Doğal sistemler dinamik bir yapı içerisinde kendilerine özgü ve süreklilik gösteren bir denge içerisinde işlevlerini sürdürürler. Sistem de bütün etkileşimler belirli bir denge esasına göre işlediği için dünyanın herhangi bir noktasında meydana gelebilecek herhangi bir fiziksel veya biyolojik değişme bir başka bölgede etkisini gösterecektir. Doğanın bu bütünselliği kendisini yaşamın diğer alanlarında da gösterebilmektedir. Doğa, yasalarını (gizemini) kolay kolay açığa vurmadığı için biz bilimciler doğanın yasalarını tümevarım veya tümdengelim yöntemleri ile çözümlemeye çalışmaktayız.
Doğadaki süreçlerin benzerleri sosyal yaşamımızda da görülebilmekte fakat çoğu zaman içinde bulunduğumuz girdabın neden ve niçin olduğunu anlayamayız. Bazen anlamsız tartışmalar 'yumurta-tavuk' örneğindeki duruma dönüşmektedir. Her olayın bir sonuç ve her sonucun da bir nedeni olduğuna göre, olaya bir bütün olarak uzaktan kuş bakışı ile bakıp resimdeki karelerin nasıl oluştuğunun görülmesi gerekir.
Kuş bakışı bakabilmek deyimi aslında temelden olaya uzaktan bakıp onu bir bütün olarak görebilmektir. Bu şekilde olay ve olgular arasındaki ilişkiyi görmeyi ve tümevarım ilkesine uygun olarak olayı bir bütün olarak görebilme şansı sağlamaktadır. Olayı bütünsel olarak göremeyen veya kavramayan kişinin olayın perde arkasını görme şansı olmadığı gibi geleceğe yönelik olarak da strateji çizme şansı da pek olmayacaktır. Örnek olarak seyir halindeki bir aracın şoförünün bir durumda yukarıdan uçan bir helikopterden veya uydulardan aldığı görüntülerle önüne çıkacak virajlar veya yol durumu hakkında bilgi sahibi olması ve ona göre önünü görerek emin bir şekilde hareket etmesi ile bunun tersi durumda yine seyir halinde yoluna devam etmesi fakat önüne çıkacak tehlikeleri ve virajları görmeden tam gaz giderek olası kazaya neden olması gösterilebilir.
Sosyal bilimlerde toplumsal olaylara yaklaşımda olayı uzaktan görebilmek, yeni yaklaşımların ve olası toplumsal hareketlerin önceden kestirilebilmesine katkıda bulunacaktır.
Soğuk savaş döneminin dünyada ve ülkemizde yarattığı olguyu bütünsel olarak görmeden ve anlamadan her alanda içinde bulunduğumuz çıkmazı anlamamız mümkün olmayacaktır. Eğitimden askeri yapılanmaya, sokaktaki insanın yaşam biçiminden dini inançlarımızın yaşanmasına kadar bir çok konu soğuk savaş döneminde önümüze konulan planın bir parçası olarak yeni yeni anlaşılmaktadır. Her alandaki ilkesizlik, kuralı ve çıtası belirli olmayan işlerin temelinde bu anlayışın sonuçları bulunmaktadır. Soğuk savaşın hedefini bilmeden bugün ülke olarak içinde bulunduğumuz çıkmazları anlayamayız. Hele Ortadoğu'daki kanı ve gözyaşını anlamamız hiç mümkün olmayacaktır.
Bilimcilerin uyarılarına karşın trafikte gördüğümüz 'bize bir şey olmaz, ne olacak canım' gibi düz sözlerin yarattığı yıkımdan alınacak ders yerine bireysel suçlama, sorumluluk almamak, sürekli şikayet gibi yollara sapılmaktadır. Gelişmiş kişiler ve toplumlarda ise 'bundan alınacak bir ders mutlaka vardır' diyerek olay irdelenir ve sebep-sonuç ilişkisi cesurca ve soğukkanlılıkla incelenir ve çıkarılan derse göre kişi tavrını belirler. Bizim gibi duygusal toplumların eğitim sisteminde artık bütünsel bakış açısının öğretilmesi zorunlu görülmektedir. Bütünsel bakabilme bir diyalektik bakış açısı olup 'Ne neden olur? Nasıl olur? Ne olursa ne olur veya ne olmaz?' Bu tür sorular sistematik yöntem bilimi içerisinde irdelenirse daha öğretici ve aydınlatıcı olacaktır. Bu yöntem öğretisi kişiye farkına varma bilinci kazandırmaktadır. Bütünsel düşünme yöntemi ve öğretisi içinde kişinin her olayda sorumluluğu olduğunun bilinci öğretilmelidir. Ekosistem bilgisi içerisinde herşey bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı olduğu gibi her olayda bizlerin bireysel olarak sorumluluğu bulunmaktadır. Ayrıca bu öğretide her durumda 'yapabileceğin bir şey vardır ve bunu yapmakla yükümlüsün' eğitimi verilmelidir. Dr. Erdal Atabek buna 'etkinlik eğitimi' diyor. Ve bunun insanı hiçlikten, değersizlikten ve ruhsuzluktan kurtardığını belirtiyor. Böylece kişiye kendi varlığının bilinci ile özgüveni gelir ve sorumluluk duyar olaylara ve olgulara karşı.
Doğadaki süreçlerin benzerleri sosyal yaşamımızda da görülebilmekte fakat çoğu zaman içinde bulunduğumuz girdabın neden ve niçin olduğunu anlayamayız. Bazen anlamsız tartışmalar 'yumurta-tavuk' örneğindeki duruma dönüşmektedir. Her olayın bir sonuç ve her sonucun da bir nedeni olduğuna göre, olaya bir bütün olarak uzaktan kuş bakışı ile bakıp resimdeki karelerin nasıl oluştuğunun görülmesi gerekir.
Kuş bakışı bakabilmek deyimi aslında temelden olaya uzaktan bakıp onu bir bütün olarak görebilmektir. Bu şekilde olay ve olgular arasındaki ilişkiyi görmeyi ve tümevarım ilkesine uygun olarak olayı bir bütün olarak görebilme şansı sağlamaktadır. Olayı bütünsel olarak göremeyen veya kavramayan kişinin olayın perde arkasını görme şansı olmadığı gibi geleceğe yönelik olarak da strateji çizme şansı da pek olmayacaktır. Örnek olarak seyir halindeki bir aracın şoförünün bir durumda yukarıdan uçan bir helikopterden veya uydulardan aldığı görüntülerle önüne çıkacak virajlar veya yol durumu hakkında bilgi sahibi olması ve ona göre önünü görerek emin bir şekilde hareket etmesi ile bunun tersi durumda yine seyir halinde yoluna devam etmesi fakat önüne çıkacak tehlikeleri ve virajları görmeden tam gaz giderek olası kazaya neden olması gösterilebilir.
Sosyal bilimlerde toplumsal olaylara yaklaşımda olayı uzaktan görebilmek, yeni yaklaşımların ve olası toplumsal hareketlerin önceden kestirilebilmesine katkıda bulunacaktır.
Soğuk savaş döneminin dünyada ve ülkemizde yarattığı olguyu bütünsel olarak görmeden ve anlamadan her alanda içinde bulunduğumuz çıkmazı anlamamız mümkün olmayacaktır. Eğitimden askeri yapılanmaya, sokaktaki insanın yaşam biçiminden dini inançlarımızın yaşanmasına kadar bir çok konu soğuk savaş döneminde önümüze konulan planın bir parçası olarak yeni yeni anlaşılmaktadır. Her alandaki ilkesizlik, kuralı ve çıtası belirli olmayan işlerin temelinde bu anlayışın sonuçları bulunmaktadır. Soğuk savaşın hedefini bilmeden bugün ülke olarak içinde bulunduğumuz çıkmazları anlayamayız. Hele Ortadoğu'daki kanı ve gözyaşını anlamamız hiç mümkün olmayacaktır.
Bilimcilerin uyarılarına karşın trafikte gördüğümüz 'bize bir şey olmaz, ne olacak canım' gibi düz sözlerin yarattığı yıkımdan alınacak ders yerine bireysel suçlama, sorumluluk almamak, sürekli şikayet gibi yollara sapılmaktadır. Gelişmiş kişiler ve toplumlarda ise 'bundan alınacak bir ders mutlaka vardır' diyerek olay irdelenir ve sebep-sonuç ilişkisi cesurca ve soğukkanlılıkla incelenir ve çıkarılan derse göre kişi tavrını belirler. Bizim gibi duygusal toplumların eğitim sisteminde artık bütünsel bakış açısının öğretilmesi zorunlu görülmektedir. Bütünsel bakabilme bir diyalektik bakış açısı olup 'Ne neden olur? Nasıl olur? Ne olursa ne olur veya ne olmaz?' Bu tür sorular sistematik yöntem bilimi içerisinde irdelenirse daha öğretici ve aydınlatıcı olacaktır. Bu yöntem öğretisi kişiye farkına varma bilinci kazandırmaktadır. Bütünsel düşünme yöntemi ve öğretisi içinde kişinin her olayda sorumluluğu olduğunun bilinci öğretilmelidir. Ekosistem bilgisi içerisinde herşey bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı olduğu gibi her olayda bizlerin bireysel olarak sorumluluğu bulunmaktadır. Ayrıca bu öğretide her durumda 'yapabileceğin bir şey vardır ve bunu yapmakla yükümlüsün' eğitimi verilmelidir. Dr. Erdal Atabek buna 'etkinlik eğitimi' diyor. Ve bunun insanı hiçlikten, değersizlikten ve ruhsuzluktan kurtardığını belirtiyor. Böylece kişiye kendi varlığının bilinci ile özgüveni gelir ve sorumluluk duyar olaylara ve olgulara karşı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ibrahim Ortaş / diğer yazıları
- Türkiye'de eğitim sorunları / 24.10.2004
- Ortaöğretimden üniversiteye taşınan sorunlar / 21.09.2004
- Üniversitede bütünsel bakış / 08.09.2004
- Bütünsel bakabilmek-1 / 06.09.2004
- Sıfır puan ve eğitim sistemimizin çıkmazı / 03.08.2004
- Ortaöğretimden üniversiteye taşınan sorunlar / 21.09.2004
- Üniversitede bütünsel bakış / 08.09.2004
- Bütünsel bakabilmek-1 / 06.09.2004
- Sıfır puan ve eğitim sistemimizin çıkmazı / 03.08.2004