Her medeniyetin insana bir bakışı vardır. Bu bakış, insanla ilgili tüm alanlarda tezahür eder. Devlet ve ekonomi de buna dahildir. O bakımdan her medeniyetin devlet ve ekonomi telâkkisi farklıdır. Buna rağmen bazıları, Tanzimat'tan bu yana, milli devlet ve ekonomi telâkkimizi terk etmemizi ve Batı'yı örnek almamızı istemektedir. Milletimizin çoğunluğu ise, bu değişim ve dönüşümü desteklememiş ve buna karşı direnç göstermiştir. Söz konusu mücadele günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde bu mücadelenin millet adına bayraktarlığını Prof. Dr. Haydar Baş, medeniyetimizin eseri olan 'Milli Ekonomi Modeli'ni ve onun uygulanacağı 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' tezini ortaya koyarak yapmaktadır. Türk milletini, Batı karşısında öne çıkaran bu iki eseri, aydın geçinenlerimiz görmezlik ve duymazlıktan gelmektedirler. Ama öyle anlaşılıyor ki, bu tutumlarını daha fazla sürdüremeyeceklerdir. Zira millet uyanmaya başlamıştır.Prof. Dr. Haydar Baş, bu iki eseri yazmakla kalmadı. Yerli-yabancı birçok bilim adamının katıldığı uluslararası kongreler düzenledi. Eserlerini ve fikirlerini tartışmaya açtı.Bu kongrelerin dördüncüsü Bursa'da 19-20 Nisan 2008 tarihleri arasında, "Uluslararası Sosyal Devlet-Milli Devlet Kongresi" adı altında gerçekleştirildi. Yerli-yabancı bilim adamlarının sunduğu bildiriler, gaflette olanları ayıktıracak tarzda açıktı. İnanıyoruz ki, Türk milleti, bu eserlerden ve bildirilerden alacağını almıştır. Başka çıkış yolumuz yok. Eninde sonunda 'Milli Ekonomi Modeli'ne ve 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' tezimize dönmek zorundayız. "Milli Devlet tezi, her hangi bir dış güce veya dış ülkeye bağlı-bağımlı olmaksızın kendi ayakları üzerinde durabileceğini göstermektedir... Milli Devlet tezi, her insanın doğuştan gelen hakları bulunduğunu, devletin gayesinin de bu hakları vatandaşlarına yaşatmak olduğunu ifade etmekte ve projelendirmektedir" (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s. 22). Kısacası, Milli Devlet tezinde 'insan için devlet' anlayışı hakimdir.Kapitalistlere göre ise, devletin yegâne gayesi, sermayedarları, daha doğrusu halkı soyanları korumaktır. Ünlü iktisatçı Galbraith'in dediği gibi, "kapitalistler devletin egemenliğinde değil, bilâkis devlet onların egemenliğindedir". "Kapitalist düşünce, kendi mantığı içerisinde, hiçbir zaman devlet olgusuna karşı olmamış, aksine desteklemiştir" (A.g.e., s. 15). Desteklemiş ama, kendince de devlete bir görev biçmiş ve bir tarif getirmiştir. "Kapitalizmin tarif ettiği devlet, global odaklara bağımlı, onlar adına vatandaşlarının gelirini toplayıp bu odaklara teslim eden, yine global firmaların ele geçirdiği kaynakların bekçiliğini yapan devlettir" (A.g.e., s. 159). Böyle bir devletin, millet için var olduğu söylenebilir mi? Marksistlere gelince... Onlar da, "devlet, bir sınıfın başka sınıfları baskı altında tutmak için örgütlendiği güçtür" demektedirler. "Marks'ın hayal ettiği toplum, kapitalizmin aksine sınıfsız ve özel mülkiyetin olmadığı sosyalizm, daha sonraki aşamada ise devletin de ortadan kalkacağı bir komünizm idi... Kapitalist devlet için yapılan teşhis, doğrudur. Ancak bunun çözümü sınıfsız ve özel mülkiyetsiz toplum meyadana getirmek değildir" (A.g.e., s. 165). Böyle bir toplum, hayatın gerçeklerine terstir. Nitekim, bunun bir hayal olduğu sonradan açık olarak görülmüştür. Hasılı, insan için devlet anlayışı, sosyal devleti zorunlu kılmaktadır. Bir başka deyişle, "sosyal devlet olmak, devletin vatandaşlarına karşı bir ikramı değil, onun varlığının gereği ve vazifesidir" (A.g.e., s. 35). Derli toplu olarak, Milli Devlet'in tarifi şöyle yapılmaktadır: "Tam bağımsızlık esasına dayalı, 'kurumlar insan içindir' gerçeğinden hareketle millet egemenliğini ilke edinmiş, millete hizmeti gaye bilen, bireylerin haklarını korumak ve hürriyetlerini temin etmek amacıyla yaptırım gücüne sahip bir tüzel kişiliktir" (A.g.e., s. 174). 'Uluslararası Sosyal Devlet-Milli Devlet Kongresi'ne katılan bilim adamlarının üzerinde ittifak ettikleri gibi, tarifi yapılan bu devleti hayata geçirebilirsek, çağımızın ekonomik ve sosyal sorunlarını çok kolay çözebiliriz. Aksi takdirde savaşlar, çatışmalar, kan ve gözyaşı devam edecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018