Hükümetimizin yetkilileri AB ve ABD kapılarında dolaşırken asıl yönetmekle mükellef oldukları ülkemiz maalesef tam çöküntü içinde.
Esnaf şikayetçi
Çiftçi şikayetçi
Memur Şikayetçi
İşçi şikayetçi
Topyekün bütün millet şikayetçi
Pişkinliği de elden bırakmayan iktidarımızın bahaneleri hazır.
"Biz yapacağız ama müsaade etmiyorlar."
Topu bazen AB'ye atıyorlar, bazen de IMF'ye. Yani iktidarımız topu taca atmakta oldukça maharetli, ama millet artık bunu yemiyor. Çünkü geçmiş iktidarlardan oldukça tecrübeli.
Bir de muhalefetimiz var ki sorma gitsin. Vücudun her tarafı kangren olmuş, o ise "saçının üzerinde tüy var" şeklinde uyarılarla meşgul. Yani muhalefet yapmış olmak için yapıyor.
Başbakanımızı bu kadar meşgul eden şeyler nedir ki, ülke meselelerine sıra gelmiyor?
Başbakanımız AB ile Katolik nikahı kıydı.
Çok sevdiği AB'li dostlarını kızının nikahına şahit tuttu AB ve ABD'ye yaptığı seyahatlerde bu ülke liderlerine dostluk mesajları verdi, gülücükler dağıttı.
Her AB ülkesine ikna etmek için gitti ve ikna olup döndü.
Kiliselerindeki ayinlere bile katıldı.
X. İnnocenzio'nun önünde AB anayasasını okumadan imzaladı.
ABD'nin kahraman(!) askerlerinin sağ salim geri dönmeleri için dua etti.
ABD'nin askerlerini ve mühimmatını tezkeresiz Irak'a sokturdu.
İran'a ABD'nin mesajlarını götürdü, cevabını alıp döndü. İsedak toplantısında İslam ülkelerine küreselleşmenin faydalarını anlattı.
AB'ye ve ABD'ye yaranmak için daha neler yaptı neler?
Sonunda kendi adına başardı. The European Voice dergisi tarafından "Yılın Avrupalısı" ödülüne layık görüldü.
Peki Türkiye adına. ABD'nin en ufak bir eleştiriye bile tahammülü yok, dostmuş müttefikmiş hiç takmıyor, hatta Pentagon bu kadar teslimiyete rağmen Türkiye'yi tehdit unsuru olarak görüyor. AB ise her geçen gün şartlarını daha da ağırlaştırıyor. Seni parçalamak istediklerini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Yani Batı cephesinde Türkiye hakkındaki niyetler değişmiyor, hatta karşılarında gördükleri bu iktidarsız iktidar sayesinde daha da cesaretlenip, yıllarca gizli tuttukları niyetlerini de açığa çıkarıyorlar.
Dış siyasette bütün bunlar yaşanırken ve Başbakanımız Batı kapılarında koştururken iç siyasetle, ekonomiyle, AKP'yi iktidara taşıyan vatandaşların problemleriyle uğraşmaya pek vakit bulamıyor, hatta gelen sorulara ve şikayetlere oldukça gergin ve sert cevaplar veriyor.
* Parası olmadığını söyleyen adama
Yastığın altında mutlaka vardır.
* Maaş düşüklüğünden yakınan memura
İş bulmuşsun, daha ne istiyorsun, ona şükret
* Sokağa dökülürüz diyen memura
Dökülürse, dökülsün
* Hoşuna gitmeyen soru soran gazeteciye
Edepsizlik ediyorsun, edepsiz, hadi oradan!
* İş isteyenlere
Bizim size iş bulacağız diye bir taahhüdümüz yok.
* Zam isteyenlere
Aklınızı başınıza alın bu maaşla çalışacak milyonlarca işsiz var.
* Bedelli Askerlik isteyenlere
Dilekçe verin, devlete baskı yapın, parayı sayıp askerlikten kurtulun
* AKP'ye güvenmediğini söyleyen öğrenciye
Sicilleri lekeli
* Ürününü tarladan kaldıramadığını söyleyen çiftçiye
Tarladaki ekini toprağın altından ben mi çıkarayım.
* Irak'a asker gönderilmesini öngören tezkereyi eleştirenlere
Biz meşru diyorsak, meşrudur.
Bu ifadeler değişik zamanlarda basına yansıyan ifadeler. Vatandaşın şikayetlerini kendisine getiren milletvekillerine ne yaptığı da hepinizce malum.
Sayın Başbakanımıza şunu hatırlatmak isterim, AB'nin ve ABD'nin sizi takdir etmesi kendi menfaatleri uğruna, Türkiye'den daha fazla taviz koparmak içindir. Türkiye olmasa sizin yüzünüze bile dönüp bakmazlar.
Batılıların ödüllerini ve takdirlerini kazanmaya çalışacağınıza, size değer verip iktidara taşıyanların takdirini kazanmaya çalışın.
Bir zamanlar topraklarımızı işgal edip dedelerimizi şehit eden, Türk kanı dökenlerin tavsiyelerinin sana ne faydası olabilir?
Hem iç ve dış siyasette, hem de ekonomide bizi bataklığa sürükleyen bu mantığa artık dur deyip, bizi kendi özümüze uygun milli projelerle yönetecek, kabiliyetli ve basiretli liderleri iktidara getirmeliyiz.
Siyasi hareketlerin içinde "IMF ve AB tavsiyeleri dışında çözüm vardır" deyip milli bir ekonomi modeli ortaya koyan ve de kaynaklarını gösteren tek lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Kendi milli benliğimize dönüp, sürünmekten ve başkalarına köle olmaktan derhal kurtulmalıyız.
Esnaf şikayetçi
Çiftçi şikayetçi
Memur Şikayetçi
İşçi şikayetçi
Topyekün bütün millet şikayetçi
Pişkinliği de elden bırakmayan iktidarımızın bahaneleri hazır.
"Biz yapacağız ama müsaade etmiyorlar."
Topu bazen AB'ye atıyorlar, bazen de IMF'ye. Yani iktidarımız topu taca atmakta oldukça maharetli, ama millet artık bunu yemiyor. Çünkü geçmiş iktidarlardan oldukça tecrübeli.
Bir de muhalefetimiz var ki sorma gitsin. Vücudun her tarafı kangren olmuş, o ise "saçının üzerinde tüy var" şeklinde uyarılarla meşgul. Yani muhalefet yapmış olmak için yapıyor.
Başbakanımızı bu kadar meşgul eden şeyler nedir ki, ülke meselelerine sıra gelmiyor?
Başbakanımız AB ile Katolik nikahı kıydı.
Çok sevdiği AB'li dostlarını kızının nikahına şahit tuttu AB ve ABD'ye yaptığı seyahatlerde bu ülke liderlerine dostluk mesajları verdi, gülücükler dağıttı.
Her AB ülkesine ikna etmek için gitti ve ikna olup döndü.
Kiliselerindeki ayinlere bile katıldı.
X. İnnocenzio'nun önünde AB anayasasını okumadan imzaladı.
ABD'nin kahraman(!) askerlerinin sağ salim geri dönmeleri için dua etti.
ABD'nin askerlerini ve mühimmatını tezkeresiz Irak'a sokturdu.
İran'a ABD'nin mesajlarını götürdü, cevabını alıp döndü. İsedak toplantısında İslam ülkelerine küreselleşmenin faydalarını anlattı.
AB'ye ve ABD'ye yaranmak için daha neler yaptı neler?
Sonunda kendi adına başardı. The European Voice dergisi tarafından "Yılın Avrupalısı" ödülüne layık görüldü.
Peki Türkiye adına. ABD'nin en ufak bir eleştiriye bile tahammülü yok, dostmuş müttefikmiş hiç takmıyor, hatta Pentagon bu kadar teslimiyete rağmen Türkiye'yi tehdit unsuru olarak görüyor. AB ise her geçen gün şartlarını daha da ağırlaştırıyor. Seni parçalamak istediklerini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Yani Batı cephesinde Türkiye hakkındaki niyetler değişmiyor, hatta karşılarında gördükleri bu iktidarsız iktidar sayesinde daha da cesaretlenip, yıllarca gizli tuttukları niyetlerini de açığa çıkarıyorlar.
Dış siyasette bütün bunlar yaşanırken ve Başbakanımız Batı kapılarında koştururken iç siyasetle, ekonomiyle, AKP'yi iktidara taşıyan vatandaşların problemleriyle uğraşmaya pek vakit bulamıyor, hatta gelen sorulara ve şikayetlere oldukça gergin ve sert cevaplar veriyor.
* Parası olmadığını söyleyen adama
Yastığın altında mutlaka vardır.
* Maaş düşüklüğünden yakınan memura
İş bulmuşsun, daha ne istiyorsun, ona şükret
* Sokağa dökülürüz diyen memura
Dökülürse, dökülsün
* Hoşuna gitmeyen soru soran gazeteciye
Edepsizlik ediyorsun, edepsiz, hadi oradan!
* İş isteyenlere
Bizim size iş bulacağız diye bir taahhüdümüz yok.
* Zam isteyenlere
Aklınızı başınıza alın bu maaşla çalışacak milyonlarca işsiz var.
* Bedelli Askerlik isteyenlere
Dilekçe verin, devlete baskı yapın, parayı sayıp askerlikten kurtulun
* AKP'ye güvenmediğini söyleyen öğrenciye
Sicilleri lekeli
* Ürününü tarladan kaldıramadığını söyleyen çiftçiye
Tarladaki ekini toprağın altından ben mi çıkarayım.
* Irak'a asker gönderilmesini öngören tezkereyi eleştirenlere
Biz meşru diyorsak, meşrudur.
Bu ifadeler değişik zamanlarda basına yansıyan ifadeler. Vatandaşın şikayetlerini kendisine getiren milletvekillerine ne yaptığı da hepinizce malum.
Sayın Başbakanımıza şunu hatırlatmak isterim, AB'nin ve ABD'nin sizi takdir etmesi kendi menfaatleri uğruna, Türkiye'den daha fazla taviz koparmak içindir. Türkiye olmasa sizin yüzünüze bile dönüp bakmazlar.
Batılıların ödüllerini ve takdirlerini kazanmaya çalışacağınıza, size değer verip iktidara taşıyanların takdirini kazanmaya çalışın.
Bir zamanlar topraklarımızı işgal edip dedelerimizi şehit eden, Türk kanı dökenlerin tavsiyelerinin sana ne faydası olabilir?
Hem iç ve dış siyasette, hem de ekonomide bizi bataklığa sürükleyen bu mantığa artık dur deyip, bizi kendi özümüze uygun milli projelerle yönetecek, kabiliyetli ve basiretli liderleri iktidara getirmeliyiz.
Siyasi hareketlerin içinde "IMF ve AB tavsiyeleri dışında çözüm vardır" deyip milli bir ekonomi modeli ortaya koyan ve de kaynaklarını gösteren tek lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Kendi milli benliğimize dönüp, sürünmekten ve başkalarına köle olmaktan derhal kurtulmalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- ‘Güçlü’nün hukukuyla ‘adalet’ sağlanır mı? / 08.02.2025
- Bir daha 6 Şubat’ları yaşamamak için… / 07.02.2025
- Ahmed Şara’nın Türkiye ziyareti ne anlama geliyor? / 05.02.2025
- Yatırımcılar, ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ arar / 04.02.2025
- Türkiye’de tarım BTP ile zirveye ulaşır / 01.02.2025
- İsrail, işgallerini kalıcı hale getirmeye çalışıyor / 31.01.2025
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025
- Bir daha 6 Şubat’ları yaşamamak için… / 07.02.2025
- Ahmed Şara’nın Türkiye ziyareti ne anlama geliyor? / 05.02.2025
- Yatırımcılar, ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ arar / 04.02.2025
- Türkiye’de tarım BTP ile zirveye ulaşır / 01.02.2025
- İsrail, işgallerini kalıcı hale getirmeye çalışıyor / 31.01.2025
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025