İnsanoğlu alışkanlıklarla kendini bağlar. Alışkanlık, karakter halini alınca, artık terk edilemez olur. Öyle ki, çocuklukta edinilen bir alışkanlık ömür boyu sürebilir. O bakımdan, iyi alışkanlıkları çocukluktan kazanmaya gayret etmek gerekiyor. İlginçtir, insan köleliğe bile alışabilir. ABD'de köleliğin yasaklanmasıyla, serbest kalan kölelerin bir kısmı, serbestliği kabul etmemişler. Efendilerine "yine eskisi gibi size hizmet edelim, bizim ihtiyaçlarımızı karşılayın" demişler. Bu ruh halini çok iyi bilen sömürücüler ve yerli işbirlikçileri, Türk milletini de köleliğe alıştırmak için yıllardır çalışıyorlar. "Devlet borçlanmadıkça kalkınmaz" teziyle başlatılan bu süreç, ülkemizde de IMF'ci politikacıları ortaya çıkardı. Bu politikacılar, borçlanmaya ve bunun tabii sonucu olan emir almaya alıştılar. Şimdi sıra milleti alıştırmaya geldi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'nca düzenlenen "Türkiye Ekonomisinde Son Gelişmeler" konulu toplantıda, söyledikleri milleti emir almaya alıştırmaktan öte bir anlam taşımaktadır. Diyor ki: "Seçtiğiniz kişiler, IMF'den emir almak zorunda kalıyorsa, 'bütçene açık verdirme kardeşim' diyeceksiniz. Emir almak hoşunuza gidiyorsa, yapacak bir şey yok. Bizim millet emir vermeye alıştığı için IMF'den , Dünya Bankası'ndan emir almak zorumuza gidiyor. Atalarımız söylemiş, 'bugün borç alan, yarın emir alır' diye. Bugün borç alıyorsanız, yarın da emir almaya mecbursunuz". İşte böyle. Borçlanma ile başlayan emir alma, bağımsızlığımızı devretmeye kadar vardı. Onun da gerekçesi hazır. Neymiş efendim. Bağımsızlık anlayışı değişmişmiş. Bundan büyük safsata olabilir mi? Kendi rızanla köleliği kabul ediyorsun, ondan sonra bağımsızlık anlayışının değiştiğini ileri sürüyorsun.Yaşananları iyi okuyanlar, söylenenleri doğru anlayanlar için yol ve yöntemler netleşti. Önümüzde geçmişte olduğu gibi, bugün de iki yol bulunmaktadır. Bunlardan biri, ekonomiyi IMF ve Dünya Bankası'na havale etmek, yani çağdaş mandacılık yolunu tutmaktır. Diğeri ise, ecdadımızın uğruna can vererek kazandığı ve miras bıraktığı bağımsızlık yoludur. Bu yolda emir almak, daha doğrusu köleleşmek yoktur. "Köleleşmek de nereden çıktı" demeyiniz. IMF'ci politikacıların, "kaçınılmaz" dedikleri küreselleşme, milli devletlerin yıkılmasını, milletlerin köleleşmesini hedeflemektedir. "Küreselleşmenin ateşli savunucularından ve Clinton döneminde ABD Devlet Sekreteri olan Strobe Talbot, Time dergisinde yayınlanan 'Küresel Devletin Doğuşu' başlıklı makalesinde milli devlet konusunda şunları ifade etmektedir: "Önümüzdeki 100 yılda milli devletçiliğin modası geçecek ve tüm devletler tek bir küresel otoriteyi kabul edecekler. Böylece 20. yüzyıl ortalarında benimsenen hedef 'dünya vatantaşlığı' da gerçekleştirilmiş olacak. Ulusal egemenlik ve bağımsızlık gibi kavramlar yeni dünya düzenine yakışmayan ağdalı, abartılı kavramlar olacak. Bütün devletler aslında birer sosyal düzenlemeden ibarettir ve gerçekte tüm devletler geçici yapay oluşumlardır. Dünya Ticaret Örgütü (WTO) sınırsız bir dünyanın polisliğini üstlenecek ve üye ülkelerin iç olaylarına bile müdahale edebilecek bir güce sahip olacaktır". (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s. 455). Böyle bir yapılanmada bağımsızlık ve özgürlük görebiliyor musunuz? Maalesef, küresel güçler, bu yapılanmayı yerli işbirlikçilerle hayata geçirmeye çalışıyorlar. Yerli işbirlikçiler olmazsa, en büyük küresel güç, en küçük milli bir devletin milletini bile köleleştiremez. Çünkü kölelik, başta da ifade ettiğimiz gibi alışmaya bağlıdır. Bir başka deyişle, kölelik bir karakter meselesidir. Onun içindir ki, Atatürk, "bağımsızlık benim karakterimdir" demiştir. Bu karakter sahiplerine, her zamankinden daha çok muhtaç bir durumdayız. O kişileri bulup baş tacı etmezsek, emir almak ve köleleşmek mukadder olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018