Aşıklar, şairler hassas ruhlu insanlardır.
Herkesin her zaman farkına varamadığı şeyleri onlar hisseder ve dile getirirler.
Erzurumlu halk ozanlarından Mevlüt Mertoğlu’nun bir şiiri var önümde adı “Bu şehir”.
Dikkatle, duyarak, hissederek okuduğunuzda siz de anlayacaksınız ki şair satır aralarında, bazen ima, bazen telmih yolu ile çok şeyler anlatıyor.
Gerçekten bu şehir, iki bin metre rakımı ile Türkiye’nin çatısını andıran Erzurum her yıl altı-yedi ay kışla-karla adeta boğuşur, diğer illerde ödenen bir kira parası kadar her ay ısınmaya para harcar ve fakat sesi çıkmaz, kendi içinde dertlenir, şikayetlenir orada kalır.
Üç-dört ay yaz geldi, sırtımız ısındı derken bu kez toz başlar, kardan, buzdan ve tuzdan ötürü tandıra dönen yollardan atlayarak-zıplayarak yürüme ve araba sürme çilesi başlar, yine sessizdir Erzurumlu, bir-iki mırıldanma ile geçiştirir, tıpkı beş gencini göz göre göre buzlu sulara kurban verip sineye çektiği gibi.
Öteden beri Erzurum ve Erzurumlu mertliği, yiğitliği, dik duruşu, delikanlı tavrı, haksızlıklar karşısında susmayışı ile ünlenmiştir.
Tüm bu özelliklerini törpülemek, tırpanlamak için yapılan özel yatırımlar, uygulanan özel programlar ne yazık ki bu şehri tanınmaz hale getirmiştir.
Yakın tarihinde haçlı mezalimini iliklerine kadar yaşamış olan bu şehir ne yazık ki bu gün haçlı muhabbetini savunan gurupların en çok destek gördüğü bir şehir görünümünde.
Torunlar, daha bir nesil geçmeden dedelerine karşı işlenen cinayetleri unutmuş görünüyorlar.
Uygulanan özel programlarla “düşmanını seven” şehirlerin başına yerleştirilmiştir ne yazık ki.
Evet “Bu şehir” diyelim ve sözü aşığımıza bırakalım:
“Sanmayın bu şehir her zaman böyle
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Efendim bu şehrin kaderi böyle
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Seversen bu şehir yüzüne güler
Bu şehir kimlerle derdini böler
Bu şehirde neler gördüm ben neler
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Nedense bu şehrin dertleri artar
Bu şehir tarihe ışığın tutar
Bu şehirde bin bir evliya yatar
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Bu şehrin başından duman kalkmıyor
Bu şehrin yüzüne kimse bakmıyor
Bu şehire kimse sahip çıkmıyor
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Bu şehir saklıyor yabanı yadı
Kalmadı bu şehrin lezzeti tadı
Dadaşlar diyarı Erzurum adı
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Kıblesinde yatar ol şanlı Gazi
Geç gelir bu şehrin baharı yazı
Bu şehirde çaldı Mertoğlu sazı
Her gece bir hüzün çöker bu şehre.”
Herkesin her zaman farkına varamadığı şeyleri onlar hisseder ve dile getirirler.
Erzurumlu halk ozanlarından Mevlüt Mertoğlu’nun bir şiiri var önümde adı “Bu şehir”.
Dikkatle, duyarak, hissederek okuduğunuzda siz de anlayacaksınız ki şair satır aralarında, bazen ima, bazen telmih yolu ile çok şeyler anlatıyor.
Gerçekten bu şehir, iki bin metre rakımı ile Türkiye’nin çatısını andıran Erzurum her yıl altı-yedi ay kışla-karla adeta boğuşur, diğer illerde ödenen bir kira parası kadar her ay ısınmaya para harcar ve fakat sesi çıkmaz, kendi içinde dertlenir, şikayetlenir orada kalır.
Üç-dört ay yaz geldi, sırtımız ısındı derken bu kez toz başlar, kardan, buzdan ve tuzdan ötürü tandıra dönen yollardan atlayarak-zıplayarak yürüme ve araba sürme çilesi başlar, yine sessizdir Erzurumlu, bir-iki mırıldanma ile geçiştirir, tıpkı beş gencini göz göre göre buzlu sulara kurban verip sineye çektiği gibi.
Öteden beri Erzurum ve Erzurumlu mertliği, yiğitliği, dik duruşu, delikanlı tavrı, haksızlıklar karşısında susmayışı ile ünlenmiştir.
Tüm bu özelliklerini törpülemek, tırpanlamak için yapılan özel yatırımlar, uygulanan özel programlar ne yazık ki bu şehri tanınmaz hale getirmiştir.
Yakın tarihinde haçlı mezalimini iliklerine kadar yaşamış olan bu şehir ne yazık ki bu gün haçlı muhabbetini savunan gurupların en çok destek gördüğü bir şehir görünümünde.
Torunlar, daha bir nesil geçmeden dedelerine karşı işlenen cinayetleri unutmuş görünüyorlar.
Uygulanan özel programlarla “düşmanını seven” şehirlerin başına yerleştirilmiştir ne yazık ki.
Evet “Bu şehir” diyelim ve sözü aşığımıza bırakalım:
“Sanmayın bu şehir her zaman böyle
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Efendim bu şehrin kaderi böyle
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Seversen bu şehir yüzüne güler
Bu şehir kimlerle derdini böler
Bu şehirde neler gördüm ben neler
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Nedense bu şehrin dertleri artar
Bu şehir tarihe ışığın tutar
Bu şehirde bin bir evliya yatar
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Bu şehrin başından duman kalkmıyor
Bu şehrin yüzüne kimse bakmıyor
Bu şehire kimse sahip çıkmıyor
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Bu şehir saklıyor yabanı yadı
Kalmadı bu şehrin lezzeti tadı
Dadaşlar diyarı Erzurum adı
Her gece bir hüzün çöker bu şehre
Kıblesinde yatar ol şanlı Gazi
Geç gelir bu şehrin baharı yazı
Bu şehirde çaldı Mertoğlu sazı
Her gece bir hüzün çöker bu şehre.”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025