Çin'in ekonomik bağımsızlığına kavuşarak kazan-kazan formülüyle tüm dünya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalışması, ayrıca "Bir Kuşak Bir Yol" projesiyle tarihi ipek yolu projesini yeniden canlandırma girişimleri dünyada istikrarsızlık isteyen küresel güçleri oldukça rahatsız etti.
Terör örgütlerini Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) hayata geçmesi için bir istikrarsızlık unsuru olarak kullanan bu güçler, Çin'in bu adımlarını baltalamak için de terörü, gerilimleri her aşamada kullanmaktan geri durmadılar.
Bir anda körüklenen Çin-Hindistan gerilimi, Sri Lanka'daki terör eylemi, Keşmir'deki anlaşmazlıklar, Uygur Türkleri konusu, Hong Kong'daki olaylar, Yemen'deki çatışmalar ve son olarak Afrika'da son dönemlerde hızla artmaya başlayan terör eylemleri…
Bunların hiçbiri tesadüf değil, bir plan dâhilinde gerçekleşen hadiseler…
Açıklanan veriler, terör örgütlerinin Afrika'ya yoğunlaştığını ortaya koyuyor.
İsveç Uppsala Üniversitesi bünyesindeki Uppsala Çatışma Verileri Programı (UCDP) 2019 yılı için bu kapsamda detaylı bir rapor hazırladı.
2019'da örgütlü şiddet olaylarında toplam 75 bin 600 ölümün kaydedildiği raporda; IŞİD'in son yıllarda Ortadoğu'da aldığı darbelere bağlı olarak çatışma kaynaklı ölümlerin, Suriye'de iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana en düşük seviyeye gerilediği ifade edildi.
Ancak araştırmacılar bu sırada IŞID ve El Kaide bağlantılı terör örgütlerinin Afrika'ya yöneldiğine dikkat çekti.
UCDP yöneticilerinden Therese Pettersson da yaptığı değerlendirmede IŞİD'in güç kaybının örgütlü şiddet olaylarındaki ölümleri azalttığına dikkat çekerek, "Suriye'deki şiddetin azalmasına karşın Afrika'da bir artış gözlemliyoruz. IŞİD ve diğer ulusötesi terör örgütleri Afrika'ya yönelirken, aynı zamanda şiddeti de o bölgeye taşıyor" dedi.
IŞİD'e ek olarak El Kaide bağlantılı grupların da Afrika'da saldırılarını yoğunlaştırdığını ifade eden Pettersson, "Burkina Faso ve Mali gibi ülkelerde sivilleri hedef alan şiddetin giderek arttığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.
Malum, Bir Kuşak Bir Yol projesi doğudan batıya birçok ülkeleri ilgilendiren kazan-kazan formülüne dayalı uluslar arası bir ticaret projesi…
Ticaretin yapılabilmesinde ve devamında da elbette ki en önemli etken istikrardır.
Herkes aldığı ya da sattığı ürünün sağlıklı bir şekilde ulaşmasını ister.
Anladığım kadarıyla, bu terör eylemlerinin bir amacı da bu istikrarı ve güveni ortadan kaldırmak, ipek yolu projesini baltalamak.
Çin, doğru, ekonomik bir takım hamlelerle ülkelerin ilişkilerini geliştirebileceği önemli adımlar atıyor; Afrika ülkelerinde ciddi projelere imza atıyor, buradaki yatırımlarını sürekli olarak artırıyor.
Hatta daha önce de belirttiğimiz gibi geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen "Olağanüstü Çin-Afrika Zirvesi"nde konuşan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Afrika ülkelerinin bu yıl sonu vadesi dolan faizsiz kredi ödemelerini sileceğini bildirdi.
Çinli lider, Afrika kıtasının, ülkesinde üretilecek Kovid-19 aşısına erişim önceliğine sahip olacağı sözünü verirken, kıtada yeni hastane ve sağlık tesisi yapacaklarını da kaydetti.
Afrika ülkeleri, zor durumda olan ekonomilerinin düzelmesi için G-20 ülkelerine "borçlarının silinmesi ya da ertelenmesi" çağrısında bulunmuştu.
G-20 ülkelerinden sadece Çin'in bu çağrıya olumlu cevap vermesi elbette ki Afrika ülkelerini Çin'e yakınlaştırıyor.
Johns Hopkins Üniversitesi'nin Çin-Afrika Araştırma İnisiyatifinin verilerine göre, Çin hükümeti ve bankaları, Afrika ülkelerine 2000-2017 yıllarında yaklaşık 143 milyar dolar kredi verdi.
Yıllarca, hatta asırlarca Afrika'yı sömüren, kaynaklarını hortumlayan Batılı ülkeler ve küresel güçler için elbette ki bu hamleler endişe verici…
Afrika ülkeleri tavize dayalı değil, karşılıklı çıkarlara dayalı bir ilişkiyle tanıştılar.
Yıllarca sömürüldüklerinin farkına bir kez daha vardılar.
Çin'in bu hamlelerine tamamen sömürüye dayalı bir anlayışa sahip Batılı ülkelerin bir cevap üretebilmesi imkansız… Ne yapsalar, Çin daha fazlasını yapacak.
İşte bu sebeple, Ortadoğu'yu ve Afganistan'ı kan gölüne çeviren küresel terör örgütlerini Afrika'ya taşıyorlar; Çin'in bileğini bükemediler, işi çirkin senaryolara bıraktılar.
Çin ve BRICS devletlerinin bundan sonrası için, sadece olaya ekonomik bir gözlükle bakması yeterli olmayacaktır. Uluslar arası ticaretin güvenliğinin sağlanması, ticaret güzergahında istikrarın korunması da ayrıca bir önem taşımaktadır.
Doğru, başta Çin olmak üzere BRICS devletleri Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile ekonomik bağımsızlıklarına kavuştular, emperyalizmle mücadeleyi kazandılar ama Prof. Dr. Baş Sosyal Devlet Milli Devlet tezini boşuna yazmamıştır.
Ekonominin ve ticaretin korunması için güçlü devlet, güçlü ordu ve de güçlü birliktelikler şart; bunun için de Milli Devlet olmak şarttır.
Türkiye de bu yaşananlardan kendine göre ders çıkartmalıdır.
- YPG’nin silah bırakmayacağı kesinleşti / 12.03.2025
- Suriye'de bundan sonra birlik sağlanabilir mi? / 11.03.2025
- Bu faiz oranıyla, bu enflasyon mümkün mü? / 07.03.2025
- PKK bitecek mi, daha da güçlenecek mi? / 06.03.2025
- Teröristbaşının çağrısının muhatabı kim? / 05.03.2025
- Piyon olursan, muhatap da alınmazsın! / 04.03.2025
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025