ABD, Irak'a saldırmak için habire bahane uyduruyor. Herhalde ABD halkı, biraz uyanmış olacak ki, bu bahaneleri yutmuyor. Yapılan kamuoyu yoklamaları bunu gösteriyor. Belki de, Başkan Bush, eski başkanlar kadar bu konuda mahir değil. Başkan Bush'un en son uydurduğu bahane, Irak, İran, Suriye ve Mısır... gibi ülkelere demokrasi, getirmek oldu. Buna kargalar bile güler. Başkan Bush'un bu bahanesi onun 11 Eylül'den sonra söylediği bir sözü hatırlamamıza vesile oluyor. Ne demişti Başkan Bush? "Yeni bir Haçlı Seferi başlatıyoruz". Beyaz Saray danışmanları bu gafı kapatmak için bir hayli ter döktüler. Müslümanlara övgüler dizdiler. Başkanın yanlış anlaşıldığını söylediler. Ama gelişmeler, Başkan Bush'un bu sözü bilinçli olarak söylediğini ortaya koyuyor.
Bir ülkeye demokrasi getirmek ve ABD, yan yana hiç yakışmıyor. Bunu biz değil ABD'li Noam Chomsky söylüyor. İşte Chomsky'nin söyledikleri: "ABD, hiç bir zaman Ortadoğu ülkelerinde ve diğer ülkelerde demokrasinin gelişmesini istemez. Aksine demokratik uyanışları engeller". Bunun yüzlerce örneğini sıralamak mümkün. Aslında ABD, demokratik sistemin değil, kendine bağlı sistemlerin peşindedir. Kendine bağlı sistem, onun için en iyi sistemdir. Demokratik olsun veya olmasın, hiç fark etmez. Bu gerçeği bilmeyenler, dünyada ve hatta kendi ülkesinde meydana gelen olayları doğru dürüst yorumlayamaz ve algılayamazlar. Eğer böyle bir kişi, ülkenin yönetimine talipse, vay o insana ve vay o ülkenin haline.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyib Erdoğan, bu gerçeği bilmiyor mu, yoksa bilmemezlikten mi geliyor? Orası pek anlaşılmıyor, fakat söyledikleri gayet anlaşılır. Diyor ki: "ABD'nin Irak rejimine ilişkin duyarlılığına katılmamak mümkün değil". ABD; Irak'taki rejim yıkmak, yerine demokratik bir rejim getirmek için, önce Irak'ı yıkacak, masum halkı öldürecek, AKP Genel Başkanı da bu duyarlılığa (!) katılacak. Aman Allah'ım ne duyarlılık!. Sevsinler sizin bu duyarlılığınızı. Bu kafayla mı demokrasiyi daha çok geliştirme iddiasında buluyorsunuz? Söyler misiniz, dünyanın neresinde bu şekilde dıştan müdahele ile bir demokratik sistem kurulmuştur? Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir yetkilisinin, görevi icabı güvenlikle ilgili bir beyanatta bulunmasını bile demokrasiye müdahele olarak yorumlayanlar, ABD'nin Irak'a saldırmasını demokrasi adına nasıl alkışlayabiliyorlar? Anlamak mümkün değil.
AKP Genel Başkanı, ABD'nin asıl amacının Irak'a demokratik sistem getirmek olduğuna inanıyor, fakat ABD'liler inanmıyor. ABD'li stratejist ve yazarlara göre asıl amaç, petrol bölgelerine hakim olmaktır. Bakınız, bu konuda ABD'li stratejist Marshall Smith ne diyor: "Afgan terörizmiyle savaş aldatmacadır, hiledir. Bu görüntünün asıl sebebi, Hazar Denizi'nin altında 20 yıl önce bulunmasına rağmen üzerine şantiye kurulup musluğa bağlanmış dev petrol yataklarıdır". ABD'li yazar Gore Vidal da şöyle diyor: "Afganların 11 Eylül'de bizim ülkemize olanlarla hiçbir ilgisi yoktu. O zaman neydi bu olanların sebebi? Güya sebeb Talibanların çok kötü insanlar olmaları ve kadınlara çok kötü davranmalarıydı. Hayır, asıl sebeb bu değildi. Bu operasyonun asıl amacı, emperyalist bir tavırla enerji kaynaklarını ele geçirmekti". Afganistan'ın işi bitince, sıra Irak'a geldi. Amaç, bu kadar açık ve bu kadar nettir. Tabii ki görene, köre ne...
ABD, enerji kaynaklarını niçin ele geçirmek, kontrolü altına almak istiyor? Sebebi şu. ABD'yi ABD yapan dolardır. Dolar uluslararası para birimi haline gelmişti. Fakat Euro, doların tahtını salladı. Şimdi ABD'nin elinde tek silah, enerji kaynakları kaldı. ABD bu silahı elinden çıkarmak, daha da kuvvetlendirmek için çok yönlü bir strateji izleyerek Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasya petrollerini kontrol altına almaya çalışıyor. Geçmişte olduğu gibi, bugün de kanlar, yine petrol için akıyor. İngiltere eski Başbakanı Winston Churcihl, petrolün sömürgeciler için önemini ve bakış tarzını şöyle özetlemişti: "Bir damla kan, bir damla petrol". 20. yüzyıl siyasetini bu anlayış şekillendirmişti. 21. yüzyılda da bu anlayış aynen devam ediyor. Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada meydana gelen olaylara, bu açıdan bakmayanların gerçeği görmeleri imkansızdır. Bunu herkes böyle bilmeli, AKP Genel Başkanı Recep Tayyib Erdoğan'da.
Bir ülkeye demokrasi getirmek ve ABD, yan yana hiç yakışmıyor. Bunu biz değil ABD'li Noam Chomsky söylüyor. İşte Chomsky'nin söyledikleri: "ABD, hiç bir zaman Ortadoğu ülkelerinde ve diğer ülkelerde demokrasinin gelişmesini istemez. Aksine demokratik uyanışları engeller". Bunun yüzlerce örneğini sıralamak mümkün. Aslında ABD, demokratik sistemin değil, kendine bağlı sistemlerin peşindedir. Kendine bağlı sistem, onun için en iyi sistemdir. Demokratik olsun veya olmasın, hiç fark etmez. Bu gerçeği bilmeyenler, dünyada ve hatta kendi ülkesinde meydana gelen olayları doğru dürüst yorumlayamaz ve algılayamazlar. Eğer böyle bir kişi, ülkenin yönetimine talipse, vay o insana ve vay o ülkenin haline.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyib Erdoğan, bu gerçeği bilmiyor mu, yoksa bilmemezlikten mi geliyor? Orası pek anlaşılmıyor, fakat söyledikleri gayet anlaşılır. Diyor ki: "ABD'nin Irak rejimine ilişkin duyarlılığına katılmamak mümkün değil". ABD; Irak'taki rejim yıkmak, yerine demokratik bir rejim getirmek için, önce Irak'ı yıkacak, masum halkı öldürecek, AKP Genel Başkanı da bu duyarlılığa (!) katılacak. Aman Allah'ım ne duyarlılık!. Sevsinler sizin bu duyarlılığınızı. Bu kafayla mı demokrasiyi daha çok geliştirme iddiasında buluyorsunuz? Söyler misiniz, dünyanın neresinde bu şekilde dıştan müdahele ile bir demokratik sistem kurulmuştur? Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir yetkilisinin, görevi icabı güvenlikle ilgili bir beyanatta bulunmasını bile demokrasiye müdahele olarak yorumlayanlar, ABD'nin Irak'a saldırmasını demokrasi adına nasıl alkışlayabiliyorlar? Anlamak mümkün değil.
AKP Genel Başkanı, ABD'nin asıl amacının Irak'a demokratik sistem getirmek olduğuna inanıyor, fakat ABD'liler inanmıyor. ABD'li stratejist ve yazarlara göre asıl amaç, petrol bölgelerine hakim olmaktır. Bakınız, bu konuda ABD'li stratejist Marshall Smith ne diyor: "Afgan terörizmiyle savaş aldatmacadır, hiledir. Bu görüntünün asıl sebebi, Hazar Denizi'nin altında 20 yıl önce bulunmasına rağmen üzerine şantiye kurulup musluğa bağlanmış dev petrol yataklarıdır". ABD'li yazar Gore Vidal da şöyle diyor: "Afganların 11 Eylül'de bizim ülkemize olanlarla hiçbir ilgisi yoktu. O zaman neydi bu olanların sebebi? Güya sebeb Talibanların çok kötü insanlar olmaları ve kadınlara çok kötü davranmalarıydı. Hayır, asıl sebeb bu değildi. Bu operasyonun asıl amacı, emperyalist bir tavırla enerji kaynaklarını ele geçirmekti". Afganistan'ın işi bitince, sıra Irak'a geldi. Amaç, bu kadar açık ve bu kadar nettir. Tabii ki görene, köre ne...
ABD, enerji kaynaklarını niçin ele geçirmek, kontrolü altına almak istiyor? Sebebi şu. ABD'yi ABD yapan dolardır. Dolar uluslararası para birimi haline gelmişti. Fakat Euro, doların tahtını salladı. Şimdi ABD'nin elinde tek silah, enerji kaynakları kaldı. ABD bu silahı elinden çıkarmak, daha da kuvvetlendirmek için çok yönlü bir strateji izleyerek Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasya petrollerini kontrol altına almaya çalışıyor. Geçmişte olduğu gibi, bugün de kanlar, yine petrol için akıyor. İngiltere eski Başbakanı Winston Churcihl, petrolün sömürgeciler için önemini ve bakış tarzını şöyle özetlemişti: "Bir damla kan, bir damla petrol". 20. yüzyıl siyasetini bu anlayış şekillendirmişti. 21. yüzyılda da bu anlayış aynen devam ediyor. Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada meydana gelen olaylara, bu açıdan bakmayanların gerçeği görmeleri imkansızdır. Bunu herkes böyle bilmeli, AKP Genel Başkanı Recep Tayyib Erdoğan'da.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018