1945'ten bu yana pek bir değişim geçirmemiş BM, bu yapısıyla dünyanın tüm sorunlarını çözemez. Üstelik, barışı sağlama ve koruma işinde çok daha etkili olabilecek uluslararası kurumlar var BM geçenlerde 60 yaşına bastı ve kurumlarının çoğu yaşlılıktan yıkılmak üzere. Belki de BM'nin bazı görevlerinden sessiz sedasız emekliyle ayrılma vakti geldi. 60'lı yaşlar pijamalı-terlikli tam emekli hayatına geçmek için biraz erken, ancak BM'nin 'part-time' çalışmaya başlaması için elverişli bir dönem. BM'nin kalkınma konusundaki çalışmaları, erişebildiği yerler ve kaynak havuzları oluşturma açılarından dünyanın en iyisi. UNDP (BM Kalkınma Programı), UNICEF ve diğer kurumlar mükemmel olmasalar da açlığı azaltma, afet yardımları ve uzun vadeli kalkınma alanlarındaki hayati faaliyetlerine devam etmeliler. Yakın zamanda dünya nüfusunun çoğu kırsal alanlarda değil şehirlerde yaşamaya başlayacak. Susuz, elektriksiz, kanalizasyonsuz yaşayan birçok insanın koşulları, altyapıya yeniden odaklanmayı gerektiriyor. Britanya Başbakanı Tony Blair bu yüzden BM kurumlarının acilen reformdan geçmesi gerektiğini söyledi. Tümüyle farklı bir çağda kurulmuş BM, 1945'ten beri göreve hemen hemen aynı yapıda devam ediyor. Göreve yeni başlayan İnsan Hakları Konseyi'nin, üyelerinde yapılan insan hakları ihlallerini örtbas etmeye çalışan eski İnsan Hakları Komisyonu'nun anormalliklerini sona erdirmeye başlaması doğru yönde atılmış bir adım. Çin, Küba ve Pakistan'ın bile katılabildiği bu konseyde, üyelik şartlarının yeterince sıkı olmadığını iddia eden ABD haksız. İnsan hakları ihlallerinin gözler önüne serilmesi gerekiyor ve ülkeleri tecrit ederek değişim sağlayamazsınız. Ancak, insan hakları ihlalleri devam ederse yeni konseyin bazılarının üyeliğini askıya alması gerekebilecek. Bölgesel güçler en az BM kadar etkili BM'nin insan hakları ve kalkınma dışında üçüncü ayağı, Genel Sekreter Kofi Annan'ın da belirttiği gibi kolektif güvenlik. Kurallarının tüm idealizmine rağmen BM, çatışma önleme ve barışı koruma işlerinde etkisiz kalıyor. Yakın dönemde yaşananlar çok tanıdık; BM'nin Bosna'ya ihanet eden, Kosova'ya müdahale edemeyen, Ruanda'daki soykırımı bir türlü engelleyemeyen feci uyuşukluğunu hepimiz biliyoruz. Çözüm, BM'nin çok daha sık ve hızlı müdahale etmesini sağlamak. Nitekim yeni barış komisyonu adımı da bu nedenle atıldı. Bunlar yerinde prensipler, fakat Kosova ve Doğu Timor'dan alınan dersler çatışmaları önleme ve kalıcı barış oluşturma işini BM 'den ziyade bölgesel güçlerin başarıyla becerdiğini gösterdi. BM hatırlarsanız Miloşeviç'in Kosovalılara etnik temizliğini durduramamış, neyse ki NATO devreye girmişti. BM'nin Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Paddy Ashdown geçenlerde değişimi özendirecek bir çekim gücünün gerektiğini söyledi. Gerçekten de Balkanlar'daki AB üyeliği ümidi, daha fazla mali yardım ve ticaret teşvikinin çekiciliğiyle yolsuzluğu bitirmek, hukukun üstünlüğünü oluşturmak ve istikrar getirmek için gereken uzun vadeli reformlarda itici güç görevi görüyor. Doğu Timor bir süredir BM'nin kaydettiği başarılardan biri gibi görülüyordu. Gelgelelim 1999'da BM'nin silah bırakma çağrısı yaptığı polislerin katledilmesi, yetkin ve tecrübeli bir yargı sisteminin kurulamaması ve feci yağmalama ve şiddet olayları bu efsaneyi de yıktı. BM'nin etkin bir geçiş sağlayamaması, Dili'deki insani yardımlarda büyük gerginliğe yol açtı ve Avustralya askerlerinin ülkeye dönmesiyle sonuçlandı. Bölgedeki en büyük güç olan Avustralya'nın Dili'den çıkması bile hataydı zaten, ama şimdi orada kalmaya devam etmeli, sadece askerleriyle asayişi sağlamakla yetinmeyip, yeni bir seçim düzenlenmeden önce hukukun üstünlüğünün oluşturulmasına da yardım etmeli. BM'nin reforma ihtiyaç duyduğuna şüphe yok. Ancak bir yandan da dünyanın tüm ülkelerindeki bütün sorunları aynı anda çözemeyeceğini teslim etmesi lazım. Barışı sağlama ve koruma işinde daha iyi ve etkili kurumlar var, BM bir an önce bunlara yetki vermeli. BM sadece ne zaman müdahale edeceğini değil, ne zaman müdahale etmeyeceğini de bilmeli. Alex Bigham/ The Guardian/ Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.