Küresel piyasalarda yatırımlar yapıp, çok kazanan spekülâtörler bile, gelecek endişesi taşımakta ve kriz senaryoları çizmektedirler. 'Para Sihirbazı' lâkaplı George Soros, küresel piyasaların kriz başlangıcında olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor: "Mevcut durum bana 2008'deki krizi hatırlatıyor." 'Dr. Kıyamet' lâkaplı Marc Fober de "Varlık piyasaları Titanik gibi batacak" diyor.
Bu kriz senaryolarını çizenlere sormak gerekir: Ekonomide neden sık sık krizlerle karşılaşıyoruz, sizce temel sorun nerededir? Verecekleri cevabın tatmin edici olmayacağı kesindir. Çünkü onların şikâyet ettiği gibi, ekonomide temel sorun, ekonomik uygulamalarda değil, ekonomi bilimindedir.
İyi ki, bu gerçeği az da olsa seslendirenler bulunmaktadır. Bunlardan biri Dünya Ekonomi Enstitü direktörü Prof. Thomas Straubbaar'dır. Prof. Straubbaar diyor ki: "Ekonomi biliminin temel kuralları bile tartışmalıdır. Ekonomi biliminde, fizikteki gibi kolayca tatbik edilip, sonucu önceden kestirilebilen mutlak geçerli kurallar yoktur. Bu nedenle, son derece karmaşık sorunlara standart reçeteler sunmaya kalkışmamalıyız."
Hâlbuki dünya ekonomisini yönlendiren Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü, kuruldukları günden itibaren tüm ülkelere standart reçeteler dayatıyorlar. Bir başka deyişle, dünya ekonomisini krizlere sürükleyen bu kuruluşlardır. Ne yazık ki, kriz senaryoları çizenler, söz konusu kuruluşlara toz kondurmuyorlar. Bu da onların akıl almaz çelişkilerinden biridir.
Ekonomideki asıl sorunun ekonomi biliminde ve ekonomi modellerinde olduğunu söyleyen bir diğer kişi de Prof. Max Otte'dir. O da şöyle diyor: "Mevcut ekonomi modelleri ve akademik ekonomi bilgileri, ekonomik sorunlara çözüm olamayacaktır." Bundan dolayı Prof. Max Otte, "?Ekonominin, din, sosyoloji, felsefe, tarih ve hatta biyoloji bilimleriyle birleştirilmesini" teklif ediyor. Görüldüğü üzere Prof. Max Otte, insandan kopmuş, istatistiklere ve grafiklere indirgenmiş ekonomi biliminin işe yaramadığını ve yaramayacağını, açık bir dille ifade ediyor.
Ekonomide değişime, ekonomi biliminden başlamak gerektiğini dile getirenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Ne var ki, buna karşı da güçlü bir direnç sergilenmektedir. Öyle ki, bilimsel özgürlüğün önünde engel tanımadıklarını dillerine pelesenk edenler dahi, ekonomi bilimine eleştirel yaklaşıma izin vermiyorlar.
Ancak yine de gelişmelere mani olamıyorlar. Zira her kesimden baskılar artıyor, sesler yükseliyor. Bunlara dayanamayan ABD yönetimi, "Ekonomi Öğrenimini İnceleme Komisyonu" kurmak zorunda kalmıştır. Bu komisyonun hazırladığı raporda, hüküm cümlesi şöyle olmuştur: "Ekonomi öğretimi teknik konularda uzman, gerçek ekonomik sorunlarda cahil yetiştiriyor."
En ilginci, ekonomi profesörü Lord Robert Skidelsky'nin söyledikleridir. O şöyle diyor: "Üniversitelerin ekonomi bölümleri lağvedilsin. Çünkü öğrencilere sadece ekonomi öğretildiği için ortaya ucubeler çıkıyor. Ekonomi bir insan bilimidir. Ekonomi politikalarını rakamlara dökerek sonuç alamazsınız."
Ekonomide kriz senaryoları çizenler ve ekonomi bilimine itiraz edenler, ne zaman ve neden sonra uyandılar? Bu soruyu sorup, irdelediğimizde karşımıza 'Uluslararası Milli Ekonomi Kongreleri' çıkıyor. Demek ki, " Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ile ekonomide sessiz bir devrim yapmıştır" diyenler, çok doğru bir tespitte bulunmuşlardır. Bu tespite milletçe katılır ve gereğini yaparsak, sessiz devrimi, sesliye dönüştürür ve tüm dünyayı ekonomik sıkıntılardan kurtarırız.
Bu kriz senaryolarını çizenlere sormak gerekir: Ekonomide neden sık sık krizlerle karşılaşıyoruz, sizce temel sorun nerededir? Verecekleri cevabın tatmin edici olmayacağı kesindir. Çünkü onların şikâyet ettiği gibi, ekonomide temel sorun, ekonomik uygulamalarda değil, ekonomi bilimindedir.
İyi ki, bu gerçeği az da olsa seslendirenler bulunmaktadır. Bunlardan biri Dünya Ekonomi Enstitü direktörü Prof. Thomas Straubbaar'dır. Prof. Straubbaar diyor ki: "Ekonomi biliminin temel kuralları bile tartışmalıdır. Ekonomi biliminde, fizikteki gibi kolayca tatbik edilip, sonucu önceden kestirilebilen mutlak geçerli kurallar yoktur. Bu nedenle, son derece karmaşık sorunlara standart reçeteler sunmaya kalkışmamalıyız."
Hâlbuki dünya ekonomisini yönlendiren Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü, kuruldukları günden itibaren tüm ülkelere standart reçeteler dayatıyorlar. Bir başka deyişle, dünya ekonomisini krizlere sürükleyen bu kuruluşlardır. Ne yazık ki, kriz senaryoları çizenler, söz konusu kuruluşlara toz kondurmuyorlar. Bu da onların akıl almaz çelişkilerinden biridir.
Ekonomideki asıl sorunun ekonomi biliminde ve ekonomi modellerinde olduğunu söyleyen bir diğer kişi de Prof. Max Otte'dir. O da şöyle diyor: "Mevcut ekonomi modelleri ve akademik ekonomi bilgileri, ekonomik sorunlara çözüm olamayacaktır." Bundan dolayı Prof. Max Otte, "?Ekonominin, din, sosyoloji, felsefe, tarih ve hatta biyoloji bilimleriyle birleştirilmesini" teklif ediyor. Görüldüğü üzere Prof. Max Otte, insandan kopmuş, istatistiklere ve grafiklere indirgenmiş ekonomi biliminin işe yaramadığını ve yaramayacağını, açık bir dille ifade ediyor.
Ekonomide değişime, ekonomi biliminden başlamak gerektiğini dile getirenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Ne var ki, buna karşı da güçlü bir direnç sergilenmektedir. Öyle ki, bilimsel özgürlüğün önünde engel tanımadıklarını dillerine pelesenk edenler dahi, ekonomi bilimine eleştirel yaklaşıma izin vermiyorlar.
Ancak yine de gelişmelere mani olamıyorlar. Zira her kesimden baskılar artıyor, sesler yükseliyor. Bunlara dayanamayan ABD yönetimi, "Ekonomi Öğrenimini İnceleme Komisyonu" kurmak zorunda kalmıştır. Bu komisyonun hazırladığı raporda, hüküm cümlesi şöyle olmuştur: "Ekonomi öğretimi teknik konularda uzman, gerçek ekonomik sorunlarda cahil yetiştiriyor."
En ilginci, ekonomi profesörü Lord Robert Skidelsky'nin söyledikleridir. O şöyle diyor: "Üniversitelerin ekonomi bölümleri lağvedilsin. Çünkü öğrencilere sadece ekonomi öğretildiği için ortaya ucubeler çıkıyor. Ekonomi bir insan bilimidir. Ekonomi politikalarını rakamlara dökerek sonuç alamazsınız."
Ekonomide kriz senaryoları çizenler ve ekonomi bilimine itiraz edenler, ne zaman ve neden sonra uyandılar? Bu soruyu sorup, irdelediğimizde karşımıza 'Uluslararası Milli Ekonomi Kongreleri' çıkıyor. Demek ki, " Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ile ekonomide sessiz bir devrim yapmıştır" diyenler, çok doğru bir tespitte bulunmuşlardır. Bu tespite milletçe katılır ve gereğini yaparsak, sessiz devrimi, sesliye dönüştürür ve tüm dünyayı ekonomik sıkıntılardan kurtarırız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018