Üsküdar iskelesi hergün gelip geçtiği. Yeni Camii sahili. Galata köprüsünün komşusu.
Sıraya giriyorlar. Hava soğuk ve yağmurlu. Kimileri şemsiyeli, kimileri başlıklarını takmış pardesülerini giymiş, elleri üşümesin diye ceplerde, iskele önündeki gişeden jeton alıp turnikeye atıyor ve bekleme salonuna geçiyor.
Çalışan, çalışmayan, yaşlı, genç doluşuyorlar salona. Gözler iskeleye yanaşacak gemide. Salon hınca hınç dolu. Birisi geriden bağırıyor.
- Dışarıda yağmur var. Biraz ilerleyelim. İçerde nefeslerin buharı görünüyor. Konuşmalar kulak etrafında duyuluyor.
- Ben ona dedim. Dinleseydi.
- Olsun sen yine destek ol.
-Hayır benden bu kadar. Kendi düşen ağlamaz.
- O senin oğlun.
-Babası olduğumu hatırlarsa.
- Sen de çok abarttın...
Gemi göründü. İskeleye yanaşmak üzere. Beyaz martılar gibi denizlerin kuşuydu yolcu gemileri. İskeleye yanaşmalarını seyre dayanamam. Bir ileri bir geri, halatlar bağlanır altı bilyeli tahtırevana benzeyen, kenarları ince demirle tutulan tahta iskeleler gemilere yanaştırıldı. Artık kapı açılır Üsküdar'a gitmek için gemiye binecekler. Bir heyecanla koşuluyor, mevkilere. Odalar salonlar birer birer doluyor. Cam kenarları ilk dolan yerler.
Sıcak olduğundan ve manzarası açık olduğundan herhalde. Aileler beraber otururlar. Arkadaşlar, dostlar, komşular, çalışanlar gezmeye gelenler, hastalar, turistler... Hepsini bu büyük ve sıcak salonda geminin uç veya arka kısmındaki mevkiide bulabilirsiniz. Bir trenle bir roman yazanlar, bir köy ile hikaye düzenler, bir yolculuk ile anılar, hatıralar kaleme alanlar şu gemi yolculuğundan belki de hepsini edebiyatın zirvesine oturturlardı.
Hergün bir hafta bu büyük salona misafir olan neler duyar, görürdü.
İşte başında takkesi mahçup yüzlü, dalgın bakışlı biri. Yanındaki ortanca oğluymuş. Eyüp Sultan'ı ziyaretten dönüyorlar.
Bir dakika, satıcılar geliyor.
- Nane var nane. Ağız kokusuna, nezleye, birebir nane geldi. Bir eli cebindeki bozuk paraları çalkalarken diğer kolu nane tepsisini tutuyor. Parmaklarında küçük poşetle gösterdiği alt alta şerit şeklinde dizili nane şekerleri torbaları. Nane yüzbin. Evet nane geldi efendim. Nane... Vereyim abi... Nane şekerini satan çıkınca elinde küçük bir çantası olan salonun tam ortasına geçerek.
- Hayırlı akşamlar. Bakın sizlere Senatör kalemlerden getirdim. Tamamen kaliteli. Fiatı iki milyon. Ha, sadece bu kadar mı? Yanında iki adet tüplü kalem. Bu kadar demeyin. Bitmedi. Yanında yazdıkça koku veren tükenmez. Bitmedi iki adet stres tükenmez. Hepsi bu kadar mı? Hayır bitmedi. Yanında iki adet uçlu kalem. Bakın işte uçları da bedava. İki pakette 12'şer uç var. Bitmedi. 12 adet ilkokul çocuklarına boya kalemi. Evveeet. Hepsi iki milyona. Bir torba kalem. Hem ucuz hem ihtiyaç. Var mı isteyen.
Bu satıcının gayreti tam bir ustalık. Bir dakika abi derken merak uyandırması, var mı başka isteyen derken alaka çekmesi ikinci mevkide yolculuk sahnesinin minik perdeleriydi.
Bu satıcıdan sonra geldi sahlepçi:
-Evet salep geldi salepçi. Beykoz'dan kaymak gibi salep geldi. İçinde Zencefil var. Evet var mı sıcak salep içmek isteyen.
İplik, çay, simit, iğne, ayna, tarak, dua kitabı, namaz hocası kitabı ilginç, pratik eşya bulanlar bu salonda sahneye çıkıp malını satmaya çalışırlar.
Gemi hareket edince pervane kısmındaki köpükleri, Yeni Cami'den ayrılışı, Ayasofya minarelerinin şahin bakışlarını, Sultanahmet'in el sallayışını, Sarayburnu üzerinde parlayan Topkapı Sarayı'nın ihtişamını, canlılığını, tarihini görürsünüz.
Gemi Üsküdar menziline doğru süzüle süzüle beyaz güvercinler gibi kanatlanıp gidiyor. Bir tarafta Tophane sırtları ve yavaş yavaş yanmaya başlayan ışıklar gecenin ak ışıklarıyla etrafı aydınlatma çabasında. İşte Dolmabahçe de göründü. Denizin kıyısına nabzını dayamış dalgalarla konuşup dertleşiyor Dolmabahçe.
Her an haber soruyor vatan bağrından. Misafir ettiğine, sevdiğine, övdüğüne selam ederek, boyun eğerek, derin bir saygıyla ayakta bekliyor.
Dünya belki yaratılışından beri bir tarihi esermiş gibi duran Kız Kulesi'ne yaklaşıyoruz. Yolcular da artık gözlerini Üsküdar'a çevirmişler. O sükuneti, berraklığı, ferahlığı akşamın seher serinliği gönüllere mi akıyor ne?
Bilmiyorum ama, binalardan öte insanların gösterişidir resimleri büyüleyen. Huzur, birlik, saygı, anlayış, fedakarlık, nekazek, nezafet kokan, koktukça yüzlerde tebessüm gönüllerde burcu burcu huzur yayılan mekanlar nerde olursa güzel.
Üsküdar'a giderken bestelenen şarkıların ardından insanımız hüdayi yolu ile koşa koşa mutluluklar dersinler. Kulluk neticelerine başarıyla ersin. İnsanlık ilişkileri cennetler olsun.
Gemimiz Üsküdar İskelesi'ne yanaşıyor. Duydunuz mu? Ezan sesi geliyor. Eminönü'nde çifte minaresiyle sizi uğurlayan Yeni Cami. Ve sizi karşılayan Mihrimah Sultan Camii.
Avlusundaki şadırvanda yüzü soğuktan kızaran, sırtına sert rüzgarlar çarpan çocuğun eminönü sahillerinden buraya uzanan yolculuklarının ardından çeyrek asır geçmiş. Ayağa kalkıp Üsküdar İskelesi'ne baktı baktı. Dudakları iskelenin yola bakan tarafından okunan büyükçe yazıyı okudu okudu. Mırıldanıp tekrarladı.
"Eminönü İskelesi".
Sıraya giriyorlar. Hava soğuk ve yağmurlu. Kimileri şemsiyeli, kimileri başlıklarını takmış pardesülerini giymiş, elleri üşümesin diye ceplerde, iskele önündeki gişeden jeton alıp turnikeye atıyor ve bekleme salonuna geçiyor.
Çalışan, çalışmayan, yaşlı, genç doluşuyorlar salona. Gözler iskeleye yanaşacak gemide. Salon hınca hınç dolu. Birisi geriden bağırıyor.
- Dışarıda yağmur var. Biraz ilerleyelim. İçerde nefeslerin buharı görünüyor. Konuşmalar kulak etrafında duyuluyor.
- Ben ona dedim. Dinleseydi.
- Olsun sen yine destek ol.
-Hayır benden bu kadar. Kendi düşen ağlamaz.
- O senin oğlun.
-Babası olduğumu hatırlarsa.
- Sen de çok abarttın...
Gemi göründü. İskeleye yanaşmak üzere. Beyaz martılar gibi denizlerin kuşuydu yolcu gemileri. İskeleye yanaşmalarını seyre dayanamam. Bir ileri bir geri, halatlar bağlanır altı bilyeli tahtırevana benzeyen, kenarları ince demirle tutulan tahta iskeleler gemilere yanaştırıldı. Artık kapı açılır Üsküdar'a gitmek için gemiye binecekler. Bir heyecanla koşuluyor, mevkilere. Odalar salonlar birer birer doluyor. Cam kenarları ilk dolan yerler.
Sıcak olduğundan ve manzarası açık olduğundan herhalde. Aileler beraber otururlar. Arkadaşlar, dostlar, komşular, çalışanlar gezmeye gelenler, hastalar, turistler... Hepsini bu büyük ve sıcak salonda geminin uç veya arka kısmındaki mevkiide bulabilirsiniz. Bir trenle bir roman yazanlar, bir köy ile hikaye düzenler, bir yolculuk ile anılar, hatıralar kaleme alanlar şu gemi yolculuğundan belki de hepsini edebiyatın zirvesine oturturlardı.
Hergün bir hafta bu büyük salona misafir olan neler duyar, görürdü.
İşte başında takkesi mahçup yüzlü, dalgın bakışlı biri. Yanındaki ortanca oğluymuş. Eyüp Sultan'ı ziyaretten dönüyorlar.
Bir dakika, satıcılar geliyor.
- Nane var nane. Ağız kokusuna, nezleye, birebir nane geldi. Bir eli cebindeki bozuk paraları çalkalarken diğer kolu nane tepsisini tutuyor. Parmaklarında küçük poşetle gösterdiği alt alta şerit şeklinde dizili nane şekerleri torbaları. Nane yüzbin. Evet nane geldi efendim. Nane... Vereyim abi... Nane şekerini satan çıkınca elinde küçük bir çantası olan salonun tam ortasına geçerek.
- Hayırlı akşamlar. Bakın sizlere Senatör kalemlerden getirdim. Tamamen kaliteli. Fiatı iki milyon. Ha, sadece bu kadar mı? Yanında iki adet tüplü kalem. Bu kadar demeyin. Bitmedi. Yanında yazdıkça koku veren tükenmez. Bitmedi iki adet stres tükenmez. Hepsi bu kadar mı? Hayır bitmedi. Yanında iki adet uçlu kalem. Bakın işte uçları da bedava. İki pakette 12'şer uç var. Bitmedi. 12 adet ilkokul çocuklarına boya kalemi. Evveeet. Hepsi iki milyona. Bir torba kalem. Hem ucuz hem ihtiyaç. Var mı isteyen.
Bu satıcının gayreti tam bir ustalık. Bir dakika abi derken merak uyandırması, var mı başka isteyen derken alaka çekmesi ikinci mevkide yolculuk sahnesinin minik perdeleriydi.
Bu satıcıdan sonra geldi sahlepçi:
-Evet salep geldi salepçi. Beykoz'dan kaymak gibi salep geldi. İçinde Zencefil var. Evet var mı sıcak salep içmek isteyen.
İplik, çay, simit, iğne, ayna, tarak, dua kitabı, namaz hocası kitabı ilginç, pratik eşya bulanlar bu salonda sahneye çıkıp malını satmaya çalışırlar.
Gemi hareket edince pervane kısmındaki köpükleri, Yeni Cami'den ayrılışı, Ayasofya minarelerinin şahin bakışlarını, Sultanahmet'in el sallayışını, Sarayburnu üzerinde parlayan Topkapı Sarayı'nın ihtişamını, canlılığını, tarihini görürsünüz.
Gemi Üsküdar menziline doğru süzüle süzüle beyaz güvercinler gibi kanatlanıp gidiyor. Bir tarafta Tophane sırtları ve yavaş yavaş yanmaya başlayan ışıklar gecenin ak ışıklarıyla etrafı aydınlatma çabasında. İşte Dolmabahçe de göründü. Denizin kıyısına nabzını dayamış dalgalarla konuşup dertleşiyor Dolmabahçe.
Her an haber soruyor vatan bağrından. Misafir ettiğine, sevdiğine, övdüğüne selam ederek, boyun eğerek, derin bir saygıyla ayakta bekliyor.
Dünya belki yaratılışından beri bir tarihi esermiş gibi duran Kız Kulesi'ne yaklaşıyoruz. Yolcular da artık gözlerini Üsküdar'a çevirmişler. O sükuneti, berraklığı, ferahlığı akşamın seher serinliği gönüllere mi akıyor ne?
Bilmiyorum ama, binalardan öte insanların gösterişidir resimleri büyüleyen. Huzur, birlik, saygı, anlayış, fedakarlık, nekazek, nezafet kokan, koktukça yüzlerde tebessüm gönüllerde burcu burcu huzur yayılan mekanlar nerde olursa güzel.
Üsküdar'a giderken bestelenen şarkıların ardından insanımız hüdayi yolu ile koşa koşa mutluluklar dersinler. Kulluk neticelerine başarıyla ersin. İnsanlık ilişkileri cennetler olsun.
Gemimiz Üsküdar İskelesi'ne yanaşıyor. Duydunuz mu? Ezan sesi geliyor. Eminönü'nde çifte minaresiyle sizi uğurlayan Yeni Cami. Ve sizi karşılayan Mihrimah Sultan Camii.
Avlusundaki şadırvanda yüzü soğuktan kızaran, sırtına sert rüzgarlar çarpan çocuğun eminönü sahillerinden buraya uzanan yolculuklarının ardından çeyrek asır geçmiş. Ayağa kalkıp Üsküdar İskelesi'ne baktı baktı. Dudakları iskelenin yola bakan tarafından okunan büyükçe yazıyı okudu okudu. Mırıldanıp tekrarladı.
"Eminönü İskelesi".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021