Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz yaptığı açıklamada "Düşük enflasyon kalıcı hale gelince orta direk dirilecek" demişti.IMF'nin ve onun tavsiyeleriyle hareket eden hükümetin de hedefi enflasyonu düşürmeye kilitlenmiş vaziyette.Enflasyon ekonomik bir hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmelidir, fakat yanlış bir teşhis yapılır ve ona göre bir tedavi uygulanırsa, çözümden uzaklaşılır ve çok ciddi yeni hastalıklar ortaya çıkar.Peki, enflasyonu düşürme hedefiyle hareket eden ekonomi yönetimi çözümün neresindedir? 72 milyon Türkiye nüfusunu direkt olarak ilgilendiren bu konuda teşhis doğru yapılmış mıdır? Uygulanan ekonomi politikaları orta direği gerçekten diriltecek mi?Yıllardan beri siyasilerimizin yol gösterici olarak tanıdığı ve bizlere tanıttığı IMF, ülkemizdeki enflasyonun talepten kaynaklandığını vurgulamaktadır. IMF'ye göre, ülkemizde mal ve hizmetlere olan talep fazladır ve bu sebeple mevcut talebin kısıtlanması gerekmektedir. Zaman zaman maliyet enflasyonun varlığını kabul etseler de genelde uygulamaları ve tavsiyeleri bu şekilde olmuştur.Esasen IMF'nin sunduğu bu reçetenin ne teşhisle, ne de tedaviyle bir alakası vardır. IMF'nin bu yaklaşımını, "IMF bize faydalı bir kurumdur, bizim problemlerimizi ancak IMF çözer" mantığıyla değerlendirdiğiniz müddetçe asla sıhhatli algılayamazsınız.Her konuda olduğu gibi, bu konuda da Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün şu sözlerini dikkate almalıyız, yoksa kaybeden biz oluruz, topyekün milletimiz olur: "Efendiler! Batılı ülkelere olan hassasiyetimizi lütfen hoş karşılayınız. Çünkü kurtuluş mücadelemizi biz onlara karşı verdik."IMF kurumu, gözlerini dünyanın kaynaklarına dikmiş olan küresel sermayedarların uluslararası maşalığını yapmaktadır. Hedefi ülkelerin borçlandırılması, kendilerine ait çözümlerden uzaklaştırılması, ellerinin kollarının bağlanması, böylece siyasi, ekonomik ve kültürel baskılarla kaynaklarının küresel sermayedarlara transfer edilmesidir. IMF'nin ve küresel sermayedarların bu hedefi, çıkış noktaları olan kapitalizmin onlara kazandırdığı mantığın ürünüdür.Kapitalist anlayışa göre, "Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsızdır". Bu sebeple de elinde sermayeyi bulunduranlar "Madem ki kaynaklar sınırlı, o halde hepsi benim olmalıdır" düşüncesine sahiptir. Sömürgeciliğin temeli de bu anlayıştır. İşte siyasilerimizin akıl hocalığını yapan IMF de bu anlayışa hizmet eden bir kurumdur.Bunları neden bahsettim. Böyle bir yaklaşımı olan bir kurumun ülkemizdeki ekonomik hastalıkların teşhisi ya da tedavisi ile bir alakası olabilir mi? Kesinlikle hayır.IMF'nin maksadı, ülkemizdeki talebi azaltabildiği kadar azaltmak, hatta mümkünse yok etmek -bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz- ve de milletimizin kendi parasına ve kendi yeraltı kaynaklarına ulaşımını zorlaştırmak.Bunun için de enflasyonu bahane olarak kullanıyorlar. Neymiş efendim, "enflasyon talepten kaynaklanıyormuş ve talebin kısılması lazımmış". Bunun anlamı milletin cebindeki parayı biraz daha hortumlamaktır.IMF tavsiyeli bu ekonomi politikası devam ettiği müddetçe vatandaşımızın cebindeki para daha da azaltılmaya çalışılacaktır.Şimdi Sayın Merkez Bankası Başkanı'na soruyorum: Talep kısılarak, yani vatandaşın cebindeki para hortumlanarak enflasyonun düşürülmeye çalışıldığı bir ekonomik ortamda, orta direk nasıl dirilecek, böyle bir şey mümkün mü? Resmi rakamlar, özellikle IMF politikalarının kamçısız uygulandığı son 4 yıllık AKP iktidarı döneminde orta direğin alım gücünün her geçen gün düştüğünü ispatlamaktadır. Bu politikaların devamı vatandaşın dirilmesini değil, erimesini ifade etmektedir.Peki, çözüm nedir?Çözüm öncelikle ülke problemlerine bakıştaki samimiyetten ve doğru teşhisten geçer. Bu manada, hakkını vermek lazım, teşhisi doğru yapan tek siyasi lider Bağımsız Türkiye Partisi(BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Sayın Baş, Milli Ekonomi Modeli kitabında ülkemizdeki enflasyonun talepteki fazlalıktan değil, maliyetlerdeki artıştan kaynaklandığını belirtmiştir. Maliyetlere direkt olarak yansıyan en önemli unsur da faizdir. Kendi maliyetsiz paramızı basıp da üretime yerli kaynak sağlayacağımıza, dışarıdan aldığımız faizli borçla bu açığı kapatmamızın faturası direkt maliyetlere yansımaktadır. Sayın Baş, modelinde "üreticilere proje ve üretim mukabili sıfır faizle kredi desteği sağlanacaktır" demektedir. Buna ilaveten yerli enerji ve yerli hammadde devreye konulacaktır. Hatta Sayın Baş, iktidara geldikten 18 ay sonra elektriğin bedava verileceğini açıkladı. Bütün bu uygulamalar maliyetten kaynaklanan enflasyonu aşağıya çekecektir ve üretimatüketim dengesi sağlanarak enflasyon sıfır düzeyinde tutulacaktır. Bu mümkündür, bilimsel olarak mantıklıdır.Bunun gerçekleşebileceğini, Sayın Baş'ın modelinin tanıtımının yapıldığı uluslararası kongrelerde, yerli ve yabancı yüzlerce bilimadamı sunduklar tebliğlerde belirtmişlerdir. Bu tebliğlerin özetine "www.milliekonomimodeli.com" internet adresinden ulaşabilirsiz.Doğru yaklaşım ve adımlar bizleri çözüme mutlaka ulaştıracaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025