CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İstanbul’da katıldığı bir programda, “Demokrasi, özgürlük ve insanlık onuru için mücadele eden Arap halklarının yanında olduğunu” ifade etti.
Sözlük anlamı olarak Demokrasi halkın egemenliğine dayanan idare şekli; Cumhuriyet ise milletin egemenliği kendi elinde tuttuğu ve belli süreler için seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla kullandığı devlet biçimidir.
Ortadoğu coğrafyasındaki devletlere baktığımızda yönetim şekli olarak Cumhuriyetin, Krallığın veya Emirliğin olduğunu görülmektedir.
Arap Baharı ile zorla “demokrasi” getirilmeye çalışılan ülkelerden İran’ın ve Suriye’nin devlet şekli cumhuriyettir.
Büyük bir işgal harekatıyla idarecileri değiştirilen Libya’da, Mısır’da ve Tunus’da da devlet şekli cumhuriyetti.
Eğer demokrasiden kasıt çok partili bir sistem ise, bunun Birleşik Devletler’in Arap Baharı ile gerçekleşmediğini belirtelim.
Üstelik işgal, insan hakları değil, kan ve gözyaşı getirmiştir.
Liderlerini linç eden Libya halkı, şimdi Kaddafi’yi mumla aramaktadırlar.
Malum, Libya Kaddafi idaresinde iken elektrik, sağlık hizmetleri, eğitim, temel gıda ihtiyaçları, yeni evlenenlere ev devlet tarafından ücretsiz olarak sunulmakta idi.
Petrol bedava denecek kadar ucuz olarak halka ulaşıyordu.
Bugün ise ülkeden çıkan petrolün başına Fransız, İtalyan, Amerikan ve İngiliz şirketleri çöreklenmiş durumdadır.
Gerçek demokrasi ve insan hakları, idarecilerin halkını memnun edecek icraatlara imza atabilmesidir.
Yoksa halkın iradesi ile vekilleri seçtiği ama bu vekillerin halkın isteklerini yapmadığı bir sistemde yönetim biçiminin ne olduğunun da önemi kalmaz.
ABD oyununa gelerek ülkesine yapılan işgali ilk anda menfaatine gören diğer ülkelerin halkları da yeni idarelerden şikayet etmeye başlamışlardır.
Demek ki, ABD’nin getirdiği demokrasi aslında demokrasi değildir.
Bu suni demokrasi, insan hakları ve özgürlükte sunmamaktadır.
Geçen süreçten sadece ülkelerin kaynaklarını ele geçiren devletler yarar sağlamıştır.
90’lı yılların başında ortaya atılan ve ABD’nin süper güç olarak algılanmasına yardımcı olan tezlerde, insanlığın gelebileceği son nokta olarak verilen demokrasi eğer bu ise, bu “medeniyetten” yoksun olmaktır.
İnsani hasletlerini yitiren, kan ve gözyaşı ile namusları kirleterek, başkasının elindekine zorla sahip olmaya dayalı bir ideoloji asla insanlığın ulaşabileceği son nokta olamaz.
Enteresan olan Birleşik Devletler’in yanında yer alan Kuveyt ve Katar emirlikle, Bahreyn ve Ürdün krallıkla idare edilmektedir.
Ancak bu ülkelere ABD patentli demokrasi getirilmesine gerek duyulmamıştır.
Öyleyse, demokrasi ve insan hakları sadece ABD’ye karşı varlığını korumaya çalışan devletler için düşünülmektedir.
Bu tespitler ışığında, Kılıçdaroğlu hangi demokrasiyi, hangi insan haklarını ve hangi özgürlüğü vermek için yola çıkmaktadır.
Atatürk’ün kurduğu CHP bugün rotasını değiştirmiştir.
Mustafa Kemal zamanında Emperyalizme karşı mücadele eden, baş kaldıran ülkelerin desteği ve örneği olan düşünceler, yerini bazı söylemlerin arkasına sığınmış işgalcilere destek veren bir zihniyete dönüşmüştür.
Sözlük anlamı olarak Demokrasi halkın egemenliğine dayanan idare şekli; Cumhuriyet ise milletin egemenliği kendi elinde tuttuğu ve belli süreler için seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla kullandığı devlet biçimidir.
Ortadoğu coğrafyasındaki devletlere baktığımızda yönetim şekli olarak Cumhuriyetin, Krallığın veya Emirliğin olduğunu görülmektedir.
Arap Baharı ile zorla “demokrasi” getirilmeye çalışılan ülkelerden İran’ın ve Suriye’nin devlet şekli cumhuriyettir.
Büyük bir işgal harekatıyla idarecileri değiştirilen Libya’da, Mısır’da ve Tunus’da da devlet şekli cumhuriyetti.
Eğer demokrasiden kasıt çok partili bir sistem ise, bunun Birleşik Devletler’in Arap Baharı ile gerçekleşmediğini belirtelim.
Üstelik işgal, insan hakları değil, kan ve gözyaşı getirmiştir.
Liderlerini linç eden Libya halkı, şimdi Kaddafi’yi mumla aramaktadırlar.
Malum, Libya Kaddafi idaresinde iken elektrik, sağlık hizmetleri, eğitim, temel gıda ihtiyaçları, yeni evlenenlere ev devlet tarafından ücretsiz olarak sunulmakta idi.
Petrol bedava denecek kadar ucuz olarak halka ulaşıyordu.
Bugün ise ülkeden çıkan petrolün başına Fransız, İtalyan, Amerikan ve İngiliz şirketleri çöreklenmiş durumdadır.
Gerçek demokrasi ve insan hakları, idarecilerin halkını memnun edecek icraatlara imza atabilmesidir.
Yoksa halkın iradesi ile vekilleri seçtiği ama bu vekillerin halkın isteklerini yapmadığı bir sistemde yönetim biçiminin ne olduğunun da önemi kalmaz.
ABD oyununa gelerek ülkesine yapılan işgali ilk anda menfaatine gören diğer ülkelerin halkları da yeni idarelerden şikayet etmeye başlamışlardır.
Demek ki, ABD’nin getirdiği demokrasi aslında demokrasi değildir.
Bu suni demokrasi, insan hakları ve özgürlükte sunmamaktadır.
Geçen süreçten sadece ülkelerin kaynaklarını ele geçiren devletler yarar sağlamıştır.
90’lı yılların başında ortaya atılan ve ABD’nin süper güç olarak algılanmasına yardımcı olan tezlerde, insanlığın gelebileceği son nokta olarak verilen demokrasi eğer bu ise, bu “medeniyetten” yoksun olmaktır.
İnsani hasletlerini yitiren, kan ve gözyaşı ile namusları kirleterek, başkasının elindekine zorla sahip olmaya dayalı bir ideoloji asla insanlığın ulaşabileceği son nokta olamaz.
Enteresan olan Birleşik Devletler’in yanında yer alan Kuveyt ve Katar emirlikle, Bahreyn ve Ürdün krallıkla idare edilmektedir.
Ancak bu ülkelere ABD patentli demokrasi getirilmesine gerek duyulmamıştır.
Öyleyse, demokrasi ve insan hakları sadece ABD’ye karşı varlığını korumaya çalışan devletler için düşünülmektedir.
Bu tespitler ışığında, Kılıçdaroğlu hangi demokrasiyi, hangi insan haklarını ve hangi özgürlüğü vermek için yola çıkmaktadır.
Atatürk’ün kurduğu CHP bugün rotasını değiştirmiştir.
Mustafa Kemal zamanında Emperyalizme karşı mücadele eden, baş kaldıran ülkelerin desteği ve örneği olan düşünceler, yerini bazı söylemlerin arkasına sığınmış işgalcilere destek veren bir zihniyete dönüşmüştür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Ortadoğu'da güç savaşları / 26.04.2025
- Bahçeli'nin ve yeni MHP'nin gerçekleri / 25.04.2025
- Ermenilere yapmadığımız soykırımı bırakın da... / 24.04.2025
- Milli iradenin yıldönümü / 23.04.2025
- Atatürk'ün soyağacı / 22.04.2025
- AKP'nin icraatları / 21.04.2025
- Yeni demokrasi ve değişen değerlerimiz / 20.04.2025
- Ehl-i Beyt'in namaza verdiği önem / 19.04.2025
- Yazık, çok yazık / 18.04.2025
- Yeni demokrasi anlayışı ve gençler / 17.04.2025
- Bahçeli'nin ve yeni MHP'nin gerçekleri / 25.04.2025
- Ermenilere yapmadığımız soykırımı bırakın da... / 24.04.2025
- Milli iradenin yıldönümü / 23.04.2025
- Atatürk'ün soyağacı / 22.04.2025
- AKP'nin icraatları / 21.04.2025
- Yeni demokrasi ve değişen değerlerimiz / 20.04.2025
- Ehl-i Beyt'in namaza verdiği önem / 19.04.2025
- Yazık, çok yazık / 18.04.2025
- Yeni demokrasi anlayışı ve gençler / 17.04.2025