Günümüz dünyasının süper gücü Amerika Birleşik Devletleri olarak kabul ediliyor. Tahrip süreç içerisinde bakıldığında süper güç olmanın sürekli el değiştirdiğini göreceksiniz. Bir dönem en güçlü ülke Osmanlı Devleti iken daha sonra İngiltere daha sonra ise ABD süper ülke konumuna geldi.
Dünya, Osmanlı Devleti döneminde huzurlu iken maalesef daha sonra aynı huzuru yakalayamamıştır. İngiltere'nin sömürgecilik mantığı ile, nifak politikasıyla sürdürdüğü dönem, ikinci dünya savaşında ABD'nin Japonya'ya attığı atom bombasıyla birlikte ABD'nin eline geçmişti.
Son dönemlerde yaşanan gelişmeler ise ABD'ni artık yaşlandığını, gücünü korumakta zorlandığını göstermektedir. Zulümle payidar olunmayacağı açık ve seçiktir. ABD'nin tarihine baktığımızda ise zulümün kol gezdiği görülecektir. Üstelik bu zorbalık dolu tarihleri adına hiçbir pişmanlık emaresi gösterilmemektedir.
Afrikalıları köle olarak Kuzey Amerika'da kullanması hala hafızalarda tazeliğini koruyor. Kızılderililerin katledilmesi sonucu bu topraklardaki 7 milyon Kızılderili'den sadece 300 bin kişinin kaldığını cümle alem biliyor.
Zenci terör; beyaz siyah insan çatışması karşısında takınılan tavır hukukun üstünde bir çıban başı olarak sürekli ABD'yi meşgul ediyor
İnsan unsurunun çürümüşlüğü; sapık ilişkilerin artması ve uyuşturucu çukuru ABD'yi bir başka açıdan içine çekmeye devam ediyor.
Ekonomik olarak da ABD'nin durumu iç açıcı değil. Piyasalardaki durgunluk, dış ticaret açıkları artık yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Hele dünya piyasalarında dolaşan dolarların %90'ların üzerinde karşılıksız olmasının tespiti ABD'nin tahtını yeterince sarsmaya yetmiş bulunuyor.
Bu saydıklarımız ABD'nin süper güç olmasına engel unsurlar. Bir bakıma kendi adına bir iflasın göstergeleri. Beklenen iflasın ve yıkımın ilk ciddi sinyalleri ise son başkanlık seçimleri esnasında görüldü.
Demokrasinin havarisi kesilen Amerika'da yapılan başkanlık seçimlerinde seçmenin yarısı oy kullanmadı. Kullanılan oyların sayılması ise tamamen traji-komik bir karaktere büründü. Ancak seçimlerde daha az oy almasına rağmen George W. Bush 36 gün sonra Anayasa Mahkemesinin kararıyla ABD'nin 43. başkanı olabildi. Bu yaşananlar ABD'ni "süper güç"üne artık gölge düşürmüştü.
Ve nihayet yaşanan son terörist eylemler Amerika'yı alevler içinde bıraktı. Ardı ardına cereyan eden saldırıların her biri kendi çapında çok ciddi. Washington'un simgesi olan Dünya Ticaret Merkezinin yolcu uçakları ile ardı ardına vurulması, düşen uçakla Pentagonun alevler içinde kalması ve kulelerin birbiri ardınca yerle bir olacak şekilde yıkılması sonucunda özellikle Washington'da hayat kilitlenmiş durumda. On binlerce kaybedilen can var ve hayati önem arz eden bütün kurumlar boşaltılmış bulunuyor.
Özet olarak ABD'de dengeler iyice sarsılmış oldu. Dikkat edecek olursak saldırıların şekli, saldırı noktaları ve verilen zararlar sıradan değil.
Şimdi birçok tartışılan konu var. Nasıl olurda saldırıların planlanmasında, saldırı sırasında ve saldırı sonrasında ABD'nin istihbarat örgütleri, gözlem istasyonları saldırıları tespit edememiş ve engelleyememişti. Bu çaptaki saldırılar ve verilen zararlar daha büyük zararların verilebileceğinin işareti olarak da değerlendirilmektedir.
İşte bütün bu gelişmeler önümüzdeki yıllarda dünyanın dengelerinin değişeceğinin işaretleri olarak değerlendirilebilir.
Dünya, Osmanlı Devleti döneminde huzurlu iken maalesef daha sonra aynı huzuru yakalayamamıştır. İngiltere'nin sömürgecilik mantığı ile, nifak politikasıyla sürdürdüğü dönem, ikinci dünya savaşında ABD'nin Japonya'ya attığı atom bombasıyla birlikte ABD'nin eline geçmişti.
Son dönemlerde yaşanan gelişmeler ise ABD'ni artık yaşlandığını, gücünü korumakta zorlandığını göstermektedir. Zulümle payidar olunmayacağı açık ve seçiktir. ABD'nin tarihine baktığımızda ise zulümün kol gezdiği görülecektir. Üstelik bu zorbalık dolu tarihleri adına hiçbir pişmanlık emaresi gösterilmemektedir.
Afrikalıları köle olarak Kuzey Amerika'da kullanması hala hafızalarda tazeliğini koruyor. Kızılderililerin katledilmesi sonucu bu topraklardaki 7 milyon Kızılderili'den sadece 300 bin kişinin kaldığını cümle alem biliyor.
Zenci terör; beyaz siyah insan çatışması karşısında takınılan tavır hukukun üstünde bir çıban başı olarak sürekli ABD'yi meşgul ediyor
İnsan unsurunun çürümüşlüğü; sapık ilişkilerin artması ve uyuşturucu çukuru ABD'yi bir başka açıdan içine çekmeye devam ediyor.
Ekonomik olarak da ABD'nin durumu iç açıcı değil. Piyasalardaki durgunluk, dış ticaret açıkları artık yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Hele dünya piyasalarında dolaşan dolarların %90'ların üzerinde karşılıksız olmasının tespiti ABD'nin tahtını yeterince sarsmaya yetmiş bulunuyor.
Bu saydıklarımız ABD'nin süper güç olmasına engel unsurlar. Bir bakıma kendi adına bir iflasın göstergeleri. Beklenen iflasın ve yıkımın ilk ciddi sinyalleri ise son başkanlık seçimleri esnasında görüldü.
Demokrasinin havarisi kesilen Amerika'da yapılan başkanlık seçimlerinde seçmenin yarısı oy kullanmadı. Kullanılan oyların sayılması ise tamamen traji-komik bir karaktere büründü. Ancak seçimlerde daha az oy almasına rağmen George W. Bush 36 gün sonra Anayasa Mahkemesinin kararıyla ABD'nin 43. başkanı olabildi. Bu yaşananlar ABD'ni "süper güç"üne artık gölge düşürmüştü.
Ve nihayet yaşanan son terörist eylemler Amerika'yı alevler içinde bıraktı. Ardı ardına cereyan eden saldırıların her biri kendi çapında çok ciddi. Washington'un simgesi olan Dünya Ticaret Merkezinin yolcu uçakları ile ardı ardına vurulması, düşen uçakla Pentagonun alevler içinde kalması ve kulelerin birbiri ardınca yerle bir olacak şekilde yıkılması sonucunda özellikle Washington'da hayat kilitlenmiş durumda. On binlerce kaybedilen can var ve hayati önem arz eden bütün kurumlar boşaltılmış bulunuyor.
Özet olarak ABD'de dengeler iyice sarsılmış oldu. Dikkat edecek olursak saldırıların şekli, saldırı noktaları ve verilen zararlar sıradan değil.
Şimdi birçok tartışılan konu var. Nasıl olurda saldırıların planlanmasında, saldırı sırasında ve saldırı sonrasında ABD'nin istihbarat örgütleri, gözlem istasyonları saldırıları tespit edememiş ve engelleyememişti. Bu çaptaki saldırılar ve verilen zararlar daha büyük zararların verilebileceğinin işareti olarak da değerlendirilmektedir.
İşte bütün bu gelişmeler önümüzdeki yıllarda dünyanın dengelerinin değişeceğinin işaretleri olarak değerlendirilebilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025