Yeryüzünde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun açlık, sefalet ve zulüm altında yaşamasına baktığımız zaman, bu hayat bize Allah tarafından böyle mi reva görüldü diye düşünenler çoktur. Halbuki Cenab-ı Hak insanları imtihan sırrıyla bu dünyaya gönderdiği zaman bu şekilde zulüm, sefalet ve baskı altında yaşasınlar diye şartları oluşturmamıştır. Bu tarih boyunca belli bir azınlığın kurduğu, tamahkar, Allah'ın razı olmadığı bir sömürü düzenidir.
Hadis-i Kutsi'de "Ademoğlunun bir vadi dolusu altını olsa ikincisini ister, onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur" buyurmuştur. Kur'an-ı Kerim'de birçok ayetlerde, yerde ve gökte ne varsa insanın emrine müsahhar kılındığı, onun hizmetine sunulduğu bildirilmektedir. Yeryüzünde israf etmeden yiyip içip yaşayabileceğimiz bize bildirilmiştir. O zaman burada bir gasp, diğer insanların var olan maddi manevi hakkını çalmak vardır. Burada yanlış yapan insanların kendisidir. Allah her devirde insanların zulümden kurtulması, maddi manevi huzur içinde yaşaması için, insanlara defaatle; adaletli, huzurlu, şerefleriyle yaşayacağı sistemi, yolu ve metodu elçileri vasıtasıyla göstermiştir.
Tarih boyunca insanlar için bu mutlu düzenin kurulmasını, dönem dönem Peygamberleri vasıtasıyla, onlara uyan insanlarla, yeryüzünde kurulmasını sağlamıştır. Hz Nuh, Hz. Yusuf, Hz. Süleyman, Hz. Musa, Hz. Muhammed ve bütün Peygamberler kendi devirlerinde bu düzeni toplumlarına göstermiş ve uygulamışlardır. Fakat insanların mal mülk, gücü kendi ellerinde tutma isteği tarihteki bu güzellikleri ortadan kaldırmış, kendilerini hâşâ bir nevi ilah yerine koyarak bu kokuşmuş düzeni insanların önüne sanki Allah'ın muradıymış gibi koymuşlar, kabul ettirmişlerdir.
Böylece insanların az bir kısmı mal, mülk, şan şöhret, sahibi efendiler, kahir çoğunluğu ise aza, daha aza hatta yokluğa mahkum köleler olmuştur. Halbuki eldeki varlığın, kaynakların bir sistem içerisinde kural ve kaidelerle paylaşıldığı, Hz. Peygamer (s.a.v.) döneminde insanlar mutlu ve huzurlu yaşamışlardı.
Daha sonra bu dönemi Hz. Ali tekrar etti ve etmek için de her türlü mücadeleyi yaptı. Eldeki maddi ve manevi varlığı İslam toplumunda insanların şerefiyle yaşayacakları şekilde kullandırdı. Yani bu kutlu düzenin insanlara büyük mücadelelerle gösterildi, uygulandı. Elbette ki insanlardan bazıları kabiliyetleri nispetinde çalışıp daha çok kazanabilirler. Fakat bu kazançlarını karunlar, firavunlar, hamanlar gibi yığıp da insanlara zulüm düzeni oluşturmak Allah'ın istediği bir şey değildir. Bunun için de zekat, garzı hasen zenginlerin malının içinde diğer insanların emaneti olarak verilmiş, malların geri verilmesi müessesesidir. Tabii sadece bu değil, Allah'ın muradı, gösterdiği yol, malı yığmamaktır. İnsanların sosyal yaşamlarını şerefleriyle sürdürecekleri hakları onlara vermektir. Bu bize Allah'ın ve Resûlü'nün gösterdiği yoldur.İnsanlara düşen haklarına sahip çıkmaktır. Allah'ın razı olmadığı düzenleri kuran düzenbazlara uymak değildir.
Bu devirde de Prof. Dr. Haydar Baş bu insanca yaşam düzenini Milli Ekonomi Modeli'ni yazarak önümüze koydu. İnsanca yaşamanın formülleri O'nun yazdığı, on yıllarca konferans, panel, açık oturumlar, kitaplar, makaleler ve uluslararası panellerde milletimize ve dünyada uygulandı, uygulanıyor.
(Devam edecek...)
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023
- Cumhuriyetimizin 100. yılı / 01.11.2023
- Onsuz onunla olmak / 14.04.2023