Bir kimsenin yaşadığı çağın bilgesi olması gerçekten de kolay değildir. O bulunduğu konumun sorumluluğunu taşımanın çile ve zorluklarını da bilir. Ama maalesef Onları yaşadıkları çağlarda anlayan pek az olur. Peygamberler, Onun Ehl-i Beyti ve peşinden gelen velayet makamının gerçek sahipleri, aynı zorluk ve çileler içerisinde bir hayat sürerler.
Yaşadıkları çağın her türlü sorunları onları yakından ilgilendirir. Gerek maddi gerek manevi hiçbir probleme ilgisiz kalamazlar. Köşelerinde oturmak gibi, sadece ahiretle, sadece ibadetle ilgilenip dünya problemlerine çözüm üretmemek gibi, sorumluluk almamak gibi de bir lüksleri yoktur. Nerede bir sorun varsa o soruna bir çözüm önerileri vardır. Buna kendilerini mecbur ve de memur hissederler.
Onların bu özelliklerini bilmeyenler, bilerek ya da bilmeyerek onların sundukları çözüm önerilerine kulak tıkarlar, bununla da kalmayıp Onun bu konularda çözüm üretmesine karşı bile çıkarlar. “Bıraksın bu işleri de hocalığını yapsın” diye de basit, basit olduğu kadar da tehlikeli tavsiyelerde bulunurlar. Geçmişte yapılan bu tip hatalar yüzünden meydanların kimlere kaldığını izaha gerek var mı bilmem?
Hâlbuki yüce Allah insanlığı kıyamete kadar uyarıcısız bırakmayacağını beyan etmektedir. Bilge insanlar da uyarıcı konumundadırlar.
Yaşadığımız asrın en önemli sorunları arasında ekonomik, siyasi, dini ve ahlaki sorunlar başta gelmektedir. Çağın bilgesi olan kimsenin bu konuların hiç birine ilgisiz kalmak gibi bir seçimi yoktur. Onlar da güçlerince hepsine çözüm üretirler ve bıkmadan usanmadan etrafına bunları yayarlar.
Onların mesajı anlayanlar nasiplenir, anlamayanlar da sadece bakakalır, nasipsiz ve çaresizlik içinde…
Yaşadığımız dünya şartlarında en büyük tehlike; Müslümanlar arasına sokulmak istenen fitne, Sünni Şii ayrımını körükleyerek Müslümanları birbirine kırdırmaktır. İslam âleminde yaşananlar da bunu göstermektedir. Bunu yakından gören bilge insan Prof. Haydar Baş, bütün gayretini bu konu üzerine sarf ederek insanımızı ayıktırmaya çalışmaktadır.
Muharrem ayı içerisinde bulunuyoruz. Bu ayda cereyan eden Kerbela hadisesi yıl dönümünde bir takım kimseler aşure şenlikleri, matem programları yaptı ve Ehl-i Beyt davasını adeta tekrarı bir yıl sonra yapılmak üzere rafa kaldırdılar. Ve rutin işlerine döndüler.
Fakat bilge insan Prof. Dr. Haydar Baş soğuk sıcak demeden, uzak yakın demeden Ehl-i Beyt’in davasını dava edinmiş, yurt içi yurt dışı programlarla etrafına ışık olmaya devam etmektedir.
5. Uluslararası Ehl-i Beyt sempozyumu Almanya da yapılmış, hemen arkasından 6. Sempozyum için Antalya da Abdal Musa hazretlerinin mekânında Tekke köyünde yapılması kararını vermiştir. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Ehl-i Beyt ile alakalı etkinlikleri bununla da sınırlı kalmayacak, zaten Ehl-i Beyt Külliyatı üzerinde çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir.
Şimdi kendini Ehl-i Beyt yolunun yolcusu ve sevenleri kabul edenler dâhil olmak üzere, hepimize düşen görev; Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bu konudaki bayraktarlığını kabullenerek Onun bu çağda açtığı Ehl-i Beyt bayrağı altında bir ve beraber olmaya kendimizi memur ve de mecbur hissetmeliyiz. O zaman başta haçlının olmak üzere, cümle şer güçlerin oyunu da bozulmuş olacaktır. Vesselam…
Yaşadıkları çağın her türlü sorunları onları yakından ilgilendirir. Gerek maddi gerek manevi hiçbir probleme ilgisiz kalamazlar. Köşelerinde oturmak gibi, sadece ahiretle, sadece ibadetle ilgilenip dünya problemlerine çözüm üretmemek gibi, sorumluluk almamak gibi de bir lüksleri yoktur. Nerede bir sorun varsa o soruna bir çözüm önerileri vardır. Buna kendilerini mecbur ve de memur hissederler.
Onların bu özelliklerini bilmeyenler, bilerek ya da bilmeyerek onların sundukları çözüm önerilerine kulak tıkarlar, bununla da kalmayıp Onun bu konularda çözüm üretmesine karşı bile çıkarlar. “Bıraksın bu işleri de hocalığını yapsın” diye de basit, basit olduğu kadar da tehlikeli tavsiyelerde bulunurlar. Geçmişte yapılan bu tip hatalar yüzünden meydanların kimlere kaldığını izaha gerek var mı bilmem?
Hâlbuki yüce Allah insanlığı kıyamete kadar uyarıcısız bırakmayacağını beyan etmektedir. Bilge insanlar da uyarıcı konumundadırlar.
Yaşadığımız asrın en önemli sorunları arasında ekonomik, siyasi, dini ve ahlaki sorunlar başta gelmektedir. Çağın bilgesi olan kimsenin bu konuların hiç birine ilgisiz kalmak gibi bir seçimi yoktur. Onlar da güçlerince hepsine çözüm üretirler ve bıkmadan usanmadan etrafına bunları yayarlar.
Onların mesajı anlayanlar nasiplenir, anlamayanlar da sadece bakakalır, nasipsiz ve çaresizlik içinde…
Yaşadığımız dünya şartlarında en büyük tehlike; Müslümanlar arasına sokulmak istenen fitne, Sünni Şii ayrımını körükleyerek Müslümanları birbirine kırdırmaktır. İslam âleminde yaşananlar da bunu göstermektedir. Bunu yakından gören bilge insan Prof. Haydar Baş, bütün gayretini bu konu üzerine sarf ederek insanımızı ayıktırmaya çalışmaktadır.
Muharrem ayı içerisinde bulunuyoruz. Bu ayda cereyan eden Kerbela hadisesi yıl dönümünde bir takım kimseler aşure şenlikleri, matem programları yaptı ve Ehl-i Beyt davasını adeta tekrarı bir yıl sonra yapılmak üzere rafa kaldırdılar. Ve rutin işlerine döndüler.
Fakat bilge insan Prof. Dr. Haydar Baş soğuk sıcak demeden, uzak yakın demeden Ehl-i Beyt’in davasını dava edinmiş, yurt içi yurt dışı programlarla etrafına ışık olmaya devam etmektedir.
5. Uluslararası Ehl-i Beyt sempozyumu Almanya da yapılmış, hemen arkasından 6. Sempozyum için Antalya da Abdal Musa hazretlerinin mekânında Tekke köyünde yapılması kararını vermiştir. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Ehl-i Beyt ile alakalı etkinlikleri bununla da sınırlı kalmayacak, zaten Ehl-i Beyt Külliyatı üzerinde çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir.
Şimdi kendini Ehl-i Beyt yolunun yolcusu ve sevenleri kabul edenler dâhil olmak üzere, hepimize düşen görev; Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bu konudaki bayraktarlığını kabullenerek Onun bu çağda açtığı Ehl-i Beyt bayrağı altında bir ve beraber olmaya kendimizi memur ve de mecbur hissetmeliyiz. O zaman başta haçlının olmak üzere, cümle şer güçlerin oyunu da bozulmuş olacaktır. Vesselam…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025