ETÖ ile F-ETÖ

Türkiye, uzun zamandan beri, adeta ince bağırsak yolunu andıran boğumlu ve metrajlı bir "alacakaranlık kuşağı"ndan geçiyor.Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında, daha ziyade Osmanlı'yı Hicaz bölgesinden çıkartan İngilizlerin ve onların Müslüman kılıklı dahili çömezlerinin tetiklediği "saltanat-cumhuriyet" kavgası, topluma "din-devlet" kavgası olarak pompalandı. Millet ve devlet arasındaki bağlar zayıflatıldı; devlet de, millet de kan kaybetti, bitap düştü.Çok partili demokrasi sürecinde bu dalaş, Halk Partisi-Demokrat Parti kapışmasıyla alevlendi. Bu kronik kapışma, konjonktüre uygun olarak münavebeli biçimde politik pirime dönüştürüldü, birçoklarına Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, vekillik koltukları kazandırdı. Ama millet sürekli kaybetti, devlet hep kaybetti. Devlet de, millet de aynı sermayeyi tüketti.Derken sağ-sol kapışması başladı. Nice gençler, eskilerin tabiriyle "zenit saat" gibi nice beyinler gitti.Kardeş-kardeşi ne için vurduğu bilmediği bir kuşaktı bu.Zaman zaman Alevî-Sünnî kavgası alevlendirilmeye çalışıldı; ama beklenen netice alınamadı.Bölgeye Çekiç Güç ve işgalleriyle gelen küresel toplum mühendislerinin plan ve desteğiyle, PKK belası musallat edildi başımıza? Güneydoğumuz başta olmak üzere, 70 milyonun yüreğinde "terör yarası" açıldı. Bu yara kanamaya devam ediyor.Türk ekonomisi bitti. Millet işsiz bırakılıyor, açlığa ve yoksulluğa sürükleniyor. Devlet, borca battıkça batırılıyor.Milletin birliği ve bütünlüğü tüm kollardan ve yollardan örseleniyor. Milleti var eden aile, devlet, ordu ve din dövüldükçe dövülüyor. Millete, aile ve bunları oluşturan fertlere tutunacak dal bırakılmıyor. Türkiye'nin bu alacakaranlık kuşağının küresel ve yerel mühendisleri belli? Herkes biliyor.ABD, AB, IMF, Vatikan ve bunların içteki çömezleri, yani devlet ve milletin içine çöreklenmiş yerli taşeronları.Bu alacakaranlık kuşağın son görüntüsüdür, ETÖ ile F-ETÖ.22 Ocak günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi aldığı ara kararla, dalga üstüne dalgalarla yaşanan gözaltı sürecinin "ETÖ, yani Ergenekon Terör Örgütü" olarak nitelendirilmesini yasaklamıştı. Ekranlardaki "derin devlet seri dizileri"ne, görsel ve yazılı medyanda enformasyon ve dezenformasyona bakıldığında; ETÖ'nün yanı sıra, irdelenmesi gereken bir de F-ETÖ'nün varlığı göze çarpıyor? F tipi ETÖ. Bu iki dalaş, Türkiye'ye kan kaybettiriyor, devlet ve milletin gücünü, dayanaklarını ve kaynaklarını varlığını yok ediyor.Bu bağlamda bağımsız yargı ve savcılarımızın F-ETÖ'ya ilişkin "seri operasyon dalgası" başlatmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu F-ETÖ serisinde, Anayasa'nın 5. maddesinin hükümlerini rafa kaldıranlar ele alınmalıdırlar. Ne diyor Anayasa'nın 5. Maddesi: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk Devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."Elinde tuttuğu kamu gücünü, medya gücünü, siyasal, sosyal ve toplumsal gücünü Anayasa'nın 5. maddesinde belirtilen devletin temel görev ve işlevlerini gerçekleştirmesine mani olanlar, F-ETÖ kapsamında paketlenmelidir.Türk milletinin bağımsızlığını kimler, hangi adımlarla baltalıyor? Kimler, milletin egemenliğini AB'ye veya ABD'ye devrediyor?! Kişilerin ve toplumun refahını kim yok ediyor; kimler Türk milletine refah yerine işsizliği ve sefaleti reva görüyor?! Kimler, kişilerin temel hak ve hürriyetleri sınırlıyor?! Kimler ekonomik, siyasal ve sosyal engeller koyuyor?! Kimler insanımızın maddi ve manevi varlığının gelişmesini sağlamak bir yana, yok edilmesini, ecnebiye peşkeş çekilmesini sağlıyor?!Bunlar Anayasa'nın 5. maddesinin ihlalidir ve suçtur? İşte F-ETÖ ekibi, devlet ve milletin arasına çöreklenerek bu suçları aleni olarak işleyenlerdir. Savcılarımız bu perspektiften de "alacakaranlık kuşağı"na eğilmelidir.Aksi halde uğruna milyonlarca şehit verdiğimiz vatan toprakları ecnebiye satılır; satanların yanında kâr kalır. Devlet borca batırılır, milletin anası ağlar; batıranların yanında kâr kalır. Millet, işsizliğe ve açlığa mahkum olur, yandaş kasalar ve keseler doldurulur; yapanların yanında kâr kalır. KKTC, Rumlara devredilir; devredenlerin yanında kâr kalır. Karabağ'ın işgaline ve soykırım iftiralarına rağmen Ermenistan kapısı açılır; açanların yanında kâr kalır. Millet, papaz-hahamların dinlerarası diyalog ve medeniyetler ittifakı öğretileriyle dinini-imanını kaybeder, gizli papazlar türer; tezgahtarlarının yanında kâr kalır?! Ortadoğu ve Irak işgali sürer, bölgesel karton Kürdistan Türkiye'nin sırtına yüklenir, vatan evlatları yine üçer beşer hain kurşuna kurban olur; bütün bunlar küresel-bölgesel ve yerel terör odaklarının, PKK'nın ve onları besleyenlerin yanına kâr kalır.Devlet ve milletimiz adına milli bir çözümü veya yerli bir çıkışı olmayanlar, maalesef bu alacakaranlık kuşağın bir parçası haline gelirler.Bakın bakalım, Türkiye'nin içinde debelendiği bu "alacakaranlık kuşağı"nı olduğu gibi okuyup devlet ve milletimizin bekası adına çözüm ve proje üreten kaç tane devlet, siyaset ve fikir adamı vardır?! Hakkı teslim etmek gerek ki, bu kıratta Prof. Dr. Haydar Baş beyden başka kimse görünmüyor. Gören varsa beri gelsin!