BTP’den iktidara Ruhban Okulu eleştirisi
Önder, “Bu konular Lozan'ı da ilgilen meseleler çünkü bunlar bağımsız bir devlet olmanın önündeki engellerdir. Bu işin yüzlerce yıla uzanan bir derinliği var” dedi.
02.10.2024 09:32:00
Bülent Tapıcı
Bülent Tapıcı
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Lütfullah Önder Heybeliada Ruhban Okulu'nu açma hazırlığı hakkında açıklamalarda bulundu.
"Ruhban okulunu sadece Türkiye'deki Ortodoks Hristiyanlara din görevlisi yetiştirmek için bir okul olarak görürseniz konuyu meseleye çok sığ yaklaşmış olursunuz.
Bunun çok ciddi kökleri var" diyen Önder, "Kurtuluş Savaşı sırasında biz 7 düvelle mücadele ederken içeride azınlıkların kurduğu, Türk milleti aleyhine çalışan, Kuvay-ı Milliye'yi engelleyen cemiyetler ve zararlı faaliyetler vardı. Bunların merkezinin büyük oranda ruhban okulunda yetişen papazlar olduğunu görüyoruz" ifadelerini kullandı.
Önder yenimesaj.com.tr'ye şu açıklamalarda bulundu;
"Bu konular Lozan'ı da ilgilen meseleler çünkü bunlar bağımsız bir devlet olmanın önündeki engellerdir. Bu işin yüzlerce yıla uzanan bir derinliği var. Bir kere bunu bilmemiz lazım.
İkincisi bu okul Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasını, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eğitimle ilgili düzenlemesini kabul etmediği için eğitim faaliyetine son vermiş yani devlet kararıyla kapatılmanın ötesinde aslında kendisi devletin kurallarına uymayı reddettiği için kendi faaliyetlerine son vermişler gibi bir durum söz konusu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde ayrı bir hukuk istendiği için bu olmadı. Dolayısıyla bütün bunları merkeze koyduğunuz zaman Ruhban Okulu meselesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin egemenlik meselesidir. Ruhban Okulu meselesi Lozan anlaşmasını da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasasını da ve 1924 Tevhidi Tedrisat Kanunu da yani cumhuriyetin temel ilkeleriyle de bu anlamda sorun çıkaracak bir konudur.
Fener Rum Patriğinin ekümeniklik iddiası
Ruhban Okulu ile bağlantılı bir diğer konu da Fener Rum Patriğinin ekümeniklik iddiasıdır. Bu iddia Yunanistan tarafından, Avrupa devletlerinin birçoğu tarafından hatta Amerika tarafından dahi farklı farklı ortamlarda yıllardır gündeme getirilen bir konu. Ekümeniklik iddiası demek bir nevi Vatikan benzeri yapı demek.
Aslında Fener Rum Patrikhanesi Fatih Kaymakamlığına bağlı bir kurumdur bunun ötesinde bir yönü yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yasalarına göre durum buyken önümüze Türkiye ne zaman ekonomik olarak sıkışsa ve taviz verecek hale gelse önüne sopa gibi ya da havuç gibi sürekli önüne konan bir başlık. İşte bu başlıkta bir nevi Vatikan benzeri bir yapıyı içimizde oluşturmayı hedefliyorlar. Dolayısıyla bu basit bir konu değil, bu sadece bir din görevlisi yetiştirme konusu değil. Bu Lozan'ı da ilgilendiren, Türkiye'nin egemenliğini de ilgilendiren ciddi bir problemdir.
Türkiye anlaşılıyor ki ekonomik zorluk nedeniyle taviz vermeye hazır. Bir taraftan da Ege'deki kıta sahanlığı konusunun yeniden ısıtıldığını görüyoruz. Yunan Deniz Kuvvetlerine bağlı botların Türk sahasına girdiğini de görüyoruz. Bunları birbirinden bağımsız olarak ben değerlendirmiyorum. Türkiye zorda, Türkiye zayıf bir izlenim veriyor. Bu nedenle önümüze bu konular ısıtılıyor ve baskı altında bırakılıyoruz."
"Ruhban okulunu sadece Türkiye'deki Ortodoks Hristiyanlara din görevlisi yetiştirmek için bir okul olarak görürseniz konuyu meseleye çok sığ yaklaşmış olursunuz.
Bunun çok ciddi kökleri var" diyen Önder, "Kurtuluş Savaşı sırasında biz 7 düvelle mücadele ederken içeride azınlıkların kurduğu, Türk milleti aleyhine çalışan, Kuvay-ı Milliye'yi engelleyen cemiyetler ve zararlı faaliyetler vardı. Bunların merkezinin büyük oranda ruhban okulunda yetişen papazlar olduğunu görüyoruz" ifadelerini kullandı.
Önder yenimesaj.com.tr'ye şu açıklamalarda bulundu;
"Bu konular Lozan'ı da ilgilen meseleler çünkü bunlar bağımsız bir devlet olmanın önündeki engellerdir. Bu işin yüzlerce yıla uzanan bir derinliği var. Bir kere bunu bilmemiz lazım.
İkincisi bu okul Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasını, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eğitimle ilgili düzenlemesini kabul etmediği için eğitim faaliyetine son vermiş yani devlet kararıyla kapatılmanın ötesinde aslında kendisi devletin kurallarına uymayı reddettiği için kendi faaliyetlerine son vermişler gibi bir durum söz konusu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde ayrı bir hukuk istendiği için bu olmadı. Dolayısıyla bütün bunları merkeze koyduğunuz zaman Ruhban Okulu meselesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin egemenlik meselesidir. Ruhban Okulu meselesi Lozan anlaşmasını da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasasını da ve 1924 Tevhidi Tedrisat Kanunu da yani cumhuriyetin temel ilkeleriyle de bu anlamda sorun çıkaracak bir konudur.
Fener Rum Patriğinin ekümeniklik iddiası
Ruhban Okulu ile bağlantılı bir diğer konu da Fener Rum Patriğinin ekümeniklik iddiasıdır. Bu iddia Yunanistan tarafından, Avrupa devletlerinin birçoğu tarafından hatta Amerika tarafından dahi farklı farklı ortamlarda yıllardır gündeme getirilen bir konu. Ekümeniklik iddiası demek bir nevi Vatikan benzeri yapı demek.
Aslında Fener Rum Patrikhanesi Fatih Kaymakamlığına bağlı bir kurumdur bunun ötesinde bir yönü yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yasalarına göre durum buyken önümüze Türkiye ne zaman ekonomik olarak sıkışsa ve taviz verecek hale gelse önüne sopa gibi ya da havuç gibi sürekli önüne konan bir başlık. İşte bu başlıkta bir nevi Vatikan benzeri bir yapıyı içimizde oluşturmayı hedefliyorlar. Dolayısıyla bu basit bir konu değil, bu sadece bir din görevlisi yetiştirme konusu değil. Bu Lozan'ı da ilgilendiren, Türkiye'nin egemenliğini de ilgilendiren ciddi bir problemdir.
Türkiye anlaşılıyor ki ekonomik zorluk nedeniyle taviz vermeye hazır. Bir taraftan da Ege'deki kıta sahanlığı konusunun yeniden ısıtıldığını görüyoruz. Yunan Deniz Kuvvetlerine bağlı botların Türk sahasına girdiğini de görüyoruz. Bunları birbirinden bağımsız olarak ben değerlendirmiyorum. Türkiye zorda, Türkiye zayıf bir izlenim veriyor. Bu nedenle önümüze bu konular ısıtılıyor ve baskı altında bırakılıyoruz."