Ekonomide hedef yanlışsa, ona ulaşmak kâr yerine zarar getirir. O bakımdan ekonomik hedefin doğru olarak tespit edilmesi hayati önem arz etmektedir.
Uzun yıllardır tüm ülkeler, ekonomide büyümeyi hedeflemektedir. Tabiri caizse büyüme ekonominin kutsalı kabul edilmiştir. Ama ne var ki, artık büyümeye karşı da şüpheler artmış, itirazlar yükselmeye başlamıştır.
Bunun en önemli nedeni 2008 krizi olmuştur. Ekonomide büyüme oranları yüksek seyrederken birden 2008 krizi patlak verdi. Ekonomistler ve siyasetçiler şaşırıp kaldılar. Kraliçe Elizabeth, sitemkâr bir üslupla ekonomistlere yaklaşmakta olan krizi neden tahmin edemediklerini sordu. Ekonomistler, "tahmin edemezdik, çünkü kriz aşırı büyümeden kaynaklandı" dediler.
Çek Devletinin ilk başkanı Vaclav Havel de ekonomistlerin bu cevabına tepki olarak şu soruları sormuştur: "Neden sürekli büyümemiz gerekiyor? Sanayi, imalat ve üretim neden büyümek zorunda? Neden şehirler tüm yönlerde bir parça toprak, bir tutam ot kalmayıncaya kadar şuursuzca büyümeli?".
Aynı tür soruları birçok ekonomist de sormaya başladı. Bu ekonomistler diyorlar ki: "Büyüme ekonomide krize neden oluyorsa, demek ki, büyümeden de vazgeçilebilir ve onun yerine daha isabetli bir hedef konulabilir."
Hâsılı ekonomistler de nihayetinde büyümeyi tartışma konusu yapmışlardır. Öyle ki, ekonomistlerden "büyümüş olmak için mi büyüyoruz?" sorusunu soranlar bile çıkmaktadır.
Büyümenin en tartışılanı, tüketimle büyümedir. Tüketimle gerçekleşen büyümeler, sağlıksız bünyenin şişmanlanmasına benzetilmektedir. Genelde krize neden olan da bu çeşit büyümelerdir.
Maalesef Türkiye'nin, son yıllardaki büyümeleri hep böyle olmaktadır. Bir başka deyişle, hükümetimiz, kriz doğuran büyümeyle övünüp, avunmaktadır.
Özetle ifade edersek, büyümeler yapay ve eşitsiz gerçekleşmektedir. O nedenle de toplumun her kesimine ekonomik bir fayda sağlamamaktadır.
Büyümenin, acaba başka alanlarda bir faydası oluyor mu? Bu, bir araştırma konusu yapılmıştır. Birçok sosyolog, psikolog ve ekonomist büyümenin ekonomi dışında insanlara olumlu yönde bir katkı yapıp yapmadığını araştırmış, sonuç ise tamamen olumsuz çıkmıştır.
Hükümetimiz, büyümeyi, kalkınma ve teknolojik ilerleme ile eşanlamda takdim ederek, toplumumuzu yanıltıyor. Hâlbuki bunlar birbirinden apayrı kavramlardır. Şöyle ki, bir ülke tüketimle büyümüş, fakat kalkınmamış ve teknolojik alanda çok geri kalmış olabilir. Bunun tersi de söz konusudur.
Bundan dolayıdır ki, Paul A. Samuelson şöyle demiştir: "Sosyal bilimlerde kavramların zulmünden kendimizi korumamız gerekir." Bu tespit çok doğru ve yerindedir. Çünkü bazı sosyal bilimciler ve siyasetçiler, aynı olayı iki kavramla, farklı iki olayı da tek kavramla anlatarak insanları aldatıyorlar. Böylesi aldanmalardan korunmanın yolu, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, herkesin anlayacağı dille yazdığı Milli Ekonomi Modeli'ni başucu kitabı yapmaktan geçmektedir.
Uzun yıllardır tüm ülkeler, ekonomide büyümeyi hedeflemektedir. Tabiri caizse büyüme ekonominin kutsalı kabul edilmiştir. Ama ne var ki, artık büyümeye karşı da şüpheler artmış, itirazlar yükselmeye başlamıştır.
Bunun en önemli nedeni 2008 krizi olmuştur. Ekonomide büyüme oranları yüksek seyrederken birden 2008 krizi patlak verdi. Ekonomistler ve siyasetçiler şaşırıp kaldılar. Kraliçe Elizabeth, sitemkâr bir üslupla ekonomistlere yaklaşmakta olan krizi neden tahmin edemediklerini sordu. Ekonomistler, "tahmin edemezdik, çünkü kriz aşırı büyümeden kaynaklandı" dediler.
Çek Devletinin ilk başkanı Vaclav Havel de ekonomistlerin bu cevabına tepki olarak şu soruları sormuştur: "Neden sürekli büyümemiz gerekiyor? Sanayi, imalat ve üretim neden büyümek zorunda? Neden şehirler tüm yönlerde bir parça toprak, bir tutam ot kalmayıncaya kadar şuursuzca büyümeli?".
Aynı tür soruları birçok ekonomist de sormaya başladı. Bu ekonomistler diyorlar ki: "Büyüme ekonomide krize neden oluyorsa, demek ki, büyümeden de vazgeçilebilir ve onun yerine daha isabetli bir hedef konulabilir."
Hâsılı ekonomistler de nihayetinde büyümeyi tartışma konusu yapmışlardır. Öyle ki, ekonomistlerden "büyümüş olmak için mi büyüyoruz?" sorusunu soranlar bile çıkmaktadır.
Büyümenin en tartışılanı, tüketimle büyümedir. Tüketimle gerçekleşen büyümeler, sağlıksız bünyenin şişmanlanmasına benzetilmektedir. Genelde krize neden olan da bu çeşit büyümelerdir.
Maalesef Türkiye'nin, son yıllardaki büyümeleri hep böyle olmaktadır. Bir başka deyişle, hükümetimiz, kriz doğuran büyümeyle övünüp, avunmaktadır.
Özetle ifade edersek, büyümeler yapay ve eşitsiz gerçekleşmektedir. O nedenle de toplumun her kesimine ekonomik bir fayda sağlamamaktadır.
Büyümenin, acaba başka alanlarda bir faydası oluyor mu? Bu, bir araştırma konusu yapılmıştır. Birçok sosyolog, psikolog ve ekonomist büyümenin ekonomi dışında insanlara olumlu yönde bir katkı yapıp yapmadığını araştırmış, sonuç ise tamamen olumsuz çıkmıştır.
Hükümetimiz, büyümeyi, kalkınma ve teknolojik ilerleme ile eşanlamda takdim ederek, toplumumuzu yanıltıyor. Hâlbuki bunlar birbirinden apayrı kavramlardır. Şöyle ki, bir ülke tüketimle büyümüş, fakat kalkınmamış ve teknolojik alanda çok geri kalmış olabilir. Bunun tersi de söz konusudur.
Bundan dolayıdır ki, Paul A. Samuelson şöyle demiştir: "Sosyal bilimlerde kavramların zulmünden kendimizi korumamız gerekir." Bu tespit çok doğru ve yerindedir. Çünkü bazı sosyal bilimciler ve siyasetçiler, aynı olayı iki kavramla, farklı iki olayı da tek kavramla anlatarak insanları aldatıyorlar. Böylesi aldanmalardan korunmanın yolu, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, herkesin anlayacağı dille yazdığı Milli Ekonomi Modeli'ni başucu kitabı yapmaktan geçmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018