Depremin, Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz ve milletimiz için çok ciddi bir gedik olduğunu söyleyen BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş, bu gediği kesinlikle kapatmamız lazım geldiğini belirtti.Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye'de meydana gelen her deprem sonrasında hep aynı tablonun yaşanmasının sebeplerini açıkladı. Ölüm ve gözyaşı dolu tablonun Bingöl depreminde de tekrarlanmasının insan unsurunun çürümüşlüğünden kaynaklandığı tespitinde bulundu.
Türkiye için
çok ciddi gedik
Türkiye'nin bir deprem ülkeliğinin iyice belli olduğunu söyleyen BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, buna rağmen, Türkiye'nin deprem diye bir derdi bulunmadığına dikkat çekerek şöyle dedi: "Bir hastalığınız olduğunu kabul ederseniz ona çare ararsınız. Derdiniz yoksa arayışınız da olmaz. Bizim, millet ve devlet olarak deprem diye bir derdimiz yok. Depremi bir dert olarak görmedik, görmüyoruz. Dert olmayınca deva da aranmıyor. Halbuki '% 100 deprem olacak' gibi tedbirler alınmış olsaydı kesinlikle faturası bu şekil olmayacaktı. Deprem, devletimiz ve milletimiz için çok ciddi bir gediktir. Bu gediği kesinlikle kapatmamız lazımdır."
İnsan çürüdüğü zaman
"Bir insanın ölmesi değil, burnunun bile kanamaması lazımdır. Burnunun kanamasına müsaade eden bir irade çok yanlış hesap içindedir" diyen Prof. Dr. Haydar Baş, deprem özelinde böyle bir manzara ile karşılaşmamızın izahını şöyle yaptı:
"Milletin müşterek değerleri vardır. Bu değerleri tartışmaya açtığınız zaman o millet içine kurt girmiş ağaç gibi boşalmaya başlar. Biz epey zamandan beri muhafaza etmeye mecbur olduğumuz değerlerimizi tartışmaya açtık, temelini sarstık. Sonuçta, bayrağa, devlete, vatana, millete, sivile, askere karşı güvencemiz yok oldu. Bu olay, bir binanın yıkılışı gibi değildir. Coğrafi depremleri bir noktada izah edebilirsiniz. Ama toplumdaki sosyal depremler, müşterek değerlerde yaşanan depremler, hazmedilemez. İnsan denen unsur çürüdüğü zaman bu neticeyi yaşarsınız. İnsan, mühendistir, doktordur, avukattır, askerdir, işçidir, memurdur, çiftçidir; bu insan mesleğinin erbabı da olsa ruhu çürüdüğü zaman basit gerekçelerle toplumun çöküşünün zeminini hazırlar."
Prof. Dr. Haydar Baş, bundan sonra olacak depremlerde de aynı türden ve vahim manzaralar seyretmemek için yapılması gerekeni şu şekilde dile getirdi:
"Biz sadece iç dünyamıza dönük iş yapmış bir millet değiliz. Dünyanın asayişini temin ettiğimiz günlerde dünya sanki bir cennetti. Balkanların, Kafkasların, Ortadoğu'nun, Türk dünyasının kaderi Türkiye Cumhuriyeti Devletine bağlıdır. Bu şuurda, bu mesuliyette bireylerin yetiştirilmesi, bürokraside öyle vazife görmesi lazımdır. Bunu yaptık mı olacak olan deprem hadiseleri de tabii seyri içinde devam eder. Ama hiç kimsenin burnu kanamaz. Siyasilerin asıl vazifesi budur. Bunu yapmakla mükelleftir. Hangi iktidar olursa olsun bunu beceremeyen, birtakım bahanelerin arkasına girmeye çalışan yanlış yapıyor demektir. Hemen istifasını vermesi lazımdır."
Türkiye için
çok ciddi gedik
Türkiye'nin bir deprem ülkeliğinin iyice belli olduğunu söyleyen BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, buna rağmen, Türkiye'nin deprem diye bir derdi bulunmadığına dikkat çekerek şöyle dedi: "Bir hastalığınız olduğunu kabul ederseniz ona çare ararsınız. Derdiniz yoksa arayışınız da olmaz. Bizim, millet ve devlet olarak deprem diye bir derdimiz yok. Depremi bir dert olarak görmedik, görmüyoruz. Dert olmayınca deva da aranmıyor. Halbuki '% 100 deprem olacak' gibi tedbirler alınmış olsaydı kesinlikle faturası bu şekil olmayacaktı. Deprem, devletimiz ve milletimiz için çok ciddi bir gediktir. Bu gediği kesinlikle kapatmamız lazımdır."
İnsan çürüdüğü zaman
"Bir insanın ölmesi değil, burnunun bile kanamaması lazımdır. Burnunun kanamasına müsaade eden bir irade çok yanlış hesap içindedir" diyen Prof. Dr. Haydar Baş, deprem özelinde böyle bir manzara ile karşılaşmamızın izahını şöyle yaptı:
"Milletin müşterek değerleri vardır. Bu değerleri tartışmaya açtığınız zaman o millet içine kurt girmiş ağaç gibi boşalmaya başlar. Biz epey zamandan beri muhafaza etmeye mecbur olduğumuz değerlerimizi tartışmaya açtık, temelini sarstık. Sonuçta, bayrağa, devlete, vatana, millete, sivile, askere karşı güvencemiz yok oldu. Bu olay, bir binanın yıkılışı gibi değildir. Coğrafi depremleri bir noktada izah edebilirsiniz. Ama toplumdaki sosyal depremler, müşterek değerlerde yaşanan depremler, hazmedilemez. İnsan denen unsur çürüdüğü zaman bu neticeyi yaşarsınız. İnsan, mühendistir, doktordur, avukattır, askerdir, işçidir, memurdur, çiftçidir; bu insan mesleğinin erbabı da olsa ruhu çürüdüğü zaman basit gerekçelerle toplumun çöküşünün zeminini hazırlar."
Prof. Dr. Haydar Baş, bundan sonra olacak depremlerde de aynı türden ve vahim manzaralar seyretmemek için yapılması gerekeni şu şekilde dile getirdi:
"Biz sadece iç dünyamıza dönük iş yapmış bir millet değiliz. Dünyanın asayişini temin ettiğimiz günlerde dünya sanki bir cennetti. Balkanların, Kafkasların, Ortadoğu'nun, Türk dünyasının kaderi Türkiye Cumhuriyeti Devletine bağlıdır. Bu şuurda, bu mesuliyette bireylerin yetiştirilmesi, bürokraside öyle vazife görmesi lazımdır. Bunu yaptık mı olacak olan deprem hadiseleri de tabii seyri içinde devam eder. Ama hiç kimsenin burnu kanamaz. Siyasilerin asıl vazifesi budur. Bunu yapmakla mükelleftir. Hangi iktidar olursa olsun bunu beceremeyen, birtakım bahanelerin arkasına girmeye çalışan yanlış yapıyor demektir. Hemen istifasını vermesi lazımdır."