Dünyada yaşanan gelişmelere bakıldığında dengeleri değiştiren temel unsurun “ekonomi” olduğu görülecektir.
Ekonomik olarak sağlam bir zemine basan ülkeler, siyasi, askeri, hukuki her konuda başarılara imza atmaktadırlar. Tam tersi de doğrudur.
ABD’de başlayan, tüm kapitalist ülkelere hızla yayılan ve hala etkileri artarak devam eden küresel kriz, dengelerin, çözümü kapitalizmin dışında milli projelerde arayan ülkelere doğru kaymasına neden olmuştur.
Ekonomiden aldığı güçle dünya ülkelerine hükmetmeye ve kendi halklarını da bu konuda ikna etmeye çalışan ABD ve AB, kriz süreciyle beraber daha çok kendi iç meselelerine odaklanmak durumunda kalmıştır.
ABD halkı krizden aldığı darbe neticesinde sokaklara dökülmüş, ABD yönetimini zor durumda bırakacak protesto eylemleri gerçekleştirmiştir.
Halkın gerilimi ve memnuniyetsizliği seçim çalışmalarına da yansımıştır.
Örneğin ABD başkan adaylarının ikinci tartışma programında sorulan sorular bu gerçeği gözler önüne sermektedir.
New York Hofstra Üniversitesi’nde yapılan tartışma programında, başkan adaylarına hep ABD’nin yaşadığı ekonomik sorunlarla ilgili sorular sorulmuştur.
Artık ABD halkı geleceğe kaygıyla bakmaktadır, her konuda endişe içindedir.
İşsizlik, vergi yükü, zamlar, bütçe açıkları, üretimin dışarıya kayması ve daha birçok ekonomik gündem ABD halkını yormaktadır.
Ekonomik sorunlar diğer problemleri de tetiklemektedir. Örneğin ABD’de uzun zamandır uyum içinde çalışan Yahudi örgütleriyle Protestan kuruluşları karşı karşıya gelmişlerdir.
Anlaşmazlığın temel nedeni ise, ABD’nin İsrail’e verdiği askeri yardımlar…
Düne kadar tartışma konusu yapılmayan bu konular, ekonomik krizden bunalan ABD’liler için artık sorgulanması gereken meselelerdir, göze batmaktadır.
ABD’nin mevcut konjonktürde bu krizden çıkabilmesi mümkün gözükmüyor, dolayısıyla bu süreç devam ettikçe sorgulamalar eylemlere, eylemler çatışmalara ve kuruluşlar arası anlaşmazlıklar siyasi çalkantılara ve parçalanmalara dönüşecektir.
ABD’nin bu dönemde neden BOP’ta geri planda kalmayı tercih ettiğini, kirli işlerini taşeronlara ihale ettiğini anlamak mümkündür.
Söz buraya gelmişken, bir hakkı vermek zorundayız, “ekonomide sağlam zemin Milli Ekonomi Modeli’dir.”
Ayağını Milli Ekonomi Modeli zeminine basan ülkeler hem kendi iç barışlarını temin etmişler, hem de dünyada hızla daha fazla söz sahibi olmuşlardır.
Ekonomisini sağlama alan Rusya, bugün ABD’nin bütün işgal projelerinin önünde bir set gibi durmaktadır. Çünkü milli menfaatleri bunu gerektirmektedir.
Milli Ekonomi Modeli’nin en büyük faydalarından birisi, ülkelerin kendi milli menfaatlerine göre davranmasını sağlamasıdır.
Başkalarının etkisinde kalmadan milli menfaatlerini ön planda tutan ülkeler, savaşı değil barışı tercih ederler. Çünkü onlar için sadece bugün değil, yarın da önemlidir.
Ama başkalarının özellikle de gözlerini kan bürümüş olanların taşeronluğuna soyunmuş olanlar ise asla felaketlerden, sıkıntılardan kurtulamazlar.
Ve bu çekilen sıkıntılar o ülkeye ve onun insanlarına asla en ufak bir fayda sağlamaz.
Milli menfaatler doğrultusunda hareket eden ülkeler başlangıçta büyük sıkıntılar da çekse, geleceğe güvenle adım atmaktadırlar.
Ekonomik olarak sağlam bir zemine basan ülkeler, siyasi, askeri, hukuki her konuda başarılara imza atmaktadırlar. Tam tersi de doğrudur.
ABD’de başlayan, tüm kapitalist ülkelere hızla yayılan ve hala etkileri artarak devam eden küresel kriz, dengelerin, çözümü kapitalizmin dışında milli projelerde arayan ülkelere doğru kaymasına neden olmuştur.
Ekonomiden aldığı güçle dünya ülkelerine hükmetmeye ve kendi halklarını da bu konuda ikna etmeye çalışan ABD ve AB, kriz süreciyle beraber daha çok kendi iç meselelerine odaklanmak durumunda kalmıştır.
ABD halkı krizden aldığı darbe neticesinde sokaklara dökülmüş, ABD yönetimini zor durumda bırakacak protesto eylemleri gerçekleştirmiştir.
Halkın gerilimi ve memnuniyetsizliği seçim çalışmalarına da yansımıştır.
Örneğin ABD başkan adaylarının ikinci tartışma programında sorulan sorular bu gerçeği gözler önüne sermektedir.
New York Hofstra Üniversitesi’nde yapılan tartışma programında, başkan adaylarına hep ABD’nin yaşadığı ekonomik sorunlarla ilgili sorular sorulmuştur.
Artık ABD halkı geleceğe kaygıyla bakmaktadır, her konuda endişe içindedir.
İşsizlik, vergi yükü, zamlar, bütçe açıkları, üretimin dışarıya kayması ve daha birçok ekonomik gündem ABD halkını yormaktadır.
Ekonomik sorunlar diğer problemleri de tetiklemektedir. Örneğin ABD’de uzun zamandır uyum içinde çalışan Yahudi örgütleriyle Protestan kuruluşları karşı karşıya gelmişlerdir.
Anlaşmazlığın temel nedeni ise, ABD’nin İsrail’e verdiği askeri yardımlar…
Düne kadar tartışma konusu yapılmayan bu konular, ekonomik krizden bunalan ABD’liler için artık sorgulanması gereken meselelerdir, göze batmaktadır.
ABD’nin mevcut konjonktürde bu krizden çıkabilmesi mümkün gözükmüyor, dolayısıyla bu süreç devam ettikçe sorgulamalar eylemlere, eylemler çatışmalara ve kuruluşlar arası anlaşmazlıklar siyasi çalkantılara ve parçalanmalara dönüşecektir.
ABD’nin bu dönemde neden BOP’ta geri planda kalmayı tercih ettiğini, kirli işlerini taşeronlara ihale ettiğini anlamak mümkündür.
Söz buraya gelmişken, bir hakkı vermek zorundayız, “ekonomide sağlam zemin Milli Ekonomi Modeli’dir.”
Ayağını Milli Ekonomi Modeli zeminine basan ülkeler hem kendi iç barışlarını temin etmişler, hem de dünyada hızla daha fazla söz sahibi olmuşlardır.
Ekonomisini sağlama alan Rusya, bugün ABD’nin bütün işgal projelerinin önünde bir set gibi durmaktadır. Çünkü milli menfaatleri bunu gerektirmektedir.
Milli Ekonomi Modeli’nin en büyük faydalarından birisi, ülkelerin kendi milli menfaatlerine göre davranmasını sağlamasıdır.
Başkalarının etkisinde kalmadan milli menfaatlerini ön planda tutan ülkeler, savaşı değil barışı tercih ederler. Çünkü onlar için sadece bugün değil, yarın da önemlidir.
Ama başkalarının özellikle de gözlerini kan bürümüş olanların taşeronluğuna soyunmuş olanlar ise asla felaketlerden, sıkıntılardan kurtulamazlar.
Ve bu çekilen sıkıntılar o ülkeye ve onun insanlarına asla en ufak bir fayda sağlamaz.
Milli menfaatler doğrultusunda hareket eden ülkeler başlangıçta büyük sıkıntılar da çekse, geleceğe güvenle adım atmaktadırlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025