Heybeliada Ruhban Okulu'nun yüksek kısmının Fener Rum Patrikhanesi'nin istediği biçimde açılmasının Anayasa başta olmak üzere Türk Hukuku Sistemi çiğnenmesini gerektirir
Hukuksal Açıdan Heybeliada
Ruhban Okulu Meselesi
Dizimizin dünkü bölümünde yeterince örneklediğimiz Heybeliada Ruhban Okulu konusunda Türkiye'nin Uluslararası bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Üstelik Türkiye'de hatırı sayılır bir lobi (ya da Fener Rum Patrikhanesi Muhibbler Cemiyeti) de bu kuşatmaya içerden destek vermektedir. Önceki gün de içimizdeki bu lobinin kimi üyelerinden söz etmiştik. Sn Gülen'in bu bağlamdaki lobi faaliyetlerini "Endülüs'ten 11 Eylül'e Reconquista ve Küresel Engizisyon" başlıklı dizimizin 4.12.2001 tarihli bölümünde ele aldığımız için burada yollama yapmakla yetineceğiz. (Ayrıntılı bilgi için bkz., 13-19 Nisan 1996 tarihli 71 sayılı Aksiyon Dergisi, Osman İridağ, Abdulhamit Bilici ve Mehmet Gündem'in hazırladığı "Diyalog için cesur adım" başlıklı kapak dosyası.)
Patrik, ABD dönüşü 'Türk kanunlarına göre Heybeliada'daki papaz okulunun açılması yasak. Bu yasağa rağmen nasıl istiyorsunuz Bush'tan desteği?' sorusun oldukça ukala bir tarzda 'Eğer devlet iradesi varsa okulun açılması için çözümü bulunur' diye yanıtlıyordu. Halbuki Patrik'in de çok iyi bildiği üzere devletin iradesi gecikmeli de olsa 1971 tarihli Anayasa mahkemesi kararı ile tecelli etmişti. Öyleyse Patrik neyi kastediyordu? Patrik açıkça bizden Rum azınlık için anayasal düzenimizi bozmamızı istiyor; daha doğrusu biz bunu ABD ve Ab aracılığı ile size yaptıracağız demek istiyor.
Heybeliada Ruhban Okulu'nun Anayasal düzenle ilişkisi nedir? Şimdi bunu ele alacağız.
Heybeliada Ruhban Okulu'nun yüksek kısmının Fener Rum Patrikhanesi'nin istediği biçimde açılmasının Anayasa başta olmak üzere Türk Hukuku Sistemi çiğnenmesini gerektirir. Dizimizin bugünkü bölümünde meseleyi hukuksal açıdan ele alacağız.
1. Lozan Barış Antlaşması'nın azınlıklara ayrıcalık değil sadece Müslüman Türk halka tanınan eşit muamele görme hakkı tanımıştır. Bu durum aynı zamanda Türk Anayasası'nın 12. Maddesi'ndeki eşitlik prensibinin bir gereğidir.
Lozan Barış Antlaşması'nda ve imzaladığımız öteki uluslararası sözleşmelerde azınlıklara ayrıcalıklar değil, her Türk vatandaşına olduğu gibi eşit haklar tanınmıştır. Din görevlilerinin özel okullarda değil devlet okullarında yetiştirilmesi, Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararı, Yüksek Öğretim Kurumları Kanunu ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile düzenlenmiş devlet politikasıdır. Bu nedenle çoğunluğa tanınmayan bir hakkın azınlığa tanınmasının söz konusu olamaz.
Örneğin Türk devleti, İmam Hatip Okulları ve devlet üniversiteleri bünyesindeki İlahiyat Fakülteleri'nde vatandaşlarının din hizmetlerinde çalıştırmak üzere eleman yetiştirmektedir. Bu eğitim-öğretim faaliyetleri de devletin denetimi ve gözetimi altında yapılmakta, hiçbir cemaat veya zümreye bu konuda serbestiyet tanınmamıştır. Halbuki Heybeliada Ruhban Okulu ise bir cemaat adına Ortodoks dünyası için din adamı yetiştiriyordu.
2. 403 Sayılı Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi) Kanunu'nu, Türkiye'de dini öğretim ve eğitimi cemaatlerden ve özel kişilerden alıp, devlet görevi olarak MEB'lığına vermiştir.
3. 625 Sayılı Yasa'nın 3. maddesine özel şahıs ve tüzel kişilere dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumu açma yetkisinin verilmemesini öngörür.
4. Yine 625 Sayılı Yasa'nın 28. maddesine göre bir özel okula alınabilecek yabancı uyruklu öğrenci sayısının, okulda okuyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrencilerin yüzde 20'sini aşmamak kaydıyla MEB'lığınca tayin olunur hükmünü içerir.
Türkiye'deki Rumların sayısının çoğunluğu yaşlı olmak üzere 1.400 civarında olduğunu hatırlayalım. Türk vatandaşı olan kaç Rum öğrenci Ruhban Okulu'na gidecek acaba?
5. 625 Sayılı Kanun'un 3. maddesinin 3. paragrafında 'askeri okullar, dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumları ile emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz' hükmünü içerir.
6. Türk Anayasası'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olarak tanımlandığı için dini öğretim yapan özel okul açmak ve yönetmek yasaktır.
7. Fener Rum patrikhanesi bir vakıf olmadığı için Anayasanın 132. maddesi gereği özel bir yüksek öğretim kurumu da açamaz. Anayasanın 132. maddesine göre "kanunda gösterilen usul ve esaslara göre kazanç amacına yönelik olmak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yüksek öğretim kurumları kurulabilir."
8. Türk Anayasası'nın 24. maddesinde 'din ve ahlak eğitim öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır' hükmünü öngörür.
9. Türk Milli Eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerinin, 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu ve 1981 tarihli Yüksek Öğretim Kanunu ile belirlenmiştir. Bu yasalara göre hangi derece ve türde olursa olsun, okul programının bu genel amaç ve temel ilkelere uygun olarak geliştirilmesi zorunludur.
10. Ayrıca, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı'nın Başkan Vekili Prof. Dr. Turgut Akıntürk imzalı karar da bu yöndedir: "Yürütme kurulunun 12 Kasım 1992 tarihli toplantısında; 2547 sayılı kanunun 5/F maddesinde yüksek okulların ancak üniversiteler ve ileri teknoloji enstitüleri bünyesinde kurulacağı hükmünün yer aldığı dikkate alınarak adı geçen okulun açılmasının uygun olmadığına dair karar verilmiştir.'
Sonuç olarak Türk Hukuk Sistemine göre Heybeliada Ruhban Okulu'nun yüksek kısmı, ancak devlet üniversitelerinden birisinin çatısı altında açılabilir. Ancak bunun için de Fener Rum Patrikhanesi'nin Lozan Barış Antlaşması'na harfiyyen uyması gerekir. Bu da yetmez Lozan'ın mütekabiliyet (karşılıklı denklik) ilkesi gereği Yunanistan'ın Batı Trakya Türkleri'nin hak ve özgürlüklerine saygılı davranması daha önceki ihlallerini telafi etmesi gerekir. İleride bu konuyu ayrıntısıyla ele alacağız.
Dizimizin dünkü bölümünde yeterince örneklediğimiz Heybeliada Ruhban Okulu konusunda Türkiye'nin Uluslararası bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Üstelik Türkiye'de hatırı sayılır bir lobi (ya da Fener Rum Patrikhanesi Muhibbler Cemiyeti) de bu kuşatmaya içerden destek vermektedir. Önceki gün de içimizdeki bu lobinin kimi üyelerinden söz etmiştik. Sn. Gülen'in bu bağlamdaki lobi faaliyetlerini "Endülüs'ten 11 Eylül'e Reconquista ve Küresel Engizisyon" başlıklı dizimizin 4.12.2001 tarihli bölümünde ele aldığımız için burada yollama yapmakla yetineceğiz
Hukuksal Açıdan Heybeliada
Ruhban Okulu Meselesi
Dizimizin dünkü bölümünde yeterince örneklediğimiz Heybeliada Ruhban Okulu konusunda Türkiye'nin Uluslararası bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Üstelik Türkiye'de hatırı sayılır bir lobi (ya da Fener Rum Patrikhanesi Muhibbler Cemiyeti) de bu kuşatmaya içerden destek vermektedir. Önceki gün de içimizdeki bu lobinin kimi üyelerinden söz etmiştik. Sn Gülen'in bu bağlamdaki lobi faaliyetlerini "Endülüs'ten 11 Eylül'e Reconquista ve Küresel Engizisyon" başlıklı dizimizin 4.12.2001 tarihli bölümünde ele aldığımız için burada yollama yapmakla yetineceğiz. (Ayrıntılı bilgi için bkz., 13-19 Nisan 1996 tarihli 71 sayılı Aksiyon Dergisi, Osman İridağ, Abdulhamit Bilici ve Mehmet Gündem'in hazırladığı "Diyalog için cesur adım" başlıklı kapak dosyası.)
Patrik, ABD dönüşü 'Türk kanunlarına göre Heybeliada'daki papaz okulunun açılması yasak. Bu yasağa rağmen nasıl istiyorsunuz Bush'tan desteği?' sorusun oldukça ukala bir tarzda 'Eğer devlet iradesi varsa okulun açılması için çözümü bulunur' diye yanıtlıyordu. Halbuki Patrik'in de çok iyi bildiği üzere devletin iradesi gecikmeli de olsa 1971 tarihli Anayasa mahkemesi kararı ile tecelli etmişti. Öyleyse Patrik neyi kastediyordu? Patrik açıkça bizden Rum azınlık için anayasal düzenimizi bozmamızı istiyor; daha doğrusu biz bunu ABD ve Ab aracılığı ile size yaptıracağız demek istiyor.
Heybeliada Ruhban Okulu'nun Anayasal düzenle ilişkisi nedir? Şimdi bunu ele alacağız.
Heybeliada Ruhban Okulu'nun yüksek kısmının Fener Rum Patrikhanesi'nin istediği biçimde açılmasının Anayasa başta olmak üzere Türk Hukuku Sistemi çiğnenmesini gerektirir. Dizimizin bugünkü bölümünde meseleyi hukuksal açıdan ele alacağız.
1. Lozan Barış Antlaşması'nın azınlıklara ayrıcalık değil sadece Müslüman Türk halka tanınan eşit muamele görme hakkı tanımıştır. Bu durum aynı zamanda Türk Anayasası'nın 12. Maddesi'ndeki eşitlik prensibinin bir gereğidir.
Lozan Barış Antlaşması'nda ve imzaladığımız öteki uluslararası sözleşmelerde azınlıklara ayrıcalıklar değil, her Türk vatandaşına olduğu gibi eşit haklar tanınmıştır. Din görevlilerinin özel okullarda değil devlet okullarında yetiştirilmesi, Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararı, Yüksek Öğretim Kurumları Kanunu ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile düzenlenmiş devlet politikasıdır. Bu nedenle çoğunluğa tanınmayan bir hakkın azınlığa tanınmasının söz konusu olamaz.
Örneğin Türk devleti, İmam Hatip Okulları ve devlet üniversiteleri bünyesindeki İlahiyat Fakülteleri'nde vatandaşlarının din hizmetlerinde çalıştırmak üzere eleman yetiştirmektedir. Bu eğitim-öğretim faaliyetleri de devletin denetimi ve gözetimi altında yapılmakta, hiçbir cemaat veya zümreye bu konuda serbestiyet tanınmamıştır. Halbuki Heybeliada Ruhban Okulu ise bir cemaat adına Ortodoks dünyası için din adamı yetiştiriyordu.
2. 403 Sayılı Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi) Kanunu'nu, Türkiye'de dini öğretim ve eğitimi cemaatlerden ve özel kişilerden alıp, devlet görevi olarak MEB'lığına vermiştir.
3. 625 Sayılı Yasa'nın 3. maddesine özel şahıs ve tüzel kişilere dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumu açma yetkisinin verilmemesini öngörür.
4. Yine 625 Sayılı Yasa'nın 28. maddesine göre bir özel okula alınabilecek yabancı uyruklu öğrenci sayısının, okulda okuyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrencilerin yüzde 20'sini aşmamak kaydıyla MEB'lığınca tayin olunur hükmünü içerir.
Türkiye'deki Rumların sayısının çoğunluğu yaşlı olmak üzere 1.400 civarında olduğunu hatırlayalım. Türk vatandaşı olan kaç Rum öğrenci Ruhban Okulu'na gidecek acaba?
5. 625 Sayılı Kanun'un 3. maddesinin 3. paragrafında 'askeri okullar, dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumları ile emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz' hükmünü içerir.
6. Türk Anayasası'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olarak tanımlandığı için dini öğretim yapan özel okul açmak ve yönetmek yasaktır.
7. Fener Rum patrikhanesi bir vakıf olmadığı için Anayasanın 132. maddesi gereği özel bir yüksek öğretim kurumu da açamaz. Anayasanın 132. maddesine göre "kanunda gösterilen usul ve esaslara göre kazanç amacına yönelik olmak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yüksek öğretim kurumları kurulabilir."
8. Türk Anayasası'nın 24. maddesinde 'din ve ahlak eğitim öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır' hükmünü öngörür.
9. Türk Milli Eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerinin, 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu ve 1981 tarihli Yüksek Öğretim Kanunu ile belirlenmiştir. Bu yasalara göre hangi derece ve türde olursa olsun, okul programının bu genel amaç ve temel ilkelere uygun olarak geliştirilmesi zorunludur.
10. Ayrıca, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı'nın Başkan Vekili Prof. Dr. Turgut Akıntürk imzalı karar da bu yöndedir: "Yürütme kurulunun 12 Kasım 1992 tarihli toplantısında; 2547 sayılı kanunun 5/F maddesinde yüksek okulların ancak üniversiteler ve ileri teknoloji enstitüleri bünyesinde kurulacağı hükmünün yer aldığı dikkate alınarak adı geçen okulun açılmasının uygun olmadığına dair karar verilmiştir.'
Sonuç olarak Türk Hukuk Sistemine göre Heybeliada Ruhban Okulu'nun yüksek kısmı, ancak devlet üniversitelerinden birisinin çatısı altında açılabilir. Ancak bunun için de Fener Rum Patrikhanesi'nin Lozan Barış Antlaşması'na harfiyyen uyması gerekir. Bu da yetmez Lozan'ın mütekabiliyet (karşılıklı denklik) ilkesi gereği Yunanistan'ın Batı Trakya Türkleri'nin hak ve özgürlüklerine saygılı davranması daha önceki ihlallerini telafi etmesi gerekir. İleride bu konuyu ayrıntısıyla ele alacağız.
Dizimizin dünkü bölümünde yeterince örneklediğimiz Heybeliada Ruhban Okulu konusunda Türkiye'nin Uluslararası bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Üstelik Türkiye'de hatırı sayılır bir lobi (ya da Fener Rum Patrikhanesi Muhibbler Cemiyeti) de bu kuşatmaya içerden destek vermektedir. Önceki gün de içimizdeki bu lobinin kimi üyelerinden söz etmiştik. Sn. Gülen'in bu bağlamdaki lobi faaliyetlerini "Endülüs'ten 11 Eylül'e Reconquista ve Küresel Engizisyon" başlıklı dizimizin 4.12.2001 tarihli bölümünde ele aldığımız için burada yollama yapmakla yetineceğiz
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.