Ermeni iddialarının reddedilmesini suç sayan yasa teklifi, Fransız Milli Meclisi'nde kabul edildi. Buna göre, Fransa yasaları tarafından tanınan soykırımı reddeden, bir yıl hapis ve 45 bin Euro para cezasına çarptırılacak. Demokrasinin, özgürlüğün beşiği (!) olarak kendini tanıtan Avrupa'da böyle kararlar alınabiliyor. Böyle kararlar diyoruz, zira bu karar, Avrupa'da ilk değil. Dünyada 20'ye yakın ülke, Ermeni soykırımını tanıma kararı almış, bunların çoğu da Avrupa Birliği ülkesidir. Ne hazindir ki, bu devletlerden biri de Vatikan devletidir. Papa 2. Jean Paul, Ermenistan'a gitti, soykırım anıtını ziyaret etti ve 1915 tehcir olayını soykırım olarak ilân etti. Papa'nın bu ilânından sonra, Prof. Dr. Haydar Baş, şu öngörüde bulundu: "Bu ilân, başta Katolikler olmak üzere, bütün Avrupa devletlerini harekete geçirecektir. Papa, bunun mesajını vermiştir". Nitekim, gelişmeler, o yönde seyrediyor. Hükümetlerimiz, alınan her soykırım kararına tepki gösterdi. Fakat sonuç değişmedi, çünkü tepkiler etkisizdi. Soykırımı tanıyan ülkelerden, ilk tepki olarak büyükelçiler çekildi. Sonra ne oldu? Hepsi geri gönderildi. Hiçbir şey olmamış gibi ilişkiler sürdürüldü. Fransa'ya karşı da, bundan farklı bir şey beklemek, boştur. Bir taraftan AB'yi "medeniyet projesi" kabul edeceksin, ona katılmamayı "medeniyetin varoşlarında kalmak" olarak nitelendireceksin, öte yandan esip gürleyeceksin. İşte bu olmaz. Yapılanlara da mücadele denmez. Mücadelenin ilk adımı, AB'yi, dolayısıyla Batı medeniyetini reddetmektir. Bu temele dayanmayan tepkiler etkisiz, sözler de çelişkilerle doludur. Sayın Başbakanın hamaset dolu sözlerine bakınız: Fransızlara Cezayir'de soykırım yaptıklarını hatırlatıyor. İyi, güzel de, adama sormazlar mı, "Fransa, Cezayir'de soykırım yaptı da, Türkiye, neden BM'de Cezayir'in bağımsızlığı ile ilgili oylamada Fransa'nın yanında yer aldı?". Buna verilecek cevabımız var mı? Kamuoyunu yatıştırmaya yönelik bu nutukları bırakıp, Batı ile milli bir mücadeleye girmemiz kaçınılmazdır, artık bu gerçeği görelim. Batılılar, büyük bir hazırlık içerisindeler. Amerika da bu işin içerisindedir. Amerika eyaletlerinin 42'sinde de Ermeni soykırımını tanındı. Hazırlıklar 2015 yılı için yapılıyor. Anlayacağımız, tehcirin 100. Yıldönümünde büyük bir saldırıyla karşı karşıya kalacağız. Savunmak için ileri sürdüğünüz tezlerin hepsi doğrudur. Meselâ, "Ermeniler, Osmanlı'nın sadık millet unvanı verdiği milletti, onları Batılılar kışkırtarak ihanete sevk ettiler, dolayısıyla tehcirin sebebi batılılardır" sözü, yerden göğe kadar doğrudur. "Komitacı Ermeniler, cephe gerisinde kadın, çocuk, yaşlı demeden yüz binlerce Müslüman Türkü katlettikleri, Anadolu'yu harabeye çevirdikleri" gerçeği de Batılıların vicdanını harekete geçirmez. Çünkü Batılılar, Müslümanları barbar olarak tanımlamış ve yok edilmesi gerektiğine inanmışlardır. Şunu anlamamızın zamanı geldi ve geçiyor: Yıllardır başımızı ağrıtan Ermeni soykırım yalanı, bazılarının zannettiği gibi, Batılı politikacıların, Ermenilerin oylarını almak için ortaya attığı bir sorun değildir. Ermeni sorunu, Batılıların büyük hesabının küçük bir parçasıdır, ama çok önemlidir. Tabiri caizse, eşik taşıdır. Batılıların büyük hesabı, Birinci Dünya Savaşı'yla Osmanlı'yı parçalamak, dolayısıyla İslâm medeniyetini, yok etmekti, diğer medeniyetleri yok ettikleri gibi. Osmanlı parçalanmış, ama parçalanma hedeflenen şekilde olmamış. İslâm medeniyetine zarar verilmiş, ama özü korunmuş. Günümüzde karşımıza çıkan Ermeni, PKK, Ege, Kıbrıs, misyonerlik, dinlerarası diyalog gibi sorunların hepsi, o büyük hesabın tezahürleridir. O halde yapmamız gereken, medeniyetimizi yok etmek isteyen, Batının karşısına medeniyet değerlerimizle çıkmaktır. Demeliyiz ki, "Ey Batılı, soykırım senin medeniyetinin eseridir. Bunu bana mal edemezsin. Benim medeniyetimde 'üstün ırk', 'seçilmiş halk' yoktur. Soykırım, soyunu üstün görenlerin işlediği insanlık suçudur. İslâm medeniyetinde soyundan dolayı hiçbir insanın burnu kanatılmamıştır". Tabii olarak, Batı'nın karşısına, medeniyet değerlerimizle çıkabilmek için, o değerleri bilmek ve özümsemek şarttır. Başka türlü mücadele, mücadele değil, Batı'nın oyununa gelmek, ekmeğine yağ sürmektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018