BOP kapsamında olan İslam ülkelerini potada eritebilmek için her türlü yöntem kullanılıyor. Eğer hemen işgal edilebilmesi mümkün değilse, ülke içindeki ayrılıkları körükleyebilecek argümanlar devreye sokuluyor.
Öyle ya, birbirine kenetlenmiş olan bir milletin var olduğu bir ülkeyi BOP batağına çekebilmek mümkün değildir.
ABD-İsrail ikilisi son zamanlarda Ortadoğu'nun en kadim ülkelerinden olan İran'a odaklandılar. İran hem BOP'un hedefinde olan 22 İslam ülkesinden birisi, hem de ABD ve İsrail hangi İslam ülkesine çullansa karşısında hep İran'ı buluyor.
Fakat mevcut şartlarda İran'a direkt olarak savaş açabilecek cesareti kendilerinde bulamıyorlar. Ve bu sebeple son zamanlar ekonomi silahını devreye soktular.
Trump yönetimi, ilk adım olarak Obama döneminde İran'la BM kapsamında imzalanan nükleer anlaşmadan çekildi ve anlaşmaya devam eden ülkelere de yaptırım tehdidinde bulundu. Buradaki amacı, kapitalist ekonomiyle, dışa bağımlı bir anlayışla ekonomisini yürütmeye çalışan İran'ı ekonomik bir ablukaya almaktı. Bunda başarılı da oldu.
İlk açıklama 25 Haziran'da İran Meclis Başkan Yardımcısı Mesud Pizişkiyan'dan geldi. Pizişkiyan, "İçinde bulunduğumuz şartlar göz önünde bulundurulduğunda, kangrene dönüşmüş olan ekonomik durumu yönetmek için olağanüstü hal ilan edilmelidir. Yolsuzlukla bu şekilde mücadele edilmesi gerekir" dedi ve işin garip tarafı, BOP'un tam istediği şekilde, ülkenin eyalet sistemi ile yönetilmesi gerektiğini söyledi.
Daha önce 2011 yılında da eyalet sistemi teklifi gündeme gelmiş, etnik kimlik hassasiyetinin üst safhada olduğu ülkede rejim; Azeri, Kürt ve Arapların ayrılıkçı taleplerinden endişe ettiği için bu görüşe sıcak bakmamıştı.
Ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu, gelir adaletinin sağlanamadığı bir ülkede eyalet sistemi demek, BOP'un "sınırların değiştirilmesi" hedefini kendi elinle hayata geçirmek demektir. Dün reddedilen bu görüş bugün üst düzeyde dillendiriliyor.
Geçtiğimiz hafta birçok esnaf ülkedeki ekonomik sorunları protesto etmek için Tahran'daki Meclis binası önünde eylem yaptılar. Döviz kurundaki artışlardan ve hayat pahalılığından şikayet ettiler. Bu eylemlerde rejim karşıtı sloganlar da atıldı.
Hürmüzgan eyaletine bağlı Keşm Adası ile Meşhed, Kazvin ve Bender Abbas kentlerinde de esnaf, başkentteki gösterilere destek vermek için greve gittiler.
İran Meclis Bütçe Komisyonu Başkan Yardımcısı Hadi Kavvami, İran'daki ekonomik durumu şöyle anlattı: "İran yaptırımlar sebebiyle savaş hali yaşıyor. ABD Başkanı Trump'ın yaptırımları artıracağını duyurması, yabancı sermayeyi zor durumda bıraktı yerli sermayeyi de baskı altına aldı."
Bu durumun "üretimi durdurduğu ve ekonomiyi alt üst ettiğini" belirten Kavvami, ekonominin doğru yönetilmemesi durumunda sadece Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümetinin değil meclis, yargı erki ve tüm devlet kurumlarının yenik düşeceğini ifade etti.
İran'ın en önemli ihraç unsuru petrol? ABD, İran'a karşı petrol silahını da devreye koydu. ABD, müttefiklerinin İran'dan petrol ithalatını Kasım ayına kadar durdurmasını talep etti.
Durdururlar mı? ABD'ye bağımlı olan ülkeler elbette ki durdurur. Örneğin Türkiye, 2017'de İran'dan 11,4 milyon ton ham petrol ithal etmişti.
Uzmanlar, petrol arzında İran'ın boşluğunun bazı petrol üreticisi ülkelere rüşvet olarak sunulduğunu belirtiyorlar.
İran'ın bir diğer önemli sorunu ise susuzluk? İran yönetimi özellikle ülkenin güneybatısındaki illerde su problemini çözemiyor. Bu da halkın sokaklara dökülmesine neden oldu. İran Huzistan'da Hürremşehr Büyük Cami'nin önünde toplanan göstericiler, içme suyunun tuzlu olmasını ve sıkça yaşanan su kesintilerini protesto amacıyla eylem düzenledi. Yanlarında pet şişelerle gelen göstericiler, "Beceriksiz yöneticiler istemiyoruz" şeklinde sloganlar attı.
Huzistan eyaletine bağlı Abadan kentinde de geçen hafta benzer bir gösteri düzenlenmişti. Abadan'da yapılan gösterilerde eylemcilerin yönetimi hedef alıp, ABD'yi övmeleri dikkat çekti. Yani İran'ı hedefine koyanlar her türlü argümanı kullanarak projelerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Bu argüman, bazen susuzluk, bazen yolsuzluk, bazen pahalılık, bazen döviz kurları?
İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesi sonrası İran'daki ekonomik kriz ve dövizdeki yükseliş nedeniyle Tahran'da protestoların yeniden başlamasıyla ilgili bir değerlendirme yaparak, ABD'nin ekonomik baskılarla İran halkı ile İran yönetimini karşı karşıya getirmek istediğini belirtti.
İsrail de İran'da yaşanan bu kargaşadan oldukça memnun? Ne de olsa onların projesi? İsrail Başbakanı Netanyahu, Tahran'daki protestoları kastederek, İran halkına yönelik ''Futbol sahasında cesaretinizi gösterdiniz, bugün aynı cesareti İran sokaklarında da gösterdiniz'' dedi. Ve İran halkına yönelik bir takım faaliyetlerinden de bahsetti.
Her ne kadar yaşanan bu hadiseler ABD-İsrail ikilisinin BOP amaçlı kışkırtmaları ile yaşansa da, ülke içindeki ekonomik durum da bu fitnelere davetiye çıkarmaktadır.
İran yönetimi kendisini İslam devleti olarak tanımlasa da uyguladığı ekonomik sistem kapitalist ekonomi sistemidir. Ve İran halkının şikayet ettiği bütün meseleler uygulanan bu sistemin doğal yansımalarıdır.
Hatırlarsanız, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bir TV programında bu konuya değinmişti. Ve iktisat sistemi kapitalizm olan bir ülkede halkın tatmin olabilmesinin mümkün olmadığını, bu sistemde helal lokmaya asla ulaşılamayacağını, insanların kendilerini koruma yoluna gideceklerini bunda da muvaffak olamayacaklarını belirtmiş ve de kapitalist sistemle bir İslam ülkesi olunamayacağını vurgulamıştı.
İçeride bütünlüğü sağlayacak, ülkeyi ve milleti dış tahriklerden kurtaracak ve de gelir adaletini temin edecek olan tek ekonomik sistem vardır; o da Prof. Dr. Baş'a ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir.
Bu modeli uygulayan devlet güçlüdür, çünkü senyoraj gelirine sahiptir; millet güçlüdür çünkü sosyal devlet projeleriyle hayatı garanti altına alınmıştır; ordu güçlüdür çünkü milleti güçlü, devleti de baba olan ülkenin ordusu asla zayıf olamaz.
Ama bu adaletli sisteme Türkiye ne kadar duyarsızsa maalesef İran da duyarsızdır. BRICS devletlerinin hiçbirisi İslam ülkesi değildir ama onlar çözüme önyargılı bakmadıkları için bu nimetten doya doya istifade etmektedir.
İlim öğrenmenin farz olduğu İslam'a inandığını iddia edenler, bakalım bu farzı yerine getirmek için ne zaman adım
atacaklar?
Öyle ya, birbirine kenetlenmiş olan bir milletin var olduğu bir ülkeyi BOP batağına çekebilmek mümkün değildir.
ABD-İsrail ikilisi son zamanlarda Ortadoğu'nun en kadim ülkelerinden olan İran'a odaklandılar. İran hem BOP'un hedefinde olan 22 İslam ülkesinden birisi, hem de ABD ve İsrail hangi İslam ülkesine çullansa karşısında hep İran'ı buluyor.
Fakat mevcut şartlarda İran'a direkt olarak savaş açabilecek cesareti kendilerinde bulamıyorlar. Ve bu sebeple son zamanlar ekonomi silahını devreye soktular.
Trump yönetimi, ilk adım olarak Obama döneminde İran'la BM kapsamında imzalanan nükleer anlaşmadan çekildi ve anlaşmaya devam eden ülkelere de yaptırım tehdidinde bulundu. Buradaki amacı, kapitalist ekonomiyle, dışa bağımlı bir anlayışla ekonomisini yürütmeye çalışan İran'ı ekonomik bir ablukaya almaktı. Bunda başarılı da oldu.
İlk açıklama 25 Haziran'da İran Meclis Başkan Yardımcısı Mesud Pizişkiyan'dan geldi. Pizişkiyan, "İçinde bulunduğumuz şartlar göz önünde bulundurulduğunda, kangrene dönüşmüş olan ekonomik durumu yönetmek için olağanüstü hal ilan edilmelidir. Yolsuzlukla bu şekilde mücadele edilmesi gerekir" dedi ve işin garip tarafı, BOP'un tam istediği şekilde, ülkenin eyalet sistemi ile yönetilmesi gerektiğini söyledi.
Daha önce 2011 yılında da eyalet sistemi teklifi gündeme gelmiş, etnik kimlik hassasiyetinin üst safhada olduğu ülkede rejim; Azeri, Kürt ve Arapların ayrılıkçı taleplerinden endişe ettiği için bu görüşe sıcak bakmamıştı.
Ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu, gelir adaletinin sağlanamadığı bir ülkede eyalet sistemi demek, BOP'un "sınırların değiştirilmesi" hedefini kendi elinle hayata geçirmek demektir. Dün reddedilen bu görüş bugün üst düzeyde dillendiriliyor.
Geçtiğimiz hafta birçok esnaf ülkedeki ekonomik sorunları protesto etmek için Tahran'daki Meclis binası önünde eylem yaptılar. Döviz kurundaki artışlardan ve hayat pahalılığından şikayet ettiler. Bu eylemlerde rejim karşıtı sloganlar da atıldı.
Hürmüzgan eyaletine bağlı Keşm Adası ile Meşhed, Kazvin ve Bender Abbas kentlerinde de esnaf, başkentteki gösterilere destek vermek için greve gittiler.
İran Meclis Bütçe Komisyonu Başkan Yardımcısı Hadi Kavvami, İran'daki ekonomik durumu şöyle anlattı: "İran yaptırımlar sebebiyle savaş hali yaşıyor. ABD Başkanı Trump'ın yaptırımları artıracağını duyurması, yabancı sermayeyi zor durumda bıraktı yerli sermayeyi de baskı altına aldı."
Bu durumun "üretimi durdurduğu ve ekonomiyi alt üst ettiğini" belirten Kavvami, ekonominin doğru yönetilmemesi durumunda sadece Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümetinin değil meclis, yargı erki ve tüm devlet kurumlarının yenik düşeceğini ifade etti.
İran'ın en önemli ihraç unsuru petrol? ABD, İran'a karşı petrol silahını da devreye koydu. ABD, müttefiklerinin İran'dan petrol ithalatını Kasım ayına kadar durdurmasını talep etti.
Durdururlar mı? ABD'ye bağımlı olan ülkeler elbette ki durdurur. Örneğin Türkiye, 2017'de İran'dan 11,4 milyon ton ham petrol ithal etmişti.
Uzmanlar, petrol arzında İran'ın boşluğunun bazı petrol üreticisi ülkelere rüşvet olarak sunulduğunu belirtiyorlar.
İran'ın bir diğer önemli sorunu ise susuzluk? İran yönetimi özellikle ülkenin güneybatısındaki illerde su problemini çözemiyor. Bu da halkın sokaklara dökülmesine neden oldu. İran Huzistan'da Hürremşehr Büyük Cami'nin önünde toplanan göstericiler, içme suyunun tuzlu olmasını ve sıkça yaşanan su kesintilerini protesto amacıyla eylem düzenledi. Yanlarında pet şişelerle gelen göstericiler, "Beceriksiz yöneticiler istemiyoruz" şeklinde sloganlar attı.
Huzistan eyaletine bağlı Abadan kentinde de geçen hafta benzer bir gösteri düzenlenmişti. Abadan'da yapılan gösterilerde eylemcilerin yönetimi hedef alıp, ABD'yi övmeleri dikkat çekti. Yani İran'ı hedefine koyanlar her türlü argümanı kullanarak projelerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Bu argüman, bazen susuzluk, bazen yolsuzluk, bazen pahalılık, bazen döviz kurları?
İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesi sonrası İran'daki ekonomik kriz ve dövizdeki yükseliş nedeniyle Tahran'da protestoların yeniden başlamasıyla ilgili bir değerlendirme yaparak, ABD'nin ekonomik baskılarla İran halkı ile İran yönetimini karşı karşıya getirmek istediğini belirtti.
İsrail de İran'da yaşanan bu kargaşadan oldukça memnun? Ne de olsa onların projesi? İsrail Başbakanı Netanyahu, Tahran'daki protestoları kastederek, İran halkına yönelik ''Futbol sahasında cesaretinizi gösterdiniz, bugün aynı cesareti İran sokaklarında da gösterdiniz'' dedi. Ve İran halkına yönelik bir takım faaliyetlerinden de bahsetti.
Her ne kadar yaşanan bu hadiseler ABD-İsrail ikilisinin BOP amaçlı kışkırtmaları ile yaşansa da, ülke içindeki ekonomik durum da bu fitnelere davetiye çıkarmaktadır.
İran yönetimi kendisini İslam devleti olarak tanımlasa da uyguladığı ekonomik sistem kapitalist ekonomi sistemidir. Ve İran halkının şikayet ettiği bütün meseleler uygulanan bu sistemin doğal yansımalarıdır.
Hatırlarsanız, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bir TV programında bu konuya değinmişti. Ve iktisat sistemi kapitalizm olan bir ülkede halkın tatmin olabilmesinin mümkün olmadığını, bu sistemde helal lokmaya asla ulaşılamayacağını, insanların kendilerini koruma yoluna gideceklerini bunda da muvaffak olamayacaklarını belirtmiş ve de kapitalist sistemle bir İslam ülkesi olunamayacağını vurgulamıştı.
İçeride bütünlüğü sağlayacak, ülkeyi ve milleti dış tahriklerden kurtaracak ve de gelir adaletini temin edecek olan tek ekonomik sistem vardır; o da Prof. Dr. Baş'a ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir.
Bu modeli uygulayan devlet güçlüdür, çünkü senyoraj gelirine sahiptir; millet güçlüdür çünkü sosyal devlet projeleriyle hayatı garanti altına alınmıştır; ordu güçlüdür çünkü milleti güçlü, devleti de baba olan ülkenin ordusu asla zayıf olamaz.
Ama bu adaletli sisteme Türkiye ne kadar duyarsızsa maalesef İran da duyarsızdır. BRICS devletlerinin hiçbirisi İslam ülkesi değildir ama onlar çözüme önyargılı bakmadıkları için bu nimetten doya doya istifade etmektedir.
İlim öğrenmenin farz olduğu İslam'a inandığını iddia edenler, bakalım bu farzı yerine getirmek için ne zaman adım
atacaklar?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025