Bilgi çağındayız ve günden güne bilmediğini bilmeyenlerimizin sayısı çığ gibi artıyor.
İletişim çağındayız ve her geçen gün, her geçen ay ve her geçen yıl aramızdaki iletişim kanalları bir bir kapanıyor.
İletişim araçları çoğaldıkça, haberleşme hızlandıkça nedense gönül tellerinde paslanmalar artıyor.
Teknolojinin baş döndüren imkanları hayatımıza girdikçe sanki insani yanımız azalıyor.
Eskiden, asker oğlundan ya da gurbetteki oğlundan gelen mektupta yer alan "anneme selam eder her iki mübarek ellerinden bir gül destesi gibi öperim, beş vakit namazda dualarını beklerim" cümlesini işiten anneler sicim gibi sevinç göz yaşları dökerdi, şimdi telefondan bizzat oğlunun sesinden aynı cümleyi duysa bile pek o kadar heyecanlanmıyor.
Eşler arasında, nişanlılar arasında binbir zorlukla gidip-gelen mektuplar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.
"Ah o eski günler, ah o eski insanlar" diyerek iç geçiren, eskiye özlem duyan günümüz insanı aslında o eskimez duygulara hasret çekiyor demektir.
O yokluk, yoksulluk yıllarında bile hep var olan paylaşma duygusu?
Çeşitli sebeplerden ötürü işinde geri kalan, tarlasını-çayırını biçemeyen komşuların yardımına koşma gayretleri?
İşlerin en yoğun olduğu hasat mevsiminde bile komşunun-akrabanın düğününe yetişmek için koşturmalar?
Yaz ortasında, köy yerinde "başını kaşımaya" bile vakit bulamadığı günlerde, çevre köylerden gelen bir cenaze haberi ile derhal tırpanı-orağı tarlada bırakıp o köye doğru yol amalar?
Kendisi bin bir acı içinde kıvranıyor olsa bile komşunun sevincine ortak olmak için acılarını-ağrılarını erteleme çabaları?
Kendisinin en mutlu günü dahi olsa, komşunun acısına ortak olmak için "biz yarın da seviniriz, bugün acıları paylaşma günüdür" diyerek çoluk-çocuğa tembihte bulunmalar?
Bir atımlık çayını, bir çay içimlik şekerini komşuya misafir geldi diye hemen o tarafa aktarma duyarlılığı?
Bugün hayatımızda iletişim noktasında, ulaşım noktasında müthiş kolaylıklar yer almakta ama hiç biri hayatımızdan sessiz sedasız çekilen o değerlerin yerini doldurmuyor, dolduramıyor.
Biz aslında eskiyi özlemiyoruz, bizi biz yapan o eskimez duyguları, o eskimez duyarlılıkları özlüyoruz.
Bizi biz yapan, yolumuzu düz yapan, sancıyı, sıkıntıyı haz yapan, nice sarp yokuşlarda iz yapan, söndü-bitti denilen nice küllerden köz yapan, özden içre öz yapan, harflerden-hecelerden altın değerinden söz yapan, nice kara kışları yaz yapan o eskimez duyguları, o eskimez duyarlılıkları, o eskimez hasletleri özlüyoruz.
Var olanlara dört elle sarılalım ne olur.
İletişim çağındayız ve her geçen gün, her geçen ay ve her geçen yıl aramızdaki iletişim kanalları bir bir kapanıyor.
İletişim araçları çoğaldıkça, haberleşme hızlandıkça nedense gönül tellerinde paslanmalar artıyor.
Teknolojinin baş döndüren imkanları hayatımıza girdikçe sanki insani yanımız azalıyor.
Eskiden, asker oğlundan ya da gurbetteki oğlundan gelen mektupta yer alan "anneme selam eder her iki mübarek ellerinden bir gül destesi gibi öperim, beş vakit namazda dualarını beklerim" cümlesini işiten anneler sicim gibi sevinç göz yaşları dökerdi, şimdi telefondan bizzat oğlunun sesinden aynı cümleyi duysa bile pek o kadar heyecanlanmıyor.
Eşler arasında, nişanlılar arasında binbir zorlukla gidip-gelen mektuplar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.
"Ah o eski günler, ah o eski insanlar" diyerek iç geçiren, eskiye özlem duyan günümüz insanı aslında o eskimez duygulara hasret çekiyor demektir.
O yokluk, yoksulluk yıllarında bile hep var olan paylaşma duygusu?
Çeşitli sebeplerden ötürü işinde geri kalan, tarlasını-çayırını biçemeyen komşuların yardımına koşma gayretleri?
İşlerin en yoğun olduğu hasat mevsiminde bile komşunun-akrabanın düğününe yetişmek için koşturmalar?
Yaz ortasında, köy yerinde "başını kaşımaya" bile vakit bulamadığı günlerde, çevre köylerden gelen bir cenaze haberi ile derhal tırpanı-orağı tarlada bırakıp o köye doğru yol amalar?
Kendisi bin bir acı içinde kıvranıyor olsa bile komşunun sevincine ortak olmak için acılarını-ağrılarını erteleme çabaları?
Kendisinin en mutlu günü dahi olsa, komşunun acısına ortak olmak için "biz yarın da seviniriz, bugün acıları paylaşma günüdür" diyerek çoluk-çocuğa tembihte bulunmalar?
Bir atımlık çayını, bir çay içimlik şekerini komşuya misafir geldi diye hemen o tarafa aktarma duyarlılığı?
Bugün hayatımızda iletişim noktasında, ulaşım noktasında müthiş kolaylıklar yer almakta ama hiç biri hayatımızdan sessiz sedasız çekilen o değerlerin yerini doldurmuyor, dolduramıyor.
Biz aslında eskiyi özlemiyoruz, bizi biz yapan o eskimez duyguları, o eskimez duyarlılıkları özlüyoruz.
Bizi biz yapan, yolumuzu düz yapan, sancıyı, sıkıntıyı haz yapan, nice sarp yokuşlarda iz yapan, söndü-bitti denilen nice küllerden köz yapan, özden içre öz yapan, harflerden-hecelerden altın değerinden söz yapan, nice kara kışları yaz yapan o eskimez duyguları, o eskimez duyarlılıkları, o eskimez hasletleri özlüyoruz.
Var olanlara dört elle sarılalım ne olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025