Darbelerin tarihi, hükümetler kadar eskidir. Hükümet olduğu her yerde, darbeler düşünülmüş, plânlanmış, bazen de gerçekleştirilmiştir. Darbeler derken, akla sadece askeri darbeler gelmemelidir. Zira askeri darbelerden başka darbeler de olmaktadır. Genel kural, hükümetlerin meşru yolla gelip, meşru yolla gitmesidir. Bunun dışındaki gelip gitmelerin hepsi, darbe kapsamında değerlendirilebilir.
Türkiye, darbelerden çok çekmiş ve çok şikâyetçi olmuş bir ülkedir. Onun içindir ki, ‘TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun kurulması birçok kişiyi sevindirmiş ve ümitlendirmiştir. Söz konusu komisyon, çalışmış çabalamış sonunda bir rapor hazırlamış. Komisyonun ön raporunda şu dikkat çekici ifadeler yer almaktadır: “1950’lerde tüm NATO ülkelerinde komünizm tehlikesine karşı CIA tarafından özel harp daireleri kurulmuş. ABD çıkarlarına uygun olarak özel eğitim programları düzenleniştir.” Raporda, İngilizce sınavından geçen Türk subaylarının ABD’de özel harp kurslarına katıldığı vurgulanmış ve şöyle denilmiştir: “Bu subayların daha sona 1960 yılında gerçekleştirilen askeri darbede başrol oynadığı görülmüştür.” Tespitler doğru. Gerçekten de özel harp eğitimi için ABD’ye gönderilen 16 subayın, 14’ü, 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştirmiştir.
Tespitler doğru da, çözüm ve çare ne? Herkesin bildiği gerçekleri, komisyon raporu olarak ifade etmenin faydası ne olacaktır? Dünyanın her yerinde gerçekleştirilen askeri darbelerin arkasında CIA’nin olduğunu bilmeyen var mı? Zaten CIA’nin görevi budur. CIA, bir istihbarat örgütünden öte, darbeler, suikastlar, örtülü ve gizli operasyonlar yapan bir örgüttür. ABD, dış politikada diplomasiyle sonuç alamadığı durumlarda, bu örgütü devreye sokmaktadır. CIA’nin amacı, Amerikan’ın ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda dünyayı biçimlendirmektir. Bu amaca hizmet eden herkes, CIA’nin gönüllü bir elemanı rolündedir. Böyle bir kişinin görevinin şu veya bu olması gerçeği değiştirmez.
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporunda özetle söylenen şudur: Askeri darbelerin arkasında ABD vardır. Peki, öyleyse soralım: Askeri darbelerin arkasında ABD var da, sivil darbelerin arkasında kim var? Son otuz yıldır, dünyanın hiçbir ülkesinde askeri darbe olmamasını neye bağlamak gerekir? Hükümet, askeri darbelerin önünü kesmekle övünüyor. Acaba darbelerin önünü kesen hükümet midir, yoksa darbe yaptıranlar strateji mi değiştirdiler? Darbeleri yaptıran ABD ise, niçin onunla stratejik ortaklık ve istihbarat işbirliği içerisindeyiz? ABD ile bu ilişkileri sürdürmek, darbelere açık olmak değil mi? ABD için önemli olan çıkarları doğrultusunda darbe yaptırmaktır. Darbenin şekli ve türü değişik olabilir. ABD için hiç fark etmez. Darbe darbedir, ha askeri darbe, ha sivil darbe.
ABD’ye eğitim için asker veya sivil göndermek, ABD hesabına darbeci yetiştirmeyi kabul etmek demektir. Tabii olarak, ABD’de eğitim alan herkes ‘darbeci’ olur demiyoruz. ABD’nin eğitim vermekteki amacına dikkat çekiyoruz. Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde 1962 yılında “Dış Yardım Kanunu” tartışılırken, o zamanki ABD Savunma Bakanı McNamara bakınız ne diyor: “Gelecek yıl Amerikan askeri okullarında yabancı uluslardan 18.000 kişi eğitim görüyor olacaktır. Bu kişilerden her biri demokrasimizin nasıl çalıştığına tanık olacak, bizim hükümet geleneklerimizi ve felsefemizi öğrenecekler. Ülkelerine döndüklerinde her biri bunun uygulayıcı olacaktır.” (Bkz. Çetin Yetkin, Karşı Devrim, s. 360)
Sonuç olarak diyoruz ki, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporundaki tespitlere millet de katılıyor. Katılıyor ama rapor doğrultusunda icraat da bekliyor. Bu yapılmayacaksa, rapor tozlu raflara terk edilecekse, emeklere yazık olur.
Türkiye, darbelerden çok çekmiş ve çok şikâyetçi olmuş bir ülkedir. Onun içindir ki, ‘TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun kurulması birçok kişiyi sevindirmiş ve ümitlendirmiştir. Söz konusu komisyon, çalışmış çabalamış sonunda bir rapor hazırlamış. Komisyonun ön raporunda şu dikkat çekici ifadeler yer almaktadır: “1950’lerde tüm NATO ülkelerinde komünizm tehlikesine karşı CIA tarafından özel harp daireleri kurulmuş. ABD çıkarlarına uygun olarak özel eğitim programları düzenleniştir.” Raporda, İngilizce sınavından geçen Türk subaylarının ABD’de özel harp kurslarına katıldığı vurgulanmış ve şöyle denilmiştir: “Bu subayların daha sona 1960 yılında gerçekleştirilen askeri darbede başrol oynadığı görülmüştür.” Tespitler doğru. Gerçekten de özel harp eğitimi için ABD’ye gönderilen 16 subayın, 14’ü, 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştirmiştir.
Tespitler doğru da, çözüm ve çare ne? Herkesin bildiği gerçekleri, komisyon raporu olarak ifade etmenin faydası ne olacaktır? Dünyanın her yerinde gerçekleştirilen askeri darbelerin arkasında CIA’nin olduğunu bilmeyen var mı? Zaten CIA’nin görevi budur. CIA, bir istihbarat örgütünden öte, darbeler, suikastlar, örtülü ve gizli operasyonlar yapan bir örgüttür. ABD, dış politikada diplomasiyle sonuç alamadığı durumlarda, bu örgütü devreye sokmaktadır. CIA’nin amacı, Amerikan’ın ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda dünyayı biçimlendirmektir. Bu amaca hizmet eden herkes, CIA’nin gönüllü bir elemanı rolündedir. Böyle bir kişinin görevinin şu veya bu olması gerçeği değiştirmez.
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporunda özetle söylenen şudur: Askeri darbelerin arkasında ABD vardır. Peki, öyleyse soralım: Askeri darbelerin arkasında ABD var da, sivil darbelerin arkasında kim var? Son otuz yıldır, dünyanın hiçbir ülkesinde askeri darbe olmamasını neye bağlamak gerekir? Hükümet, askeri darbelerin önünü kesmekle övünüyor. Acaba darbelerin önünü kesen hükümet midir, yoksa darbe yaptıranlar strateji mi değiştirdiler? Darbeleri yaptıran ABD ise, niçin onunla stratejik ortaklık ve istihbarat işbirliği içerisindeyiz? ABD ile bu ilişkileri sürdürmek, darbelere açık olmak değil mi? ABD için önemli olan çıkarları doğrultusunda darbe yaptırmaktır. Darbenin şekli ve türü değişik olabilir. ABD için hiç fark etmez. Darbe darbedir, ha askeri darbe, ha sivil darbe.
ABD’ye eğitim için asker veya sivil göndermek, ABD hesabına darbeci yetiştirmeyi kabul etmek demektir. Tabii olarak, ABD’de eğitim alan herkes ‘darbeci’ olur demiyoruz. ABD’nin eğitim vermekteki amacına dikkat çekiyoruz. Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde 1962 yılında “Dış Yardım Kanunu” tartışılırken, o zamanki ABD Savunma Bakanı McNamara bakınız ne diyor: “Gelecek yıl Amerikan askeri okullarında yabancı uluslardan 18.000 kişi eğitim görüyor olacaktır. Bu kişilerden her biri demokrasimizin nasıl çalıştığına tanık olacak, bizim hükümet geleneklerimizi ve felsefemizi öğrenecekler. Ülkelerine döndüklerinde her biri bunun uygulayıcı olacaktır.” (Bkz. Çetin Yetkin, Karşı Devrim, s. 360)
Sonuç olarak diyoruz ki, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporundaki tespitlere millet de katılıyor. Katılıyor ama rapor doğrultusunda icraat da bekliyor. Bu yapılmayacaksa, rapor tozlu raflara terk edilecekse, emeklere yazık olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018