Peşmerge yönetiminin 25 Eylül'de yapacağı bağımsızlık referandumu hızla yaklaşırken, yapılan açıklamalar da şiddetini artırıyor.
Peşmerge lideri Barzani, referandumun yerine başka bir alternatif için çok geç olduğunu belirterek Türkiye, ABD ve bölge ülkelerinden gelen uyarılara kulak asmayacağını ifade etti ve "Kimseyi dinlemeyin, referanduma gidiyoruz" talimatı verdi.
Barzani referandum konusunda oldukça kararlı görünüyor.
Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nden Michael Knights, yaptığı analizde, referandumun yapılacağını, evet oyunun çıkacağını ama referandum öncesi ile sonrası arasından belirli bir fark olmayacağını, yansımaların hemen kendisini göstermeyeceğini belirtti. Peki, durum buysa Barzani'nin ısrarı ne?
Peşmerge bölgesinde son dönem siyaset hep referandum ve bağımsızlık üzerinde şekillendi. Bağımsızlık hayaliyle yanıp tutuşan ve görev süresini oldukça aşan Barzani, 1 Kasım'da gerçekleşecek seçimlere kadar en azından referandumun yapılmasını hedefliyor.
Barzani'yi bugüne kadar desteğini esirgemeyen ABD ise referandumun ertelenmesini istiyor. Washington'dan yapılan son açıklamada, "Referandumun IŞİD'le mücadelede çabalarına ve bu mücadelede IŞİD'den arındırılmış bölgelerin istikrarına gölge düşereceği" vurgulandı. ABD'nin tavrında iki ihtimal var:
Birincisi; ABD, Barzani'nin bağımsız bir devlet olmasını istemiyor, bu sebeple asıl yatırımını Barzani'nin bağımsızlığına değil de, Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD'ye yapıyor. Ortadoğu coğrafyasında vatan hesabı olan ABD, bu coğrafyadaki ülkeleri parça parça bölerken, Barzani'yi de ileride karşısında bir güç olarak görmek istemiyor.
İkincisi ise; aslında Barzani'ye güveniyor ve bağımsızlığını destekliyor ama bölge ülkelerinin Barzani'yi tanıması için geri planda kalmayı tercih ediyor. ABD'nin vatan projesi kapsamında ABD talimatıyla kurulduğu belli olan bir sözde Kürdistan, başta Rusya, İran ve diğer bölge ülkeleri tarafından tepkiyle kaşılaşacaktır. "Biz itiraz etmemize rağmen, kendisi istedi, kendisi bağımsız oldu" demeye getiriyor olabilir.
Esasen bir peşmerge yetkilisinin şu açıklaması bu tür bir tiyatro içinde olduklarını gösteriyor: "İsrail'in, Erbil'in komşu ülkeleriyle ilişkilerine zarar verebileceği açıklamalardan kaçınması gerekiyor. İsrail'den daha sessiz bir diplomasi beklerdik."
İsrail için böyle düşünen, ABD için de elbette düşünecektir.
Bir diğer önemli konu ise, Barzani'nin bağımsızlığına İsrail'in verdiği açık destek?
Haaretz gazetesinin haberine göre, "İsrail Başbakanı Netanyahu bağımsız Kürt devletine desteğini açıklayan tek lider oldu."
Anlaşılan o ki, İsrail, bağımsızlık referandumuna desteğini açıktan ilan ederek, Büyük İsrail yolunda, Kürtlerin nezdinde pirim toplamaya çalışıyor. Bu mesaj hem Barzani yönetimine, hem de Türkiye, İran ve Suriye'deki Kürtlere?
Türkiye siyasetinin Barzani tavrı ise oldukça ilginç? Siyasilerimiz, Irak'ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını ve bağımsızlık reefrandumunu desteklemediklerini ifade ediyorlar. Ama görünen o ki, bu konuda fiili bir adım atılmıyor. Örneğin Peşmerge yönetiminin Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği petrol ihracatı...
Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener, "Barzani yönetiminin ayakta kalabilmesi için en büyük gelir kaleminin petrol satışları olduğunu ve bunun da önemli kısmının Türkiye üzerinden gerçekleştirildiği dikkate alınmalı" dedi ve Kuzey Irak'ta günlük üretilen 600 bin varil petrolün 550 bin varillik kısmının Ceyhan Limanı üzerinden uluslararası piyasalara ulaştırıldığını belirtti.
Daha da önemlisi önceki gün Rus petrol şirketi Rosneft, Barzani ile bir doğalgaz boru hattı anlaşması yaptı, yılda 30 milyar metreküp doğalgazın aktarılacağı güzergah ise yine Türkiye? Ve Türkiye'den, Barzani'ye olan bu ve benzeri büyük katkıların iptal edilmesi konusunda hiçbir adım ya da söylem yok. Söylemde tepki var ama eyleme geçeceği görülmüyor. Bu da Barzani'ye büyük cesaret veriyor.
Irak'tan ise sert açıklamalar geliyor. Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri Maliki, referanduma ilişkin, "Irak'ın kuzeyinde ikinci İsrail'in kurulmasına izin vermeyiz" derken, Irak Başbakanı Haydar Abadi de referandum kararının anayasaya aykırı olduğunu söyleyerek "sonucu tanımayacaklarını" belirtmişti.
Sonuç; adım adım ABD planları işliyor. 25 Eylül'de referandum yapılsa da, yapılmasa da bu ABD'nin çıkarına olacaktır. Zaten Barzani'nin, ABD'nin çıkarına olmayacak bir referandumu yapabilmesi de asla mümkün değildir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır ifade ettiği gibi; "ABD'nin asıl amacı, değişen iklim koşulları sebebiyle Ortadoğu coğrafyasını kendisine vatan yapmaktır"; "İsrail'in asıl amacı ise Büyük İsrail Devleti'dir." ABD ve İsrail burada çıkar birliği içindedir. Amaç asla Kürt halkına bir devlet, bir bağımsızlık kazandırmak değildir.
Hatta Sayın Baş, "Eğer Kürt kardeşlerimiz oyuna gelirlerse, kaderleri Filistinlilerin kaderi olacaktır" diye de uyarmaktadır.
Peşmerge lideri Barzani, referandumun yerine başka bir alternatif için çok geç olduğunu belirterek Türkiye, ABD ve bölge ülkelerinden gelen uyarılara kulak asmayacağını ifade etti ve "Kimseyi dinlemeyin, referanduma gidiyoruz" talimatı verdi.
Barzani referandum konusunda oldukça kararlı görünüyor.
Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nden Michael Knights, yaptığı analizde, referandumun yapılacağını, evet oyunun çıkacağını ama referandum öncesi ile sonrası arasından belirli bir fark olmayacağını, yansımaların hemen kendisini göstermeyeceğini belirtti. Peki, durum buysa Barzani'nin ısrarı ne?
Peşmerge bölgesinde son dönem siyaset hep referandum ve bağımsızlık üzerinde şekillendi. Bağımsızlık hayaliyle yanıp tutuşan ve görev süresini oldukça aşan Barzani, 1 Kasım'da gerçekleşecek seçimlere kadar en azından referandumun yapılmasını hedefliyor.
Barzani'yi bugüne kadar desteğini esirgemeyen ABD ise referandumun ertelenmesini istiyor. Washington'dan yapılan son açıklamada, "Referandumun IŞİD'le mücadelede çabalarına ve bu mücadelede IŞİD'den arındırılmış bölgelerin istikrarına gölge düşereceği" vurgulandı. ABD'nin tavrında iki ihtimal var:
Birincisi; ABD, Barzani'nin bağımsız bir devlet olmasını istemiyor, bu sebeple asıl yatırımını Barzani'nin bağımsızlığına değil de, Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD'ye yapıyor. Ortadoğu coğrafyasında vatan hesabı olan ABD, bu coğrafyadaki ülkeleri parça parça bölerken, Barzani'yi de ileride karşısında bir güç olarak görmek istemiyor.
İkincisi ise; aslında Barzani'ye güveniyor ve bağımsızlığını destekliyor ama bölge ülkelerinin Barzani'yi tanıması için geri planda kalmayı tercih ediyor. ABD'nin vatan projesi kapsamında ABD talimatıyla kurulduğu belli olan bir sözde Kürdistan, başta Rusya, İran ve diğer bölge ülkeleri tarafından tepkiyle kaşılaşacaktır. "Biz itiraz etmemize rağmen, kendisi istedi, kendisi bağımsız oldu" demeye getiriyor olabilir.
Esasen bir peşmerge yetkilisinin şu açıklaması bu tür bir tiyatro içinde olduklarını gösteriyor: "İsrail'in, Erbil'in komşu ülkeleriyle ilişkilerine zarar verebileceği açıklamalardan kaçınması gerekiyor. İsrail'den daha sessiz bir diplomasi beklerdik."
İsrail için böyle düşünen, ABD için de elbette düşünecektir.
Bir diğer önemli konu ise, Barzani'nin bağımsızlığına İsrail'in verdiği açık destek?
Haaretz gazetesinin haberine göre, "İsrail Başbakanı Netanyahu bağımsız Kürt devletine desteğini açıklayan tek lider oldu."
Anlaşılan o ki, İsrail, bağımsızlık referandumuna desteğini açıktan ilan ederek, Büyük İsrail yolunda, Kürtlerin nezdinde pirim toplamaya çalışıyor. Bu mesaj hem Barzani yönetimine, hem de Türkiye, İran ve Suriye'deki Kürtlere?
Türkiye siyasetinin Barzani tavrı ise oldukça ilginç? Siyasilerimiz, Irak'ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını ve bağımsızlık reefrandumunu desteklemediklerini ifade ediyorlar. Ama görünen o ki, bu konuda fiili bir adım atılmıyor. Örneğin Peşmerge yönetiminin Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği petrol ihracatı...
Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener, "Barzani yönetiminin ayakta kalabilmesi için en büyük gelir kaleminin petrol satışları olduğunu ve bunun da önemli kısmının Türkiye üzerinden gerçekleştirildiği dikkate alınmalı" dedi ve Kuzey Irak'ta günlük üretilen 600 bin varil petrolün 550 bin varillik kısmının Ceyhan Limanı üzerinden uluslararası piyasalara ulaştırıldığını belirtti.
Daha da önemlisi önceki gün Rus petrol şirketi Rosneft, Barzani ile bir doğalgaz boru hattı anlaşması yaptı, yılda 30 milyar metreküp doğalgazın aktarılacağı güzergah ise yine Türkiye? Ve Türkiye'den, Barzani'ye olan bu ve benzeri büyük katkıların iptal edilmesi konusunda hiçbir adım ya da söylem yok. Söylemde tepki var ama eyleme geçeceği görülmüyor. Bu da Barzani'ye büyük cesaret veriyor.
Irak'tan ise sert açıklamalar geliyor. Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri Maliki, referanduma ilişkin, "Irak'ın kuzeyinde ikinci İsrail'in kurulmasına izin vermeyiz" derken, Irak Başbakanı Haydar Abadi de referandum kararının anayasaya aykırı olduğunu söyleyerek "sonucu tanımayacaklarını" belirtmişti.
Sonuç; adım adım ABD planları işliyor. 25 Eylül'de referandum yapılsa da, yapılmasa da bu ABD'nin çıkarına olacaktır. Zaten Barzani'nin, ABD'nin çıkarına olmayacak bir referandumu yapabilmesi de asla mümkün değildir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır ifade ettiği gibi; "ABD'nin asıl amacı, değişen iklim koşulları sebebiyle Ortadoğu coğrafyasını kendisine vatan yapmaktır"; "İsrail'in asıl amacı ise Büyük İsrail Devleti'dir." ABD ve İsrail burada çıkar birliği içindedir. Amaç asla Kürt halkına bir devlet, bir bağımsızlık kazandırmak değildir.
Hatta Sayın Baş, "Eğer Kürt kardeşlerimiz oyuna gelirlerse, kaderleri Filistinlilerin kaderi olacaktır" diye de uyarmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025