Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti bir dönem daha milletten yetki isteyerek yeni kabineyle göreve başladı. Enflasyon düşecekti, vatandaşların alım gücü artacaktı, yatırım, üretim, ihracat canlanacaktı, cari açık kapanacaktı vs. vs.
Bırakın bunların olmasını tam tersine, kurumlar vergisi artırıldı, MTV ödemesi katlandı, harçlar, KDV ve ÖTV oranları artırıldı, akaryakıta, doğal gaza zam üstüne zam yapıldı, döviz kurları fırladı… Bunların hepsi enflasyonu artıracak gelişmeler.
Üretici de, tüketici de seçim sonrası yaşadığı bu zam fırtınasında neye uğradığını, ne yapacağını şaşırdı.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın seçim öncesi söylediği, "Sakın seçim öncesi yalancı baharlara aldanmayın, seçim sonrası kusursuz fırtına geliyor" ifadeleri kulak arkası edildi; şu an o kusursuz fırtınayı yaşıyoruz.
Ayrıca Sayın Baş, ülke olarak yaşadığımız ekonomik sorunların çözümünün ekonomi yönetiminin değişmesiyle, faizin indirilip artırılmasıyla alakalı olmadığını söylemiş ve ekonomik sistem değişmedikçe hiçbir çözüme ulaşılamayacağını vurgulamıştı. İhtiyaç duyduğumuz tek çözümün ise Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli olduğunu belirtmişti.
Millet olarak, iktidarıyla muhalefetiyle siyaset olarak, devletin yetkili organları olarak aynen Prof. Dr. Baş'a yaptığımız gibi duymazdan geldik, görmezden geldik.
Sonuç ortada. Yaşadığımız bu karanlık tablodan hiç şikayet etmeye hakkımız yok, hatta diyebiliriz ki daha da kötü günler bizleri bekliyor, çünkü bu zifiri karanlık tabloyu millet olarak yaptığımız yanlış tercihlerle kendimiz oluşturduk.
Seçim öncesi Bakan Nebati ile uyguladıkları ekonomik uygulamada, politika faizini düşürerek enflasyonu düşürmeye çalıştılar.
Halbuki yazdığımız birçok yazımızda o dönemlerde ifade ettik ki, ülkemizdeki enflasyon maliyet enflasyonudur ve tek maliyet unsuru faiz değildir, ithalata ve borca bağımlı bir ülke olarak döviz kurları da önemli bir maliyet unsurudur.
Üstelik politika faizinin düşmesi üreticiye ya da tüketiciye olumlu olarak yansımamaktadır, çünkü politika faizi bankalar arası faizdir ve düşmesi sadece bankaların kârını artırmaktadır.
Bu sefer, seçim sonrası faizleri artıracak olan Mehmet Şimşek'i getirdiler.
İddiaya göre politika faizi artınca, enflasyon ve döviz kurları düşecek, her şey yoluna girecekti. Ama yaşadığımız kusursuz fırtına gösterdi ki bu da yanlış.
Şimşekli ekonomi yönetimi politika faizini 650 baz puan artırdı yüzde 15'e çıkardı ama döviz kurları da ata binmiş süvari gibi dörtnala koşmaya devam ediyor.
Dün dolar kuru 27.02 TL'yi, Euro ise 30.38 TL seviyesini görerek tüm zamanların rekorunu kırdı.
Peki, bu rekorun sebebi ne? Uzmanlar perşembe günü açıklanacak olan yeni politika faizini işaret ediyorlar. Beklentiler en az 500 baz puan iken, 150-200 baz puanlık bir artışın konuşulması döviz kurlarını hareketlendirdi.
Daha önceki yazılarımızda politika faizi artışlarının döviz kuru artışlarını durdurmayacağını, çünkü küresel sermaye sahiplerinin beklentisinin Türkiye'deki gerçek enflasyon seviyesi olduğunu ifade etmiştik.
Ülkemizde resmi enflasyon yüzde 40'lar seviyesindeyken, yüzde 15-20 civarında bir politika faizini asla kabul etmeyecekler.
Yüzde 40'ın üstüne çıkardıklarında ise, artan finansal maliyetler enflasyonu daha yukarı taşıyacağı için bu sefer küresel sermayedarların beklentisi bu yeni seviye olacaktır. Yani bu kısırdöngünün sonu yok.
ABD'nin önemli finans kuruluşlarından Bank of America'nın (BofA) yılsonu faiz beklentisi yüzde 44'ten yüzde 58'e, dolar kuru beklentisi ise 31 TL olarak ifade edildi.
Türkiye, BTP'nin parti programında bulunan ve devlete yepyeni gelir kalemleri kazandıracak olan Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmediği müddetçe, bu cadde hep çıkmaz sokak olacaktır.
Para bulmak için gerçekleştirilen Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ziyaretleri de hiçbir netice vermeyecektir. Çünkü ülkemizin kaynaklarını, ekonomik değerlerini sömürmek için gelen sermaye ister Arap sermayesi olsun, ister Batı sermayesi fark etmez, hep Türk milletinin alın terini, emeğini ortada kaldıracaktır.
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025