Dün yazımızın başında Cumhuriyet ilan edildiğinde halkımızın cahil olduğundan bahsetmiştik. Osmanlı Devleti Avrupa'da 17. yüzyılda başlatılan temel eğitim seferberliğinin tümüyle dışında kalmıştır. Temel eğitim düzeyi şöyle dursun Osmanlı'da okur yazarlık oranı bile çok düşüktü. 1800 yılında Osmanlı'da okur yazar oranı %1'i geçmiyordu. Tanzimat dönemi sonunda Ahmet Mithat Efendi okuma yazma bilmeyenlerin nüfusun %95'i kadar olduğunu, bunların kalemsiz ve dilsiz olduklarını yazıyordu. Buna karşılık 19. yüzyıl ortalarında yetişkinler arasında okur yazarlık oranı Almanya, Hollanda, İsviçre ve İskandinavya'da %70'in, İngiltere, Fransa ve Belçika'da %50'nin üzerindeydi. Cumhuriyet ilan edildiğinde ise okur yazarlık oranı erkeklerde %7, kadınlarda ise %0.4 idi.
Cumhuriyetin ilanından sonra ilk çıkarılan kanunlardan biri Tevhid-i Tedrisat Kanunu idi. Bu kanunla beraber hem eğitimde birlik sağlanmış hem de tüm eğitim kurumları Maarif Vekaleti'ne devredilmişti. Öncelikli amaç okuma yazma bilmeyen tek bir vatandaş kalmamasıydı ama asıl hedef büyük kalkınma savaşını birlikte yürütebilecek teknik donanımlı elemanların yetiştirilmesi, ülkemizin ideolojisini anlayacak, anlatacak, kuşaktan kuşağa aktaracak kişilerin yetiştirilmesi ve kurumların oluşturulması ve de bunun en kısa zamanda yapılmasıydı.
Atatürk yetişmiş elemanlar olmadan hedeflenen büyüme ve kalkınmanın gerçekleştirilemeyeceğini çok iyi biliyordu. "Bilim ve teknik neredeyse oradan alacağız ve her yurttaşın kafasına koyacağız" diyordu. Bu nedenle 1925 yılında yapılan sınavlarda başarı gösteren ve daha sonra Türk Prometeleri diye anılacak 22 lise öğrencisi Avrupa'ya eğitime gönderilmiştir. Ulvi Cemal Erkin, Necip Fazıl Kısakürek, Sadi Irmak, Cahit Arf bunlardan bazılarıdır.
1928'de Latin Alfabesi'ne geçilmiş, 1929'da açılan Millet mektepleri ile 15-45 yaş arası 1.200.000 kişi bu okullarda okuma yazma öğrenmiştir. Bu sayede 1939'da okur yazar oranımız %22,4'e ulaşmıştır. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu faaliyete geçirilerek, dilin geliştirilmesi, araştırmalar yapılması ve milli bir dil ve tarih bilincinin oluşturulması hedeflenmiştir.
31 Mayıs 1933'te çıkarılan bir kanunla Darülfünun feshedilerek, İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Bunu takip eden aylarda Albert Einstein Eylül 1933'te Atatürk'e bir mektup yazarak aralarında dünyaca ünlü isimlerin de bulunduğu Nazi tehdidi altındaki Alman Yahudi bilim ve sanat adamları için Türk üniversitelerinde iş ricasında bulunmuştur. Bu fırsatı iyi değerlendiren Atatürk Almanya'dan ülkemize bir beyin göçüne ön ayak olmuştur. 70 kadar alman bilim adamı İstanbul Üniversitesi'nde, İTÜ'de, Güzel Sanatlar Akademisi'nde, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde çalışmışlardır. İstanbul İktisat Fakültesi'ni Alman iktisatçılar kurmuşlardır.
Cumhuriyet'in ilanından itibaren yapılan tüm bu kalkınma hamleleri ile maddi ve manevi yatırımlar sonucunda 1923-1929 arası %11, 1930-1939 arası ise %6 düzeyinde büyüme sağlanmıştır. Üstelik savaştan çıkmış, yokluk içindeki bir ülkede ve '1929 Büyük Buhranı' döneminde. Atatürk ekonomik kalkınmanın ancak eğitime, bilim ve fene önem verilerek sağlanabileceğini çok iyi kavramış büyük bir liderdi. Ekonomide yapısal reformların tartışıldığı günümüzde Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapılmış olanların çok iyi birer örnek teşkil etmesi dolayısıyla ayrıntılı bir şekilde incelenip bugüne uyarlanması hayati önem taşımaktadır kanaatindeyim.
İşte Cumhuriyet bize bu yıllarda yapılanları, azmi, vatan için çalışmayı, yılmamayı, eğitime, bilime önem vermeyi, dışa bağımlı olmamayı, tam bağımsızlığı ifade ediyor, etmeli. Bu yüzden Cumhuriyet'e sahip çıkmalı, korumalıyız. Çünkü Cumhuriyet çok kıymetli ve vazgeçilmez.
Aslına bakarsanız bugün de aynını yapabiliriz. Bu kaynak ve insan gücüne de sahibiz. Atamızın milli iktisadiyat dediği ve hayata geçirdiği şeyin bugünkü versiyonu elimizde bir hazine olarak duruyor. Dünyada 4 milyar insanın uyguladığı, ekonomi literatürüne üçüncü ekonomi modeli olarak geçmiş olan Prof. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli. Tabi anlamak, görmek, duymak, uygulamak ve başarmak isteyene...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020