Esmâü’l-Hüsnâ ile Zikir -3-
El-Bâsit (c.c.): Dilediğinin nefsini, rızkını, ilmini ve feyzini onlara veren, onu açan, rahatlandıran ve genişlendiren
29.10.2024 18:28:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
El-Bâsit (c.c.): Dilediğinin nefsini, rızkını, ilmini ve feyzini onlara veren, onu açan, rahatlandıran ve genişlendiren.
El-Hâfid (c.c.): Dilediği şeyi alçaltan en yukarı dereceden en aşağı dereceye indiren.
Er-Râfi'(c.c.): Dilediği şeyi yükselten, en aşağı dereceden en yukarı dereceye kaldıran.
"Biz dilediğimiz kimseleri pek üstün derecelere yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen bulunur."
El-Muizz (c.c.): Dilediğini aziz, güçlü, gâlip kılan ve şereflendiren.
El-Muzill (c.c.): Dilediğini zelil, hor, hakir kılan ve makamlarını en aşağıya indiren.
Es-Semî'u (c.c.): Her şeyi; gizli-açık söylenenleri en iyi şekilde işiten.
"Eğer Şeytan'dan gelen kötü bir düşünce Seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işiten, bilendir."
El-Basîr (c.c.): Her şeyi en ince teferruatına kadar en iyi şekilde gören.
"Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir."
El-Hakem (c.c.): Hükmü reddedilmeyen tek hâkim, hükmünde hakkı yerine getiren.
"De ki: Şüphesiz Ben Rabb'imden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) Benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır."
El-Adl (c.c.): Verdiği hüküm ve kararlarda, hiçbir şekilde adaletsizlik yapmayan, tek âdil.
"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenâlık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor."
El-Latîf (c.c.): Sonsuz lutufkâr olan, en ince işlerin sırlarını ve hassasiyetini bilen ve İlâhî bir gizlilikte bulunan.
"Gözler O'nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır."
El-Habîr (c.c.): Tüm eşyanın hakikatına vâkıf ve her şeyden tam olarak haberi olan.
"O yarattığı mahlûkunu hiç bilmez olur mu? (İlmi herşeye nüfuz eden, herşeyden haberi olan) Latîf ve Habîr O'dur."
El-Halîm (c.c.): Hilm sahibi, bekleyişi geniş ve yumuşak, suçluları hemen cezalandırmayan.
"Şüphesiz Allah gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor. And olsun ki onların nizamı eğer bir bozulursa, kendisinden başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, Halîm'dir, çok bağışlayıcıdır."
El-Azîm (c.c.): Akıl ve idraklerin erişemeyeceği derecede büyük ve azamet sahibi olan.
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur."
El-Gafûr (c.c.): Kullarını çok bağışlayan, mağfireti ve yargılaması çok olan.
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir."
Eş-Şekûr (c.c.): Kendisine itaatkâr olan kullarından râzı olan, verdiği nimetleri onlara karşı daha çok artıran.
"Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lutfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir."
El-Aliyy (c.c.): Derecesinin ve yüceliğinin sonu olmayan.
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur."
El-Kebîr (c.c.): Ululuk ve kibriyası hiç kimsenin erişemeyeceği bir büyüklükte olan.
"(Onlara denir ki:) İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah'a ibâdete çağrıldığı zaman inkâr edersiniz. O'na ortak koşulunca (bunu) tasdik edersiniz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah'ındır."
El-Hafîz (c.c.): Semaların ve arzın içindekileri koruyan, muhafaza ve hıfz edip, hiçbir şeyi unutmayan.
"Ya'kub dedi ki: Daha önce kardeşi (Yûsuf) hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da size ancak o kadar güvenirim! (Ben onu sadece Allah'a emanet ediyorum); Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir."
El-Mukît (c.c.): Yarattıklarını geçindiren, barındıran her canlının azığını veren.
"Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir. Her şeye kadirdir."
El-Hasîb (c.c.): Cümle mahlûkatın ihtiyacını gören, herkesi hakkı ile hesaba çeken.
"O peygamberler ki Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter."
El-Celîl (c.c.): Büyük ululuk, yüce azamet ve celâlet sahibi olan, günahkâr kullarına kızan.
El-Kerîm (c.c.): Kullarına çok cömert, keremi ve ihsanı bol olan.
"Ey insan, nedir seni o Kerim Rabb'in hakkında aldatan?"
Er-Rakîb (c.c.): Bütün kularını tek tek gözeten, bütün varlıklar üzerinde gözcü olan.
"Sen ne emrettinse Ben onlara, bundan başka bir şey söylemedim. Dediğim hep şu idi: 'Rabb'im ve Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin!' 'Ya Rabbi! Ben aralarında olduğum müddetçe onları kolladım. Fakat vakta ki Sen Beni aralarından tutup aldın, onları görüp denetleyen yalnız Sen kaldın. Sen gerçekten her zaman, her şeye hakkıyla şahitsin."
El-Mucîb (c.c.): Duaları kabul eden, kendisine yalvaranların isteklerini veren.
"Nitekim Nûh, Bize yalvardı da, Biz onun duasını ne de güzel kabul buyurduk!"
El-Vâsî' (c.c.): Nimeti bol, rahmet ve ilmi her şeyi kuşatmış olan, yarattığı âlemlerin ve kudretinin sonuna erişilemeyen.
"Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında Benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabb'imin bir şey dilemesi hariç. Rabb'imin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz?"
"Bize, bu dünyada da iyilik yaz, âhirette de. Şüphesiz biz Sana döndük. Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
El-Hâfid (c.c.): Dilediği şeyi alçaltan en yukarı dereceden en aşağı dereceye indiren.
Er-Râfi'(c.c.): Dilediği şeyi yükselten, en aşağı dereceden en yukarı dereceye kaldıran.
"Biz dilediğimiz kimseleri pek üstün derecelere yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen bulunur."
El-Muizz (c.c.): Dilediğini aziz, güçlü, gâlip kılan ve şereflendiren.
El-Muzill (c.c.): Dilediğini zelil, hor, hakir kılan ve makamlarını en aşağıya indiren.
Es-Semî'u (c.c.): Her şeyi; gizli-açık söylenenleri en iyi şekilde işiten.
"Eğer Şeytan'dan gelen kötü bir düşünce Seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işiten, bilendir."
El-Basîr (c.c.): Her şeyi en ince teferruatına kadar en iyi şekilde gören.
"Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir."
El-Hakem (c.c.): Hükmü reddedilmeyen tek hâkim, hükmünde hakkı yerine getiren.
"De ki: Şüphesiz Ben Rabb'imden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) Benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır."
El-Adl (c.c.): Verdiği hüküm ve kararlarda, hiçbir şekilde adaletsizlik yapmayan, tek âdil.
"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenâlık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor."
El-Latîf (c.c.): Sonsuz lutufkâr olan, en ince işlerin sırlarını ve hassasiyetini bilen ve İlâhî bir gizlilikte bulunan.
"Gözler O'nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır."
El-Habîr (c.c.): Tüm eşyanın hakikatına vâkıf ve her şeyden tam olarak haberi olan.
"O yarattığı mahlûkunu hiç bilmez olur mu? (İlmi herşeye nüfuz eden, herşeyden haberi olan) Latîf ve Habîr O'dur."
El-Halîm (c.c.): Hilm sahibi, bekleyişi geniş ve yumuşak, suçluları hemen cezalandırmayan.
"Şüphesiz Allah gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor. And olsun ki onların nizamı eğer bir bozulursa, kendisinden başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, Halîm'dir, çok bağışlayıcıdır."
El-Azîm (c.c.): Akıl ve idraklerin erişemeyeceği derecede büyük ve azamet sahibi olan.
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur."
El-Gafûr (c.c.): Kullarını çok bağışlayan, mağfireti ve yargılaması çok olan.
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir."
Eş-Şekûr (c.c.): Kendisine itaatkâr olan kullarından râzı olan, verdiği nimetleri onlara karşı daha çok artıran.
"Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lutfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir."
El-Aliyy (c.c.): Derecesinin ve yüceliğinin sonu olmayan.
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur."
El-Kebîr (c.c.): Ululuk ve kibriyası hiç kimsenin erişemeyeceği bir büyüklükte olan.
"(Onlara denir ki:) İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah'a ibâdete çağrıldığı zaman inkâr edersiniz. O'na ortak koşulunca (bunu) tasdik edersiniz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah'ındır."
El-Hafîz (c.c.): Semaların ve arzın içindekileri koruyan, muhafaza ve hıfz edip, hiçbir şeyi unutmayan.
"Ya'kub dedi ki: Daha önce kardeşi (Yûsuf) hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da size ancak o kadar güvenirim! (Ben onu sadece Allah'a emanet ediyorum); Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir."
El-Mukît (c.c.): Yarattıklarını geçindiren, barındıran her canlının azığını veren.
"Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir. Her şeye kadirdir."
El-Hasîb (c.c.): Cümle mahlûkatın ihtiyacını gören, herkesi hakkı ile hesaba çeken.
"O peygamberler ki Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter."
El-Celîl (c.c.): Büyük ululuk, yüce azamet ve celâlet sahibi olan, günahkâr kullarına kızan.
El-Kerîm (c.c.): Kullarına çok cömert, keremi ve ihsanı bol olan.
"Ey insan, nedir seni o Kerim Rabb'in hakkında aldatan?"
Er-Rakîb (c.c.): Bütün kularını tek tek gözeten, bütün varlıklar üzerinde gözcü olan.
"Sen ne emrettinse Ben onlara, bundan başka bir şey söylemedim. Dediğim hep şu idi: 'Rabb'im ve Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin!' 'Ya Rabbi! Ben aralarında olduğum müddetçe onları kolladım. Fakat vakta ki Sen Beni aralarından tutup aldın, onları görüp denetleyen yalnız Sen kaldın. Sen gerçekten her zaman, her şeye hakkıyla şahitsin."
El-Mucîb (c.c.): Duaları kabul eden, kendisine yalvaranların isteklerini veren.
"Nitekim Nûh, Bize yalvardı da, Biz onun duasını ne de güzel kabul buyurduk!"
El-Vâsî' (c.c.): Nimeti bol, rahmet ve ilmi her şeyi kuşatmış olan, yarattığı âlemlerin ve kudretinin sonuna erişilemeyen.
"Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında Benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabb'imin bir şey dilemesi hariç. Rabb'imin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz?"
"Bize, bu dünyada da iyilik yaz, âhirette de. Şüphesiz biz Sana döndük. Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)