Ekonomide korumacılığın yerden yere vurulduğu günler artık geride kaldı. Şimdilerde korumacılık konuşuluyor, hatta uygulanıyor. İlginç olan şudur ki, korumacılığı yeniden gündeme getiren, liberalizmi tüm dünyaya dayatan ABD olmuştur.
ABD Başkanı Trump'ın ekonomik vaatlerinin çoğu, korumacılıktan ibarettir. Onun içindir ki, bazı yazarlar Trump'ın ABD Başkanı seçilmesini, liberalizmin sonu olarak görüyorlar.
Gelişmekte olan ülkelere, liberalizmi dayatan ABD eski Başkanı Reagan ve İngiltere eski Başbakanı Thatcher, şu görüşleri savunuyorlardı: "Liberalizm, insanlığa huzur ve refah getirecek, savaşları ortadan kaldıracaktır." Ne var ki, liberalizmin uygulaması, tam aksi bir sonuç doğurmuştur.
Dahası, liberalizmin sorunlara çözüm, sorulara cevap bulamadığı herkes tarafından görülmüştür. O nedenle liberalizmin ölümüne hiç kimse gözyaşı dökmeyecektir.
Fukuyama, sosyalizmin çöküp, liberalizmin rakipsiz kalmasını "tarihin sonu" olarak nitelendirmişti. ABD Başkanı Trump, liberalizmden çark ettiğine göre, Fukuyama'ya sormak gerekiyor: "Tarih yeniden mi başlıyor?"
Immanuel Wallerstein, sosyalizmin çökmesiyle, liberalizmin de çökme sürecine girdiğini iddia etmiştir. "Her şey zıddıyla kaimdir" anlayışından bakınca, bu tespit doğruydu. Ancak liberalizmin savunucuları yalan-dolan, aldatmaca ve propaganda ile liberalizmin ölüsünü, canlı göstermeyi başardılar.
Liberalizmde, bazıları o kadar ileri gitti ki, devletin varlığını dahi tartışmaya açtılar. Milliyet gazetesi yazarlarından Yaman Törüner, 9 Ocak 2017 tarihli yazısında konuyla ilgili şunları söylemiştir: "David Boaz'ın 'Aşırı Liberal Kafası' adlı kitabı liberal düşünce sahipleri için temel kitap kabul ediliyor. 'Liberaller' ile 'libertaryanlar' arasında bir fark var. Libertaryanlar (aşırı liberaller denilebilir) devletin varlığını bile kabul etmiyorlar, liberaller ise devlet olsun ama mümkün olduğu kadar özgürlükler olsun istiyorlar." Liberallerin özgürlük dedikleri, sömürü imkân ve fırsatının verilmesinden başka bir şey değildir.
Şu tarihi tecelliye bakınız ki, süper devletlerin rolleri değişmiş. Şöyle ki, liberalizmin öncüsü ABD korumacılığı, korumacılığın kalesi olan Çin de, liberalizmi savunuyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping korumacılık tedbirleri alan ABD Başkanı Trump'ı, Davos'ta yaptığı konuşmada uyardı. Xi Jinpign, korumacılığı karanlık bir odaya kilitlenmeye benzetti ve şöyle dedi: "Dışarıdaki yağmurdan ve rüzgârdan korunursunuz, ama ışıktan ve temiz havadan da mahrum kalırsınız."
Görülen o ki liberalizm, sömürücü ülkelerin kendi çıkarları için dayattıkları bir ideoloji, daha doğrusu bir tuzaktı. Ne yazık ki, Türkiye de, bu tuzağa düşen ülkelerin başında yer almış ve bütün korumacılık tedbirlerini yerle bir etmiştir.
Hâlbuki tarih boyunca ülkeler, milli ekonomilerini koruma refleksine dayalı olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Unutulan/unutturulan bu evrensel gerçeği, Prof. Dr. Haydar Baş, 'Milli Ekonomi Modeli' ile sistemleştirerek dünya gündemine getirmiş ve ekonomide büyük bir değişimi başlatmıştır. Böylesi köklü değişimlerin, büyük-küçük tüm ülkeleri etkilemesi kaçınılmazdır.
ABD Başkanı Trump'ın ekonomik vaatlerinin çoğu, korumacılıktan ibarettir. Onun içindir ki, bazı yazarlar Trump'ın ABD Başkanı seçilmesini, liberalizmin sonu olarak görüyorlar.
Gelişmekte olan ülkelere, liberalizmi dayatan ABD eski Başkanı Reagan ve İngiltere eski Başbakanı Thatcher, şu görüşleri savunuyorlardı: "Liberalizm, insanlığa huzur ve refah getirecek, savaşları ortadan kaldıracaktır." Ne var ki, liberalizmin uygulaması, tam aksi bir sonuç doğurmuştur.
Dahası, liberalizmin sorunlara çözüm, sorulara cevap bulamadığı herkes tarafından görülmüştür. O nedenle liberalizmin ölümüne hiç kimse gözyaşı dökmeyecektir.
Fukuyama, sosyalizmin çöküp, liberalizmin rakipsiz kalmasını "tarihin sonu" olarak nitelendirmişti. ABD Başkanı Trump, liberalizmden çark ettiğine göre, Fukuyama'ya sormak gerekiyor: "Tarih yeniden mi başlıyor?"
Immanuel Wallerstein, sosyalizmin çökmesiyle, liberalizmin de çökme sürecine girdiğini iddia etmiştir. "Her şey zıddıyla kaimdir" anlayışından bakınca, bu tespit doğruydu. Ancak liberalizmin savunucuları yalan-dolan, aldatmaca ve propaganda ile liberalizmin ölüsünü, canlı göstermeyi başardılar.
Liberalizmde, bazıları o kadar ileri gitti ki, devletin varlığını dahi tartışmaya açtılar. Milliyet gazetesi yazarlarından Yaman Törüner, 9 Ocak 2017 tarihli yazısında konuyla ilgili şunları söylemiştir: "David Boaz'ın 'Aşırı Liberal Kafası' adlı kitabı liberal düşünce sahipleri için temel kitap kabul ediliyor. 'Liberaller' ile 'libertaryanlar' arasında bir fark var. Libertaryanlar (aşırı liberaller denilebilir) devletin varlığını bile kabul etmiyorlar, liberaller ise devlet olsun ama mümkün olduğu kadar özgürlükler olsun istiyorlar." Liberallerin özgürlük dedikleri, sömürü imkân ve fırsatının verilmesinden başka bir şey değildir.
Şu tarihi tecelliye bakınız ki, süper devletlerin rolleri değişmiş. Şöyle ki, liberalizmin öncüsü ABD korumacılığı, korumacılığın kalesi olan Çin de, liberalizmi savunuyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping korumacılık tedbirleri alan ABD Başkanı Trump'ı, Davos'ta yaptığı konuşmada uyardı. Xi Jinpign, korumacılığı karanlık bir odaya kilitlenmeye benzetti ve şöyle dedi: "Dışarıdaki yağmurdan ve rüzgârdan korunursunuz, ama ışıktan ve temiz havadan da mahrum kalırsınız."
Görülen o ki liberalizm, sömürücü ülkelerin kendi çıkarları için dayattıkları bir ideoloji, daha doğrusu bir tuzaktı. Ne yazık ki, Türkiye de, bu tuzağa düşen ülkelerin başında yer almış ve bütün korumacılık tedbirlerini yerle bir etmiştir.
Hâlbuki tarih boyunca ülkeler, milli ekonomilerini koruma refleksine dayalı olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Unutulan/unutturulan bu evrensel gerçeği, Prof. Dr. Haydar Baş, 'Milli Ekonomi Modeli' ile sistemleştirerek dünya gündemine getirmiş ve ekonomide büyük bir değişimi başlatmıştır. Böylesi köklü değişimlerin, büyük-küçük tüm ülkeleri etkilemesi kaçınılmazdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018