanmaktadırlar ve bu kanalla diğerleri de onun varlığının bereketlerinden istifade etmektedirler.
Geçmişte ve günümüzde beşer arasında normal olan durum, önder ve rehberin işlerin bir bölümünü de onun temsilcilerinin yapmasıdır.
Evet, zamanın imamı Hz. Mehdi'nin (a.f.) gaybete çekilmesinin çeşitli nedenleri vardır ve insanlar doğrudan doğruya O Hazrete ulaşmaktan mahrumdur.
Fakat O Hazretin âdil ve takvalı fakihlerden ibaret olan temsilcilerinden yaralanma şansı, izleyicilerine uzak değildir.
Büyük fakihler ve yüce makamlara sahip olan müctehidler, din ve hükümetle ilgili konularda O Hazretin temsilcileridirler ve gaybet döneminde İslam toplumunun yönetimi onlara bırakılmıştır.
Elbette, O Hazretin varlığının tüm nimetlerinden yararlanmaktan mahrum olmanın nedeni, gaybette bulunmasını gerektiren özel şartlardır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Bu konuda nakledilen hadisler tevatür haddine ulaşmaktadır. Araştırmacıların yaptığı hesaba göre, bu konuda 657 rivayet nakledilmiştir; biz bunların arasından sadece Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde nakledilen hadisle yetiniyoruz.
Hz. Resulûllah (s.a.v.) buyuruyor ki:
"Dünyanın ömründen ancak bir gün kalsa bile, Allah, yeryüzünü, zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi adalet ve eşitlikle dolduracak olan evlatlarımdan bir kişi zuhur edinceye kadar o günü uzatacaktır."
Dolayısıyla, âhir zamanda Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) evlatlarından olan bir kişinin kıyam ve zuhur edeceği hem Ehl-i Sünnet, hem de Ehl-i Beyt dünyasının tartışmasız kabul ettiği bir konudur.
Her iki fırkanın naklettiği rivayetlerde, bu evrensel ıslah edicinin özellikleri şöyle açıklanmıştır:
1- Resulûllah'ın (s.a.v.) Ehl-i Beyt'indendir. (389 rivayet)
2- Emiru'l-mü'minin Ali'nin (a.s.) evlatlarındandır. (214 rivayet)
3- Fâtıma-ı Zehra'nın (a.s.) evlatlarındandır. (192 rivayet)
4- İmam Hüseyin'in (a.s.) evlatlarının dokuzuncusudur. (148 rivayet)
5- İmam Zeynelabidin'in (a.s.) evlatlarındandır. (185 rivayet)
6- İmam Hasan Askerî'nin (a.s.) evlatlarındandır. (146 rivayet)
7- Ehl-i Beyt İmamları'nın (a.s.) on ikincisidir. (136 rivayet)
8- Onun doğumunu bildiren rivayetler. (214 rivayet)
9- Uzun ömre sahip olacaktır. (318 rivayet)
10- Uzun bir zaman gaybet edecektir. (91 rivayet)
11- Zuhur edince İslam dini dünyayı kapsayacaktır. (27 rivayet)
12- Yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracaktır. (132 rivayet)
Dolayısıyla, bu rivayetlere göre, beşer tarihinin geleceğinde böyle bir evrensel ıslah edicinin varlığı kesin ve şüphe edilmez bir konudur.
Bu alanda ihtilaf konusu olan şey şudur: Acaba bu ıslah edici anadan dünyaya gelmiş midir ve şu an yaşıyor mu, yoksa gelecekte mi dünyaya gelecektir?
Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet araştırmacılarından bir grup birinci görüşü benimseyip, O Hazretin 255 Hicrî Kamerî yılında dünyaya geldiğine ve günümüzde yaşadığına inanmaktadır. Fakat Ehl-i Sünnet'ten bir grup, onun gelecekte dünyaya geleceğini söylüyorlar.
Ehl-i Beyt'in takipçileri, O Hazretin Hicrî Kamerî 255 yılında dünyaya geldiğine ve şu anda yaşadığına inanır.
Kur'an-ı Kerim açısından, Allah'ın velileri iki kısımdır
Kur'an-ı Kerim açısından, Allah'ın velileri iki kısımdır: İnsanların tanıdıkları zahirî veli ve insanların arasında olup, onların durumundan haberdar olduğu halde, insanların kendisini tanımadıkları ve onların gözlerinden gâib olan veli.
Kehf Sûresi'nde, her iki veli de bir arada zikredilmiştir. Bunlardan biri Musa b. İmran ve diğeri ise Hızır ismiyle tanınan, onun, denizdeki ve karadaki yol arkadaşı. Allah'ın bu velisini, Hz. Musa bile tanımıyordu. Sadece Allah'ın kılavuzluğuyla tanımış ve ilminden yararlanmıştır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"(Deniz sahilinde) kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik. Musa, ona, "Sana öğretilenden, bana bir bilgi öğretmen için sana tâbi olabilir miyim?" dedi."
Kur'an-ı Kerim daha sonra Allah'ın bu vesilesinin faydalı ve yararlı işlerinin bir kısmını açıklamaktadır. Bu kıssada, insanların kendisini tanımadıkları halde, onun eser ve bereketlerinden yararlandıklarını görmekteyiz.
Hz. Veli-i Asr da (a.f.) Hz. Musa'nın yol arkadaşı gibi, tanınmadığı hâlde, ümmeti için yararlı işlerde bulunan bir velidir.
Bu durumda, İmam'ın gaybet etmesi, onun toplumdan ayrılması ve uzaklaşması anlamında değildir.
Aksine o -mâsum Ehl-i Beyt'in rivayetlerinde de geçtiği üzere- gözler kendisini görmediği halde yeryüzündekilere ışık ve sıcaklık veren bulut arkasındaki güneş gibidir.
Ayrıca, tarih boyunca, O Hazretin huzuruna varmaya layık olan çok sayıdaki temiz ve takvalı kişiler, huzuruna çıkarak ondan yararlanmış olup günümüzde de yararlanmaktadırlar ve bu kanalla diğerleri de onun varlığının bereketlerinden istifade etmektedirler.
Geçmişte ve günümüzde beşer arasında normal olan durum, önder ve rehberin işlerin bir bölümünü de onun temsilcilerinin yapmasıdır.
Evet, zamanın imamı Hz. Mehdi'nin (a.f.) gaybete çekilmesinin çeşitli nedenleri vardır ve insanlar doğrudan doğruya O Hazrete ulaşmaktan mahrumdur.
Fakat O Hazretin âdil ve takvalı fakihlerden ibaret olan temsilcilerinden yaralanma şansı, izleyicilerine uzak değildir.
Büyük fakihler ve yüce makamlara sahip olan müctehidler, din ve hükümetle ilgili konularda O Hazretin temsilcileridirler ve gaybet döneminde İslam toplumunun yönetimi onlara bırakılmıştır.
Elbette, O Hazretin varlığının tüm nimetlerinden yararlanmaktan mahrum olmanın nedeni, gaybette bulunmasını gerektiren özel şartlardır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)