Çanakkale’de başlayan Kurtuluş Savaşı

Şanlı şerefli tarihe sahip Türk milleti, kılıç hakkıyla elde edip Alperenlerin 'Allah benden razı olsun' şuuru ile irşat ve ikazları sayesinde, kadim Türk yurdu yaptığı topraklar bizim için kaydedilecek miydi?

Evet, bu düşünce ve sinsi plan Batılı-Haçlı zihniyetinin asırlar boyu istediği şeydi. Bunu tatbik etmek için içte ve dışta her türlü saldırıları yaptılar. Milletimiz bu topraklarda kurduğu devletler sayesinde, hem her türlü korumayı savaşlarla yaptı, hem de her türlü sosyal, kültürel, imar faaliyetlerini, Türk kültür inanç ve örfünü bu topraklarda kalıcı kılmıştır. Burada yaşayan diğer halklar da bu Türk kültürünü kabul etmiştir. Batılıların ve onların uşaklarının kuyruk acısı işte budur.

Haçlı zihniyeti bu kuyruk acısını ortadan kaldırmak için her cepheden saldırmaya başladılar. Bir çok savaştan sonra Balkan Savaşı ile başlayan süreç bizi Anadolu'ya kadar çekilmeye zorluyordu. Fakat "tek dişi kalmış canavarın" düşüncesi, Türkleri mutlaka buralardan geldiği topraklara, orta Asya'ya göndermektir! O dönemin komutan gücü İngilizlerin yönetimi ile kimi Hindu, kime yamyam, kimi bilmem ne bela olan canavarlaşmış. Haçlı Birliği Çanakkale'den geçerek, mutlak zafere ulaşmak için İstanbul'u işgal edip, bu işe son noktayı koyacaklardı. Böylece Türk milletinin bütün ümidi ve kararlılığını yok edeceklerdi.

Tabii maalesef yetersiz ve kifayetsiz yöneticilerin aldıkları yanlış kararlar sayesinde çok acı bedeller ödendi. Bir de üstüne tarihte ilk düzenli orduyu kuran millet olarak, her türlü harp sanatını en iyi bilen ve uygulayan millet olmamıza rağmen Osmanlı Devleti ordularını bir Alman Generale teslim etti. Liman Paşa olarak bilinen kişi Çanakkale'de çok yanlış kararlar aldı. Baştan beri hep mutlak savunma yapmak yerine, geri çekilme stratejisi izledi. Heyhat nereye çekileceğiz!

Çanakkale, ismi üstünde son kalemiz. Oradan ötesi bir devletin, Koca Çınar'ın yıkılışı ve Türk milletinin yok oluşudur!

İşte bu millete Allah'ın lütfu olarak gönderilen Mustafa Kemal Paşa burada devreye giriyor. Sofya'da askeri ateşe olarak rahatı yerinde durabilecekken, bu savaş meydanına Çanakkale'ye görev istiyor. Alman komutanın Çanakkale'den nasıl kaçarız planının aksine, savaşın tam ortasında iken askerine "Ben size ölmeyi emrediyorum. Burası Çanakkale, bu savaşı kaybedersek ne vatanımız kalır, ne de yanlarına gideceğiniz aileniz, namusunuz kalır. Kutsal vatanımızı, dinimizi, milletimizi, çoluğumuzu, çocuğumuzu kurtarmak için burada ölüm pahasına savunma yapacağız" diyor.

Albay rütbesi ile Çanakkale'ye bu inanç ve ruh ile gelen Mustafa Kemal Paşa, başarılı plan ve inisiyatif alarak verdiği kararlarla, sonucu dehşet olacak büyük bir bozgunu önlemiştir. Bu savaşla son nefer düşmeden, 'Çanakkale Geçilmez' ser levhasını tarihe yazdırmıştır. Hakkı olarak Albay Mustafa Kemal Generalliğe, Paşa rütbesine yükseltilmiştir. Enver Paşa'nın kıskançlığına rağmen, Alman Liman

Paşa'nın başarısız yönteminden dolayı, istemeyerek de olsa Çanakkale Savaşı'nın yönetimi Mustafa Kemal Paşa'ya verildi. Zaten yapılacak başka bir şey de yoktu. Kader Çanakkale'de bu milletin kurtuluşunu sağlayacak Kutlu kişiyi milletinin önüne itiyordu.

18 Mart 1915'te Çanakkale'de başlayan, Çanakkale Deniz Zaferi 8 saatte bitmişti. Düşmana karaya çıkmadan bu işin sonuçlanmayacağını gösterdi. Bunun üzerine 25 Nisan 1915'te Kara Savaşı başladı.

Mustafa Kemal Paşa 7 ay sürecek olan kara savaşında devreye girdi. Her alanda muhteşem bir savaş planı, üstün bir cesaret dahası kararlarla, düşman Gelibolu'da, Setül Bayır'da, Arıburnu'nda Mehmetçiğin önünde hep bozgua uğratılmıştır. Arıburnu'nda savaşı yönettiği mevkie Kemalyeri adı bundan dolayı verilmiştir.

Yıllar sonra, özellikle Balkan bozgununun tazeliği sinelerde dururken, bu kutlu zaferler milletimizi çok sevindirdi, ümitle gönüllülerini doldurdu. İstanbul'da büyük sevinçle kutlamalar yapıldı.

Bu yazıyı yazmama sebep Profesör Dr Haydar Baş hocamızın milli Kahramanlar programında yaptığı coşkulu Çanakkale konuşması ve okuduğu Vatan Şairi Mehmet Akif'in duygu dolu Çanakkale şiiridir. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ömrü boyunca her türlü özveride bulunarak, gönlümüze ve fikrimize milli, manevi değerlerimizi korumamız gerektiğini yerleştirmiştir. Bu değerleri değersizleştiren kapitalist sömürücü düzene karşı, dünyada kabul gören ve uygulanan, kurtuluş simidi Milli Ekonomi Modeli'ni ortaya koydu. 

Değerlerimizin korunmasının tek yolunun, inanç ve kültür hamurumuzda olan Ehl-i Beyt yolunu bize gösterdi. Birliğimizin adresinin Tevhid'in Merkezi Ehl-i Beyt olduğunu, eserleriyle ortaya koyarak ispat etti. Ve birliğimiz, dirliğimiz, huzurumuz için Atatürk'ün yolunu, O'nun şerefli kimliğini tanıtarak 'Hoş Geldin Atatürk' eseriyle bize tekrar hatırlattı. İçinde bulunmakla şereflendiğimiz kadrosunu hep bu fikirlerle yetiştirdi. İstiklal ve istikbalimiz için her ne pahasına olursa olsun Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bu fikirlerini savunmak ve iktidar etmek hedefimiz olmalıdır.

İşte Çanakkale ruhu bize 18 Mart'ta bunları hatırlattı. Milletimiz için bu Çanakkale ruhunu korumanın yolu, Çanakkale'de 106 yıl önce her şeyi ile bizi yok etmeye çalışanların torunları olan Avrupalılarla bir olmak isteyen "Avrupa Birliği kutsal hedefimizdir" diyen iktidar ve muhalefet değil, Prof. Dr. Haydar Baş'ın projelerini uygulayacak olan, O'nun kurduğu, Bağımsız Türkiye Partisi'dir. 

Bugün BTP'nin Genel Başkanı Hüseyin Baş'la birlikte olmak; Çanakkale ruhunu diri tutmak, tam bağımsızlığımızı korumak ve kazanmaktır. "Ne AB, ne ABD, tam bağımsız Türkiye." 

Bu vesile ile 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin başlangıç tarihinin yıldönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şehitlerimize rahmet diliyor, minnettarlığımı sunuyorum. Ruhları için Fatihalar okuyalım...