Medyadaki yaygaraya ve iktidarın verdiği pozlara bakılacak olursa sanki İsviçre'den bir zaferle döndük.
AKP iktidarı Kıbrıs'ta Türkiye'nin isteklerini kabul ettirmiş de Rumlar ve Yunanlılar plana itiraz ediyormuş havası yayılıyor.
Yunanlıların 200 yıllık Türkiye aleyhine gönişlemesini hep bu memnuniyetsiz, hakkı yenmiş pozlara bürünerek emperyal güçlerin şımarık çocuk taktiği ile aştığını bilmesek neredeyse bizi inandıracaklar.
1830 Londra Konferansı'ndan bu güne yaklaşık 200 yıllık bu numara sayesinde Rumlar Türkiye'nin içine doğru ilerliyor.
Bugün Kıbrıs'ta tezgahlanan Yunan oyununu çözmek için tarihi arka plana göz atmak şart.
1830 Londra Konferansı ile Osmanlı İmparatorluğu'ndan kopuş ve bağımsızlıkları kabul edilen Yunanlılar Girit'in de Yunan topraklarına eklenmesini istedi. Uluslararası toplum, şimdilik olmaz deyince vaveylayı kopardılar.
1856 Islahat Fermanı ile azınlıkların elde ettikleri ayrıcalıkların Girit'e devredilmesi istendi. Önemli bir bölümü verildi ama, mülklerle ilgili kısıtlama olunca Rumlar karşı çıktı.
Tabii o zaman Rumları rahatlatacak Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi henüz kurulmamıştı.
1878 Osmanlı-Rus savaşını bitiren Ayastefonas anlaşması imzalandı. Yunanistan anlaşmayla sınırları yeniden çizilen Osmanlı İmparatorluğu'ndan Girit'in alınıp kendisine verilmesini istedi.
Batı, bunun yerine Girit'e en geniş özerkliği veren yeni bir düzenleme yaptı.
80 kişilik Meclis oluşturulacak, 49'u Hristiyan, 31'i Müslüman olacaktı.
Yunanistan bunu beğenmeyerek kabul etti.
Annan Planı'na ne kadar da benziyor değil mi?
Peki Girit planı ile sonra ne oldu?
1913'te yine Londra'da Barış Konferansı'nda Girit Yunanistan'a verildi.
Yunanistan bir tek bu anlaşmayı kabul etti.
200 bin nüfuslu Kuzey Kıbrıs'a 100 binden fazla Rumun mal mülk edinerek yerleşmesini öngören Annan Planı zemininde yapılan anlaşmanın sonu tarihe bakarsak Girit.
Bu güne bakarsak BM'nin gölgesinde Kosova benzeri ateş üzerinde bir hayat, Rumları memnun etmeye adanmış Türk dış politikası ve Türk devletinin tasfiyesine kadar uzanıyor.
AKP iktidarı Kıbrıs'ta Türkiye'nin isteklerini kabul ettirmiş de Rumlar ve Yunanlılar plana itiraz ediyormuş havası yayılıyor.
Yunanlıların 200 yıllık Türkiye aleyhine gönişlemesini hep bu memnuniyetsiz, hakkı yenmiş pozlara bürünerek emperyal güçlerin şımarık çocuk taktiği ile aştığını bilmesek neredeyse bizi inandıracaklar.
1830 Londra Konferansı'ndan bu güne yaklaşık 200 yıllık bu numara sayesinde Rumlar Türkiye'nin içine doğru ilerliyor.
Bugün Kıbrıs'ta tezgahlanan Yunan oyununu çözmek için tarihi arka plana göz atmak şart.
1830 Londra Konferansı ile Osmanlı İmparatorluğu'ndan kopuş ve bağımsızlıkları kabul edilen Yunanlılar Girit'in de Yunan topraklarına eklenmesini istedi. Uluslararası toplum, şimdilik olmaz deyince vaveylayı kopardılar.
1856 Islahat Fermanı ile azınlıkların elde ettikleri ayrıcalıkların Girit'e devredilmesi istendi. Önemli bir bölümü verildi ama, mülklerle ilgili kısıtlama olunca Rumlar karşı çıktı.
Tabii o zaman Rumları rahatlatacak Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi henüz kurulmamıştı.
1878 Osmanlı-Rus savaşını bitiren Ayastefonas anlaşması imzalandı. Yunanistan anlaşmayla sınırları yeniden çizilen Osmanlı İmparatorluğu'ndan Girit'in alınıp kendisine verilmesini istedi.
Batı, bunun yerine Girit'e en geniş özerkliği veren yeni bir düzenleme yaptı.
80 kişilik Meclis oluşturulacak, 49'u Hristiyan, 31'i Müslüman olacaktı.
Yunanistan bunu beğenmeyerek kabul etti.
Annan Planı'na ne kadar da benziyor değil mi?
Peki Girit planı ile sonra ne oldu?
1913'te yine Londra'da Barış Konferansı'nda Girit Yunanistan'a verildi.
Yunanistan bir tek bu anlaşmayı kabul etti.
200 bin nüfuslu Kuzey Kıbrıs'a 100 binden fazla Rumun mal mülk edinerek yerleşmesini öngören Annan Planı zemininde yapılan anlaşmanın sonu tarihe bakarsak Girit.
Bu güne bakarsak BM'nin gölgesinde Kosova benzeri ateş üzerinde bir hayat, Rumları memnun etmeye adanmış Türk dış politikası ve Türk devletinin tasfiyesine kadar uzanıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014