Abdullah Ağar'ın "ÖLÜM DA?LARI BEKLER" (Bilgi. Aralık 2005) tam zamanında çıktı.Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir ve beraberindeki "özel" bir Diyarbakırlı heyet aynı Barzani gibi "Bölgesel Başkan" yaklaşımıyla Amerika'ya resmi bir davet alıyor.Kabile reisi Barzani'nin artık "başkan" olduğunun içe sindirilmesi, alışılması gerektiğini söyleyen "çok üst düzey yetkililer" ise oturuyor. Herhalde başka "bölgesel liderler"i bekliyorlar.ABD'nin Irak Koordinatörü Jeffrey, Amerika'nın Türk basınındaki temsilcisi Çongar'a "K. Irak'taki PKK liderlerinin yakalanarak teslim edilmesinin 'olasılık dahilinde' olduğunu, ancak 'Iraklı yetkililerin de buna ikna edilmesi gerektiğini' açıklıyor.Milletin duyguları ise halâ basit bir film senaryosu ile çuvalın rövanşının alındığı rahatlığına sokularak, "gazı alınıyor".ATO Başkanı Sinan Aygün ve AKEPE'nin "ağır abi"lerinden olup yola TRT Genel Müdürlüğü vaadiyle çıkıp potansiyel Cumhurbaşkanı adaylığında karar kılan Nevzat Yalçıntaş "Çuval'ın intikamı alınmıştır efendiler" beyanında bulunuyorlar?. Ama aynı gün ABD Deniz Piyadeleri Komutanı Orgeneral Michael W. Hagee Ankara'ya; filmin gösterildiği sinema salonunun iki kilometre yakınına kadar geliyor, İkinci Başkan Org. Koşaner ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Büyükanıt ile görüşüyor.Michael W. Hagee kim mi?Çuvalı geçiren Deniz Piyadelerinin Komutanı..Derin abi'ye "Buradayım" diyor, "gelin, rövanşı alın bakalım" diyor.İran'ın nükleer faaliyetleri BM Güvenlik Konseyi'ne sevk ediliyor. İran uranyum zenginleştirme çalışmalarına "devam" diyor. Bush İran'a 5 Mart'a kadar süre veriyor.Amerika'nın İran'ı vurması için Türkiye'nin desteğine ihtiyacı var."Destek"; ilk aşamada Trabzon-Sabiha Gökçen-Malatya Erhaç dahil hava ve deniz limanlarının Amerikan kullanımına verilmesi, aynı "tezkere" dönemindeki gibi 60-ila 80 bin Amerikan askerinin Türkiye'de konuşlanması demek.Trabzon Kaşüstü'ne Dünya Bankası finansmanıyla 1000 yataklı bir mega "sahra hastanesi" yapılıyor.Demek iş İran'la bitecek değil..Acaba nerede başlayıp nerede bitecek? Bırakın vatandaşı; meclisin bütününü; fakat iktidarın milletvekilleri, vekilleri, dışişlerinin bürokratları bile olan bitenden habersiz..Türkiye'nin Irak'tan sonra İran ve Suriye ile karşılıklı tutumu ve konumu nedir?Kimlere nerelerde ne sözler verildi?Kim verdi?Hesabını kim soracak?Çeteleyi kimler tutuyor?Türkiye süratle bir "İkinci tezkere krizi"ne gidiyor. Ama "İkinci Grup" bu sefer rahat değil? İlk krizde; Türk askerinin Irak'a girmesini kendilerince özel nedenlerden dolayı istemeyen mecliste yer alan her partiden doğu ve güneydoğulu cümle milletvekillerinin müşterek müşekkel grup başkanı olan Fırat kıyılarının dingin bir çocuğunun çabalarıyla tezkere reddedilmişti biliyorsunuz.Irak tezkeresinde ırk faktörü rol almıştı.İkincisinde büyük bir ihtimalle din faktörü etkili olacak.İşte tam da böyle bir ortamda Amerikan Deniz Piyade Komutanının gelişi çuvalı hatırlatmak, "sakın ha!" demektir kıymetli okuyucu..4 Temmuz 2006'ya şunun şurasında ne kaldı?2003 krizi de hatırlarsanız yine Mart'ta patlak vermişti.Erdoğan hafta sonları Kasımpaşa'daki Dolmabahçe Sarayı'nda bulunan çalışma ofisine; Gül de Kayseri'ye gider.Erdoğan neden Topkapı Sarayı'nı kullanmaz? Daha münasip değil mi?Devamlı gülen Dışişleri Bakanımız Gül mutad Kayseri ziyaretinde malûm filmle ilgili olarak "Ama, nihayetinde ülkelerarası işbirliği, bu hepimizin çıkarınadır. Zedeleyici olmadıktan sonra, hakaret içermedikten sonra, faydasız olmadıktan sonra bu tip filmler yapılmalı, yapılıyor da.".Demek Dışişleri Bakanı; seyreden bütün milletin "Oh iyi oldu" dediği noktada; "zedeleyici ve hakaret içermiyor" diyor.O halde bunlar 4 Temmuz 2003'te de herhangi bir hakaret ve zedeleyici tavır görmüyorlar.."Müzik notası" olarak algılıyorlar.Seyretmediğimi yazdığım filmin televizyonda mecburen seyrettiğim reklâm ve okuduğum eleştirilerine dayanarak iki noktada düşüncelerimi açıklayacağım.1. Dizi'de "şekil olsun" diye TMT ve Denktaş konu edilmiş, hâttâ Denktaş'lı bir de bölüm çekilmişti. Peki daha da etkili olması bakımından filmde Erdoğan ve Özkök'lü bir bölümün yer alması neden düşünülmemiştir?Tadından yenmeyecek "belgesel kıvamında" bir düzenleme olmaz mıydı?2. Filmde "ABD'lilerin Türk askerlerinin başına çuval geçirmesini hazmedemediği için önce Polat'a şikâyet mektubu yazan, sonra -Vatan sağolsun- deyip kendini vuran subay" motifi de varmış..E ama bu bir karikatürdür efendiler?Türk subayı görevini yapmayacak, görevini yapmak için asker arkadaşlarını, üstlerini haberdar edip her türlü olanağı kullanmayacak, kolay yolu seçip intihar edecek, etmeden önce de "vatan sağolsun" deyip derin abi'ye mektup yazacak, intikamını onun almasını isteyecek...Vatan böyle sağolmaz efendiler.Vatan görevini yapmak için elindeki bütün olanakları kullanmayan, kullanmadığı için intihar eden subayların değil; bütün olanakları kullandığı halde komutanına verdiği sözü saatinde tutamadığı için şerefini kurtarmak üzere intihar eden Albay Reşat Çiğiltepe'ler sayesinde sağolur.Ki ölümünden onbeş dakika sonra o tepe alınmıştır.İşte asker arkadaşım, silah arkadaşım "deli"kanlı, yiğit Abdullah Ağar'ın kitabı bunun için tam da vaktinde piyasaya verilmiştir."Şu Çılgın Türkler" devletin kuruluş destanı ise; "Ölüm Dağları Bekler" de devletin korunuş destanıdır.Ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunuşu..Okuyun bu kitabı..Ve 10 senede Cudi'nin tepesine dikilen bayraktan, nasıl olup da intikamın karaborsaya emanet edilir hâle geldiğinin "ibretâmiz" madde başlarını anlayın.Asker aynı asker..Peki biz bu hâle nasıl geldik?"Başımıza Gelenler" (Mehmed Arif.. 93 Harbi'nin hikâyesi) 100 yılı aşkın bir süredir devam mı ediyor? Devam mı edecek? Devam mı etmeli?Bu nasıl kader?Abdullah Ağar Pekaka mücadelesini anlatıyor.Türk askerinin; "ateşi deşen, dağı karan, taşı kazıyan, geceyi yaran" Türk askerinin, Türk komandosunun, Türk Özel Kuvvetleri'nin hikâyesini anlatıyor.Hilâli gökten indiren..Hilâli ve yıldızı yere indirip bayrak yapan?Cehennemler kudursa, cehennemden ateşi getiren Türk askerini anlatıyor..Dağı, dağları anlatıyor.. Dağların beklediği ölümü, Pekaka'ya biçilen kefeni anlatıyor.Dağ olan Türk askerini anlatıyor.Abdullah Ağar "5'inci Tim"den sonra bu kitabıyla da beni perişan etti.Üç saatte okudum, üç gecedir dağlardayım.Tayın yiyip, mataramdan su içiyor, gece üzerime pançomu çekiyorum.Kaloriferli evde üşüyorum..Dağlı Binbaşı'yla, Okay Binbaşı'yla Cebrail Kapı'da, Nuh Peygamber'deyim.Nuh Peygamber'deki cami kalıntısında Saba makamında ezan dinliyorum.Mehmet'in anasından gelip?. Gelip de bütün bölükçe paylaşılıp?. Ama yine de yarısı ertesi güne kalan tayına ortak oluyorum..Zerika'dayım.Hıristiyanları şehit sayan saçma "Bediüzzaman'ın" Kastamonu Lâhikası'ndan, sünnetsiz imamlardan haberim oluyor kitabı okurken..Kürtçe yazılmış Tevratlar duyuyor; İnciller, haçlar saklıyan Fethullahçı imamlar olduğunu öğreniyorum. Helikopter pistinin ortasında şaşkın kalakalan "Özlem-212" şişman teğmenle gülüyorum.Uşşaki'de bitiriyorum..Peki be kardeşim, "OHAL bu halden iyidir" de; o asker, filmde görevini yapamayıp intihar eden askere, aslında görevini yapamayıp teslim olan-çuval geçirilen askere nasıl dönüştü?Asker aynı asker, subay aynı subay..Değişen ne?Emekli Orgeneral Kemal Yavuz 5 Şubat 2006 tarihli Milliyet'te "Teslim olma işlemi mutlaka Genelkurmay Başkanlığı'nın emri ile olmuştur" diyor..Buyur buradan yak..Emekli Orgeneral Kemal Yavuz'un bu söylediğinin "müeyyidesi"nin ne olacağını merak ediyorum.Ortalığı pis kokuların sardığı?At izinin, it izine karıştığı bu netameli günlerde Abdullah Ağar'ın kitabı bir aydınlatma mermisi oldu.Mutlaka Gazi Paşa, Şu Çılgın Türkler, Kılıç Ali'nin Anıları ile beraber okunmalı ve bu dört kitap bütün üniversitelerin bütün programlarında mecburi ders olmalıdır."Ölüm Dağları Bekler"; bilinçli olarak ve yoğun bir şekilde Türk askerinin bir psikolojik harp operasyonuna marûz bırakıldığı, embedded gazetecilerin gladio-kontrgerillayı tekrar gündeme getirdiği şu günlerde milletin doğruyu bulmasına yardım edecektir.Yeniçağ'da bile nihayet Cazim Gürbüz ve Prof. Ümit Özdağ'ın teslim ettikleri "doğru"ya son noktayı koyuyor.Gladio yabancı ülkelerde; kontrgerilla paranoyak zihinlerde, mafyacıklar-mafyoziler de ancak film senaryolarında olur efendiler diyor Ağar..Türkiye'de Türk askeri vardır diyor Ağar..Helâl olsun sana Ağar..Hüseyin Mümtaz/ Giresun Işık Gazetesi
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.