Güneş artık tepelerine yaklaştığından Newman gün ortası olduğunu anladı. Albay Beauchamp komutasındaki Norfolk Alayı, üzerinde bu ilginç bulut grubunun bulunduğu tepeye doğru yavaş yavaş ilerlemeye devam ediyorlardı.
Er Newman, birkaç yüz kişiden oluşan İngiliz alayını, bulunduğu noktadan gözlemlerken "tepe üzerindeki birliklerimizi takviye etmeye gidiyorlar" dedi. Er Reichard da "evet öyle olmalı" diye tasdikledi.
Er Newman, tepeye doğru ilerleyen askerlerin tek tek hiçbir tereddüt göstermeksizin doğrudan yoğun bulutun içerisine girip gözden kaybolmalarını bir süre izledi.
İhtimal ki Albay Beauchamp, bulutu kullanarak Türkleri gafil avlamayı planlamıştı. Bu albay çok zeki bir adam diye düşündü er Newman.
Alayın tamamının yoğun bulutun içerisine girmesi bir saat kadar sürdü. Yürüyüş kolundaki son erler de bulutun içerisine girip gözden kaybolduktan sonra. Tepeyi kaplayan bulut, yavaş bir şekilde yerden yükselerek, er Newman ve diğer yeni Zelandalı askerlerin gözleri önünde diğer bulutların yanına katıldı.
Er Newman, bulut yerden havalandığında tepenin üzerinde hiçbir İngiliz askeri göremedi. O yüzlerce asker nereye kaybolmuştu hiçbir anlam veremedi.
Yükselen bulutu izlemeye devam etti. Tüm bunlar olup biterken aynı yerde asılı olarak kalan bulut grubu ve o tuhaf yer bulutu onlara katılır katılmaz hep birlikte kuzeye, yani Trakya'ya doğru rüzgârın aksi yönünde ilerlemeye başladılar. Birkaç dakika sonra gözden kayboldular.
Bulutlar gitmiş ve aradan saatler geçmiş olmasına rağmen bulutun içerisine girip gözden kaybolan İngiliz askerlerinden hiçbir haber alınamamıştı.
İngiliz Komutan Hamilton, İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener'e gönderdiği telgrafta, bu olayı şöyle anlatıyordu:
"Savaş sırasında, 163. Tümen her bakımdan üstün olduğu bir anda, çok garip bir şey meydana geldi... Türklerin zayıflamakta olan kuvvetlerine karşı, Albay Sir H. Beauchamp, kendinden emin bir subay olarak büyük bir gayretle, hızla ilerledi ve savaşın en önemli kısmı böyle başladı. Mücadele iyice kızışmış ve ortalık iyice karışmıştı. Albay, 16 subayı ve 250 askeriyle düşmana karşı hızla ilerlemesine devam ediyordu... Daha sonra bunlardan hiç bir haber alınamadı. Ormanlık bölgeye hücum ettikten sonra gözden kayboldular ve sesleri de duyulmadı, içlerinden hiç biri geri dönmedi."
Söz konusu alay kayıp ya da yok edilmiş olarak bildirildi. İngiltere, Türkiye'den bu alayın geri verilmesini istediğinde, Türkiye, bu alayı ne esir aldığını ne de böyle bir alayın varlığından haberi olmadığını belirten bir cevap verdi.
Çanakkale Savaşı'nın bitmesinden 50 yıl sonra, olayın görgü tanıklarından üç Yeni Zelandalı asker ortaya çıktı. Yeni Zelanda ordusunun 1. Sahra bölüğünün 3. takımından S. Reichard, R.Newnes ve J.L. Newman isimli bu askerler çok önemli bir açıklama yapmak istediklerini bildirdiler:
"Aşağıda anlatılanlar, 12 Ağustos 1915 tarihinde meydana gelmiş garip bir olayın dökümüdür..." sözleriyle başlayan bir rapor sundular.
Raporda bu garip olayın ayrıntıları, tüm açıklığıyla anlatılmıştı. Raporlarını: "...Olayın 50. yılında, geç de olsa, aşağıda imzası olan bizler, anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz" sözleriyle bitiriyorlardı...
İşte Çanakkale destanı böyle olağanüstü olaylara sahne olmuş ve imanlı bir milletin en güçsüz olduğu durumlarda bile muzaffer olabileceğini göstermiştir.
Er Newman, birkaç yüz kişiden oluşan İngiliz alayını, bulunduğu noktadan gözlemlerken "tepe üzerindeki birliklerimizi takviye etmeye gidiyorlar" dedi. Er Reichard da "evet öyle olmalı" diye tasdikledi.
Er Newman, tepeye doğru ilerleyen askerlerin tek tek hiçbir tereddüt göstermeksizin doğrudan yoğun bulutun içerisine girip gözden kaybolmalarını bir süre izledi.
İhtimal ki Albay Beauchamp, bulutu kullanarak Türkleri gafil avlamayı planlamıştı. Bu albay çok zeki bir adam diye düşündü er Newman.
Alayın tamamının yoğun bulutun içerisine girmesi bir saat kadar sürdü. Yürüyüş kolundaki son erler de bulutun içerisine girip gözden kaybolduktan sonra. Tepeyi kaplayan bulut, yavaş bir şekilde yerden yükselerek, er Newman ve diğer yeni Zelandalı askerlerin gözleri önünde diğer bulutların yanına katıldı.
Er Newman, bulut yerden havalandığında tepenin üzerinde hiçbir İngiliz askeri göremedi. O yüzlerce asker nereye kaybolmuştu hiçbir anlam veremedi.
Yükselen bulutu izlemeye devam etti. Tüm bunlar olup biterken aynı yerde asılı olarak kalan bulut grubu ve o tuhaf yer bulutu onlara katılır katılmaz hep birlikte kuzeye, yani Trakya'ya doğru rüzgârın aksi yönünde ilerlemeye başladılar. Birkaç dakika sonra gözden kayboldular.
Bulutlar gitmiş ve aradan saatler geçmiş olmasına rağmen bulutun içerisine girip gözden kaybolan İngiliz askerlerinden hiçbir haber alınamamıştı.
İngiliz Komutan Hamilton, İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener'e gönderdiği telgrafta, bu olayı şöyle anlatıyordu:
"Savaş sırasında, 163. Tümen her bakımdan üstün olduğu bir anda, çok garip bir şey meydana geldi... Türklerin zayıflamakta olan kuvvetlerine karşı, Albay Sir H. Beauchamp, kendinden emin bir subay olarak büyük bir gayretle, hızla ilerledi ve savaşın en önemli kısmı böyle başladı. Mücadele iyice kızışmış ve ortalık iyice karışmıştı. Albay, 16 subayı ve 250 askeriyle düşmana karşı hızla ilerlemesine devam ediyordu... Daha sonra bunlardan hiç bir haber alınamadı. Ormanlık bölgeye hücum ettikten sonra gözden kayboldular ve sesleri de duyulmadı, içlerinden hiç biri geri dönmedi."
Söz konusu alay kayıp ya da yok edilmiş olarak bildirildi. İngiltere, Türkiye'den bu alayın geri verilmesini istediğinde, Türkiye, bu alayı ne esir aldığını ne de böyle bir alayın varlığından haberi olmadığını belirten bir cevap verdi.
Çanakkale Savaşı'nın bitmesinden 50 yıl sonra, olayın görgü tanıklarından üç Yeni Zelandalı asker ortaya çıktı. Yeni Zelanda ordusunun 1. Sahra bölüğünün 3. takımından S. Reichard, R.Newnes ve J.L. Newman isimli bu askerler çok önemli bir açıklama yapmak istediklerini bildirdiler:
"Aşağıda anlatılanlar, 12 Ağustos 1915 tarihinde meydana gelmiş garip bir olayın dökümüdür..." sözleriyle başlayan bir rapor sundular.
Raporda bu garip olayın ayrıntıları, tüm açıklığıyla anlatılmıştı. Raporlarını: "...Olayın 50. yılında, geç de olsa, aşağıda imzası olan bizler, anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz" sözleriyle bitiriyorlardı...
İşte Çanakkale destanı böyle olağanüstü olaylara sahne olmuş ve imanlı bir milletin en güçsüz olduğu durumlarda bile muzaffer olabileceğini göstermiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024