18 Mart Çanakkale şehitlerini anma ve Çanakkale zaferinin 99'ncu yıldönümü etkinlikleri, son yılların en coşkulu törenlerine sahne olmuştur. Sivil toplum örgütleri, belediyeler, okullar, devlet erkânı; benim şahit olduğum son yılların en görkemli törenlerine eşlik ettiler. İktidarıyla, muhalefetiyle, toplumun hemen her kesimi, Şehitlerine ve Merhum Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıktı. Memleketin her yerindeki şehit mezarlıkları ziyaretçilerle doldu taştı. Bu sene, hiçbir televizyon kanalında, Çanakkale'de yaşanan mucizevi ilahi yardımları inkâr eden çıkmadı. Bu sene, kimse tarihe mal olmuş, 250 000 şehit rakamını inkâr etmedi.Bu sene, AB'li dostlarımız rahatsız olur diye, törenlerde düşmanı cephede bozguna uğratan manzaralar meydanlarda canlandırmaktan kaçınılmadı. Bu sene, Sayın Başbakan başta olmak üzere hiç kimse topraklarımızı işgale, Çanakkale'yi geçmeye gelen Anzak ve diğer işgal kuvvetlerinin askerlerini şükranla, rahmetle anmadı. Sayın Başbakan, bizatihi Çanakkale'ye gelerek; bayraktan, sancaktan, Çanakkale'nin asla geçilemeyecek oluşundan bahsetti. Gelişmeleri ve törenleri ilgiyle, gururla seyrettim. TV kanallarını, gazete manşetlerini, acaba bu sene ne saçmalayacaklar? Acaba Türk Milleti için çok büyük öneme sahip ve bir milletin neredeyse varlık sebebi olan bu zafer günü nasıl kutlanacak? Diye endişeyle takip ettim. Çok şükür ki Çanakkale Zaferi ile alakalı hiçbir olumsuzluğa rastlamadım. İktidarıyla, muhalefetiyle, Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Arap'ıyla, Çerkez'iyle bir milletin beraberliğini gördüm. Velhasıl milletimizin gönlünde Çanakkale ruhunun tekrar dirildiğine şahit oldum. Peki, ama neden diye hafızamı zorlamaya çalıştım. Elbette ki bu sahnenin tamamı gerçek değildir. Tiyatro oynayanlar da vardır. Mutlaka yaklaşan seçimlerin de büyük bir etkisi vardır diye düşünüyorum. Ancak her şeye rağmen, mutluğumu gizleyemiyorum. Anlaşılan o ki; Türk milletinin hassasiyetlerini ve gidişatın tehlikesini öğrenenler, milli duygulara, bayrağa, sancağa, şehidine, tarihine, sahip çıkmak zorunda kalmıştır. Görünen o ki; başta Sayın Başbakan olmak üzere, sağıyla soluyla, iktidarıyla muhalefetiyle, Türk milletinin hassasiyetlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalmıştır. "Milliyetçiliğin her türlüsü benim ayaklarımın altındadır" söylemleriyle Türk Milletinin nefretinin kazanıldığı anlaşılmıştır. İnanıyorum ki; Mustafa Kemal Atatürk'ün Türklük kavramıyla kastettiği birlik ve beraberliğin manası daha iyi anlaşılmıştır. Umarız bu vesileyle senelerdir bu milletin birlik ve beraberliğini savunan, Türklük ve Atatürk üzerinde ısrarla duran, "Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür, Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür" söylemini savunan, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Balkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın fikirlerinin Türk milleti için ne kadar önemli olduğu da anlaşılmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025