Seçimler yaklaştıkça siyasi parti liderleri yine millete yönelik beyanatlarda bulunmaya başladılar.İktidarları dönemlerinde milletin yüzüne bile bakmayanlar popülist söylemlerle milletin gözünü boyamaya çalışıyorlar.Kimi iktidarda bulunmanın nimetlerinden istifade ederek devletin bütçesinden kömür, beyaz eşya dağıtırken, kimi de altını doldurmadan kuru sıkı çalıntı vaatlerle medyada boy gösteriyor.Vatandaş da ne yapsın, bir taraftan ülkenin idaresine talip medyanın da şişirdiği bu tür siyasilerin yaptıkları şovları seyrederken bir taraftan da içi boş filesini, içi boş buzdolabını, içi boş evini ve içi boş midesini düşünüyor.Ülkemizde seçim ekonomisi diye bir kavram oluşmuş.Vatandaş büyük bir acziyet içinde seçimlere az zaman kala hangi partiden ne kadar istifade edeceğinin günübirlik hesabı içine düşmüş, ya da düşürülmüş de diyebiliriz.Seçim ekonomisine dayalı, seçimlere beş kala alacağı birkaç kuruşun, erzakın hesabı içinde olan bir milletin demokratik bir karar verebilmesi mümkün mü?Elbette ki oyu atan el onun eli ama onu o oyu atmaya yönlendiren akıl kendisine ait değil.Seçim döneminin içine girildi mi, milletin hafızasından siyasilerin 4-5 yıl ne yaptıkları - ya da ne yapmadıkları- adeta sökülüp alınıyor.Her türlü tiyatro sahneye sürülüyor.Milletin hassasiyetleri okşanıyor.Medya, basın, yorumcu ve bilumum aktörler, figüranlar devreye sokuluyor.Millette açlıktan, yoksulluktan, yorgunluktan, günübirlik yaşamaktan, dizilerden, yönlendirmeli haberlerden, danışıklı atışmalardan mecal kalmıyor.Millette meseleleri yorumlama kabiliyeti yok oluyor.Ve neticede son golü kim atarsa millet ona yöneliyor ve böylece demokrasiyle uzaktan yakından bağdaşmayan bir seçim sonucuyla karşılaşıveriyoruz. Böyle baskılı, yönlendirmeli ve de rakamlarla oynamalı bir demokratik neticeden sonra koltuğa oturanlar bir de kendilerine "milletin tercihi" yakıştırmasını yapmıyorlar mı asıl şaşılacak olan da bu?Peki, bütün bu gerçeklere rağmen bu çok yönlü kuşatmaya maruz kalan milletimizin hiç mi suçu yok?Elbette ki var.Senin ve ülken hakkında birilerinin senaryo oluşturmasına asla mani olamazsın, ama bu senaryoların devreye girmesi ya da girmemesi senin elinde.Sen millet olarak tek bilek olursan, günübirlik bakış açısından kurtulup geçmiş ve gelecek arasında sağlıklı bir köprü kurarsan, sana yapılanları alt alta yazıp, uğradığın haksızlıkların hesabını demokratik olarak sorarsan, siyasileri kılık kıyafetlerine, söylemlerine, vaatlerine göre değil de, projelerine ve kaynaklarına, yaptıkları işlere göre değerlendirmeye başlarsan işte o zaman ciddi bir yol katetmişsin demektir.İşte o zaman gerçek demokrasi zuhur eder.Yediği kazıkları unutan bir millet o kazıkların daha fazlasını yemeğe mahkumdur.Ülke ekonomisini yerle bir edenler, çiftçisini, işçisini, memurunu, esnafını aç bırakanlar, dağıttıkları üç beş beyaz eşyayla gözünüzün içine baka baka kendilerini sosyal devletin temsilcisi olarak göstermeye başlarlar. Artık bu oyunlara son demenin zamanı gelmedi mi?İşte bütün bu siyasi kaosun, toz dumanın içinde, gerçekten çözüm sunanları ayırt etmek boynumuza borçtur.Bugün Türk siyaseti öyle bir lider kazanmıştır ki, o sadece Türkiye'nin problemlerini değil, dünya genelindeki sorunları çözebilecek bir modele ve kabiliyete sahip. O da Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tır.O birilerinin yaptığı gibi tiyatro oynayarak milletini oyalamıyor, O'nun ortaya koyduğu eseri bugün 42 ülke madde madde uyguluyor.Ülkemiz için ne kadar hazin bir tablodur ki, gerçek çözümü olanlara fırsat vermiyoruz, tiyatrocularla oyalanıp duruyoruz.Çözüm için bu seçimlere farklı bakalım ve farkı gerçekten görelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025