Böyle olur Ali'nin adaleti
Hz. Ali'nin (a.s) hükümeti döneminde İsfahan'dan bir miktar mal geldi. Onun üzerinde bir parça da ekmek vardı. Ali (a.s) malları yedi kısma böldü. Daha sonra parça ekmeği de yedi kısma böldü. Her malın üzerine bir parça da ekmek koydu. Sonra ilk kim alsın diye kura çekti
10.03.2016 00:00:00
Hz. Ali (a.s), kısa müddetli olan halifelik döneminde, Osman'ın tersine Beytü'l?malı taksim etmede en küçük taviz bile vermiyordu. Hiç kimseyi diğerine tercih etmiyordu. Valilerden herhangi birisinin bunu ihlal ettikleri raporunu alır almaz onları sorguluyor ve şiddetle cezalandırıyordu.
Emirü'l?Mü'minin (a.s), Mekke'nin valisi Kusam bin Abbas'a şöyle bir mektup yazdı: "Beytü'l?maldan sana gelenleri fakirler ve çoluk çocuk arasında taksim et. Bu malların sadece fakirlere dağıtılmasına dikkat et. Eğer artarsa buradaki fakirleri doyurmak için bize yollamalısın."
Ali (a.s), beytü'l?malın müstahak olan yerlerinde kullanılmasına özen gösteriyor ve kimsenin, ihtiyacı olmadan bir dinar dahi almasına müsaade etmiyordu.
Emirü'l?Mü'minin'in (a.s) hükümeti döneminde İsfahan'dan, bir gün bir miktar mal geldi. Onun üzerinde bir parça da ekmek vardı. Ali (a.s) malları yedi kısma böldü. Daha sonra parça ekmeği de yedi kısma böldü. Her malın üzerine bir parça da ekmek koydu. Sonra ilk kim alsın diye kura çekti. (Sünen?i Beyhaki, c.6, s.348).
Emirü'l?Mü'minin (a.s), Kur'an'ı ölçü olarak aldığı için Beytü'l?malın dağıtımında Arap?Acem, siyah?beyaz vb. ayırımı yapmazdı. Bir gün, birisi Arap olan ve kölelikten serbest bırakılan iki kadın Hz. Ali'nin (a.s) yanına gelerek ihtiyaçları olduğunu dile getirdiler. Hz. Ali, onlara eşit bir şekilde buğday ve de 40 dirhem verilmesini emretti. Arap kadın itiraz ederek şöyle dedi: "Neden bizi eşit olarak görüyorsun? Ben, ondan üstünüm!" İmam (a.s) buyurdular: "Allah'ın Kitabında İsmailoğulları İshakoğullarına üstün kılınmamıştır."
Osman, Beytü'l?maldan sadece yakınlarını zenginleştirmekle kalmayıp, dünyaperest kimselerin de meşru ve gayri meşru yoldan zenginleşmelerine sebep olmuştu.
Halifenin kendisi, zamanının en zenginlerinden idi. Peşin olarak yüz elli bin ve bir milyon dirhemi ve gayrimenkul olarak bağ?bahçe, deve?koyun gibi yüz bin dinar değerinde serveti vardı.
Abdurrahman bin Avf, Osman'ın yandaşlarından biriydi. Osman'ın zamanında öldü ve çok sayıda serveti kaldı. O öldükten sonra, paralarını keseler içerisinde halifenin huzuruna yığdıklarında, paranın diğer tarafında olan görünmüyordu. Dört kadını arasında taksim edildiğinde her birine 80 bin dinar düştü.
Zeyd bin Sabit'in şaşılacak bir serveti vardı. Öyle ki ölümünden sonra işlenmemiş altınları baltayla kırılarak, çocukları arasında paylaştırıldı.
Talha'nın mirasından biri de yüz öküz derisi altın idi. Osman, Mısırlılar tarafından muhasara altına alındığında şikayetlenip şöyle dedi: "Ben ona kaç öküz derisi altın hediye ettim. Ama o benim bu iyiliklerim karşısında beni öldürmek istiyor." (el?Gadir, c.8, s.293).
Bunlar halifenin, Müslümanların malından bağışladıkları ve halifenin göz yummasıyla meşru ve gayrimeşru yollardan elde edilen servetlerden birer örnekti.
Emirü'l?Mü'minin Ali (a.s) Şıkşıkiye hutbesinin bir kısmında buyuruyor ki: "Üçüncüsü (Osman), iş başına geldiğinde, yemekten ve boşalmaktan başka bir işi yoktu. Sadece kendisi Beytü'l?malı dağıtmıyordu, yakınları da (Ben?i Umeyye) baharda yeşil ota saldıran develer gibi Beytü'l?malı yediler. Ama onun durumu dağıldı ve kötü ameli ölümünü yaklaştırdı. Müslümanların malını ona buna dağıtması ve israf etmesi onu yıktı ve ömrüne son verdirdi." (Nehcü'l?Belağa, 3. Hutbe).
Osman'ın bu tutumu, Hz. Ali'nin (a.s) hilafetinde çok zorluklar çıkarmıştır. Çünkü Osman'ın zamanında milyoner olanlar, Hz. Ali'nin (a.s) adil hükümetinde menfaatlerini tehlikede gördüler ve asayişi bozup adaletin icra olmasına mani oldular. Ali (a.s), Osman'ın, hilafetinin ilk günlerinde bol keseden dağıttığına işaret ederek şöyle buyurdu: "Osman'ın ona buna bağışladığı tarlaları ve malları çok yakında Beytü'l?mal sandığına geri döndüreceğim." (Şerh?i Nehcü'l?Belağa, İbn?i Ebi'l?Hadid, c.1, s.269).
Emirü'l?Mü'minin (a.s), Mekke'nin valisi Kusam bin Abbas'a şöyle bir mektup yazdı: "Beytü'l?maldan sana gelenleri fakirler ve çoluk çocuk arasında taksim et. Bu malların sadece fakirlere dağıtılmasına dikkat et. Eğer artarsa buradaki fakirleri doyurmak için bize yollamalısın."
Ali (a.s), beytü'l?malın müstahak olan yerlerinde kullanılmasına özen gösteriyor ve kimsenin, ihtiyacı olmadan bir dinar dahi almasına müsaade etmiyordu.
Emirü'l?Mü'minin'in (a.s) hükümeti döneminde İsfahan'dan, bir gün bir miktar mal geldi. Onun üzerinde bir parça da ekmek vardı. Ali (a.s) malları yedi kısma böldü. Daha sonra parça ekmeği de yedi kısma böldü. Her malın üzerine bir parça da ekmek koydu. Sonra ilk kim alsın diye kura çekti. (Sünen?i Beyhaki, c.6, s.348).
Emirü'l?Mü'minin (a.s), Kur'an'ı ölçü olarak aldığı için Beytü'l?malın dağıtımında Arap?Acem, siyah?beyaz vb. ayırımı yapmazdı. Bir gün, birisi Arap olan ve kölelikten serbest bırakılan iki kadın Hz. Ali'nin (a.s) yanına gelerek ihtiyaçları olduğunu dile getirdiler. Hz. Ali, onlara eşit bir şekilde buğday ve de 40 dirhem verilmesini emretti. Arap kadın itiraz ederek şöyle dedi: "Neden bizi eşit olarak görüyorsun? Ben, ondan üstünüm!" İmam (a.s) buyurdular: "Allah'ın Kitabında İsmailoğulları İshakoğullarına üstün kılınmamıştır."
Osman, Beytü'l?maldan sadece yakınlarını zenginleştirmekle kalmayıp, dünyaperest kimselerin de meşru ve gayri meşru yoldan zenginleşmelerine sebep olmuştu.
Halifenin kendisi, zamanının en zenginlerinden idi. Peşin olarak yüz elli bin ve bir milyon dirhemi ve gayrimenkul olarak bağ?bahçe, deve?koyun gibi yüz bin dinar değerinde serveti vardı.
Abdurrahman bin Avf, Osman'ın yandaşlarından biriydi. Osman'ın zamanında öldü ve çok sayıda serveti kaldı. O öldükten sonra, paralarını keseler içerisinde halifenin huzuruna yığdıklarında, paranın diğer tarafında olan görünmüyordu. Dört kadını arasında taksim edildiğinde her birine 80 bin dinar düştü.
Zeyd bin Sabit'in şaşılacak bir serveti vardı. Öyle ki ölümünden sonra işlenmemiş altınları baltayla kırılarak, çocukları arasında paylaştırıldı.
Talha'nın mirasından biri de yüz öküz derisi altın idi. Osman, Mısırlılar tarafından muhasara altına alındığında şikayetlenip şöyle dedi: "Ben ona kaç öküz derisi altın hediye ettim. Ama o benim bu iyiliklerim karşısında beni öldürmek istiyor." (el?Gadir, c.8, s.293).
Bunlar halifenin, Müslümanların malından bağışladıkları ve halifenin göz yummasıyla meşru ve gayrimeşru yollardan elde edilen servetlerden birer örnekti.
Emirü'l?Mü'minin Ali (a.s) Şıkşıkiye hutbesinin bir kısmında buyuruyor ki: "Üçüncüsü (Osman), iş başına geldiğinde, yemekten ve boşalmaktan başka bir işi yoktu. Sadece kendisi Beytü'l?malı dağıtmıyordu, yakınları da (Ben?i Umeyye) baharda yeşil ota saldıran develer gibi Beytü'l?malı yediler. Ama onun durumu dağıldı ve kötü ameli ölümünü yaklaştırdı. Müslümanların malını ona buna dağıtması ve israf etmesi onu yıktı ve ömrüne son verdirdi." (Nehcü'l?Belağa, 3. Hutbe).
Osman'ın bu tutumu, Hz. Ali'nin (a.s) hilafetinde çok zorluklar çıkarmıştır. Çünkü Osman'ın zamanında milyoner olanlar, Hz. Ali'nin (a.s) adil hükümetinde menfaatlerini tehlikede gördüler ve asayişi bozup adaletin icra olmasına mani oldular. Ali (a.s), Osman'ın, hilafetinin ilk günlerinde bol keseden dağıttığına işaret ederek şöyle buyurdu: "Osman'ın ona buna bağışladığı tarlaları ve malları çok yakında Beytü'l?mal sandığına geri döndüreceğim." (Şerh?i Nehcü'l?Belağa, İbn?i Ebi'l?Hadid, c.1, s.269).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.