Paramız erimiş, enflasyon, işsizlik patlamış, ihracat adı altında tam bir talan ortamı oluşmuş, tabandan tepeye herkes birbirini ezme yarışına girmiş vaziyette.
Ama AKP iktidarına göre hiç sorun yok. Açıklamalara, yorumlara, kıyaslamalara bakar mısınız Allah aşkına! Resmi olarak dalga geçiliyoruz.
Dün kınadıkları, en ağır cümleler kurdukları başlıkların bugün bizzat müsebbibi olmuş durumdalar. Ama oralı bile olmuyorlar.
Yaşadığımız çöküşe bin bir örnekler veriliyor ama iktidar tınmıyor. Yol, köprü, soğan edebiyatına, birlik, beraberlik vurgusunu ekliyorlar.
Hala kafasında soru işareti olan vatandaşlarımız için biz örneklerimizi vermeye devam edeceğiz.
7 yıl önce ülkemiz gündeminde bir saat vardı. Muhalefetin, 'rüşvet', AKP'li Bakanını ise 'hediye' dediği saat.
Evet, evet! Zafer Çağlayan'ın, 'Zarrab'tan 240 bin Euro'ya satın aldığım, dediği saat. Hatırladınız mı?
O günlerde TBMM'de, saatin Türkçe ederi 700 bin liralık tartışmaları yapılıyordu. Rüşvet mi, hediye mi, satın mı alındı, sorularını geçin!
O saat şimdi 3 milyon 200 bin lirayı geçmiş durumda. Saat bile durduğu yerde değerini dörde katlamış ama ekonomi kitabının yazıldığı coğrafyada, hiçbir şeyin değeri kalmamış.
Hükümet ihracat patlaması ile övünüyor ya! Bakın, Bulgaristan'dan Edirne'ye alışveriş yapmak için gelen turist ne diyor?
"Yaklaşık 2 bin leva para bozdurdum, onunla buradan alışveriş yapacağız. Kıyafetten yiyecek ihtiyacına dek her şeyi satın alacağız."
1 Bulgar Levası 6 lira 48 kuruş. Peki, bir vatandaşımız 2 bin lira bozdursa Bulgaristan'da ne alabilir?
Mevcut iktidar, ülkemizi asırlar öncesine götürdü. Bunun ben demiyorum! Bizzat Sayın Erdoğan, diyordu.
1992 yılında Mehmet Ali Birand'ın sunduğu 32. Gün programına konuk olan Erdoğan'ın 1992 şöyle diyordu: "Bu ülkeyi asırlar gerisine götürdüler. İşte bunun ekonomik ispatı: Sene 1924, 1 dolar 90 kuruş. Sene 1992, 1 dolar şu anda 8 bin 200 Türk lirası.
Bugüne kadar biz yönetmedik bu ülkeyi bunlar yönetti. Türkiye'miz bir borç ülkesi. Hala kendi bağımsızlığımızı kazanmış değiliz' diyordu.
İktidar olduktan sonra da benzer cümleler kurmuş, geçmiş iktidarları, paramızı beş paralık etmekle suçlamıştı.
Bugün dolar 13 TL, Euro ise 14 TL'ye koşarken hiç bir şey demiyorlarsa ya kitap yazıyorlardır ya da bağımsızlığımız tehlikede demektir.
Ne yapacağız o zaman?
Zeka ve cesaretin aynı vücutta hayat bulduğu, planı, programı olan bir lidere yüzümüzü döneceğiz.
O lider geçtiğimiz hafta sonu bizlere şöyle sesleniyordu;
"Bu krizin sebebi belli başlı tiplerin cahil cahil hareketleri. Şimdi derler ki size, 'Cumhurbaşkanımız Merkez Bankası ile bir pozisyon alıyor, doları yükseltiyor ama bir bildiği vardır. ' derler…
İnanmayın buna. Hiçbir bildikleri yok. Çünkü bunun matematiksel hiçbir karşılığı yok…
Bu adamlar dövizi yükseltti. Burada hedefledikleri ne? İyi niyetli olduklarını düşünelim, muhtemeldir ki cari açığı kapatmak.
Türkiye'nin enerji ithalatı 30 milyar dolar. Peki, Türkiye'nin cari açığı ne kadar? 30 milyar dolar. Yani sen, enerjini üretsen zaten cari açığı kapatıyorsun. Şimdi bizim devletimizin sahip olduğu bütün kaynakları milletimizin yararına devletimiz kullanmak zorundadır.
Biz, kendi madenlerimizi, kaynaklarımızı kendi insanımızın faydasına kullanacağız. Türkiye bir enerji cenneti. Biz, enerjimizi de üreteceğiz. Ben cari açığı da kapatacağım ve bu cari açıktan kaynaklı bir kriz yaşanmayacak.
Bu ekonomiyle ilgili gördüğünüz olaylar gözünüzde büyüttürülen, esasında hiçbir zorluğu olmayan basit hadiseler. Nasıl zorluğu olmaz? Eğer Milli Ekonomi Modeli'ne hakimsen zorluğu olmaz…
Hala uyanabiliriz, alarm hala çalıyor. Biz alarm olarak hala milletimizi uyarıyoruz. Artık dönelim bu gafletten, aklımızı başımıza alalım. Samimiyetle söylüyorum, verin bu kardeşinize yetkiyi...
Çözümümüz var, ortaya koyduğumuz bir modelimiz var. Bunu hayata geçirelim. Bakın Rusya Milli Ekonomi Modeli ile dünyayı salladı.
Çin bugün dünyanın en büyük GSMH'sine yani dünyadaki en büyük sermayeye sahip. 21 trilyon dolar yıllık GSMH'si var; ABD'den fazla, ABD'nin 18 trilyon dolar.
Çin bu noktaya Milli Ekonomi Modeliyle geldi. Biz de bunu başarabiliriz, daha da iyisini başarabiliriz."
Dedi. Dedim olabilir…
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025
- 3 Mayıs Türkçülük 4 Mayıs PKK ile kucaklaşma günü! / 27.03.2025