Mart ayı başlarında Dünya Kadınlar Günü bahanesiyle İstanbul sokaklarını savaş alanına çevirip, bölücübaşı lehine sloganlar atıp Türkiye'ye hakaretler yağdıran militan eylemcilere Türk polisinin müdahalesini günlerce manşetlerinden indirmeyen Türk medyasının "köşeli jetonla çalışan ankesör beyni" doğal olarak geç sinyal alıyor. 6- 7 Mart'ta İstanbul'daki bölücü ve tahrikkâr eylemden sonra 8-9-10 Mart tarihli gazetelerin manşetlerine şöyle bir göz gezdirdiğimizde, "AB'yi şok eden fotoğraflar, Hesabı sorulacak, İşte AB düzeni, AB not etti" şeklinde manşetler gözümüze çarpıyor. Türk medyası Türk polisini yerden yere vurmak için elinden gelen tüm gayreti göstermiş. Avrupa'ya şirin görünmü yarışına giren gazete ve televizyonlarımız "Bu kafayla AB'ye zor gireriz" mavalını sıkça tekrar edip dayakçı polislerin bir an önce görevden alınmasını talep ediyordu. Nitekim bazı polisler bu medya kampanyası sonrasında görevinden alındı.
Türk medyasının bu iğrenç ve kasıtlı tutumunu daha o günlerde eleştirip, "Avrupa'da bu görüntülerin kat be kat fazlası var. Fransa, Almanya ve Belçika polislerinin görüntülerine neden bakmıyorsunuz?" diye sorduğumuzda pek muhatap bulamamıştık. Ama aradan geçen iki aya yakın bir sürede medyanın ankesör beyninin engebeli yollarından ancak düşebilen jetonun "düşme sesi" nihayet geldi. Hürriyet gazetesinin önceki günkü "Paris kriterleri" manşetinin altında şöyle bir spot vardı:
"Polis dayağı nedeniyle tüm Avrupa'yı Türkiye'ye karşı ayağa kaldıran Batı medyası, Paris'te polisin liseli gençlere tekme tokat ve copla saldırmasını görmezlikten geldi."
Dünkü Hürriyet'in birinci sayfasında da "Bu da Almanya kriteri" başlığıyla verilen haberde şöyle deniliyordu:
"Türkiye'de Kadınlar Günü gösterisindeki polis dayağının Paris'te yaşanan benzerine bir de Almanya eklendi."
Bütün bu haberler ve Hürriyet'in yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün Avrupa basınına yaptığı nafile çağrılarından hiçbir ses çıkmadı. Avrupa basını Hamburg ve Paris'teki dayak olaylarına tek satır dahi yer ayırmadı. Peki bu haberleri bu şekilde duyuran Hürriyet gazetesinin 8 Mart tarihli manşetini merak ediyor musunuz? Ben merak ettim ve baktım, Hürriyet'in 8 Mart tarihli manşet ve spotu şöyle: "SABOTAJ GİBİ: Kadınlar günü gösterisinde, polisin bir kadına attığı tekmelerin görüntüsü dünya TV'lerine konu oldu. Avrupa Birliği bu şiddeti şok ve endişe ile karşıladı."
Türkiye'deki bu kaypak tutumdan sonuna kadar istifade eden Avrupa Ankara'daki Troyka toplantısını iptal etmekten kınama mesajlarına varıncaya kadar birçok yöntemle Türkiye'ye baskı uyguladı. Türkiye aleyhine özel kararlar çıkarıldı, "polis şiddeti önlensin, insan haklarına özen gösterilsin yoksa AB'yi unutun!" cümlesinin yeraldığı birçok bildiri yayınlandı. Bu olay o kadar abartıldı ki, Avrupa Parlamentosu'nda Türk polisini şiddetle kınayan bir tasarı bile kabul edildi.
Ama Avrupa kendi caniliğini, vahşiliğini daha fazla gizleyemedi. Fransız polisinin 13-14 yaşlarındaki küçücük kızlara tepeden aşağıya indirdiği cop darbelerinde, ne insan hakları, ne Avrupa normları, ne de ifade özgürlüğüne saygıdan iz vardı. Alman polisinin kadın göstericileri tekmeleyip ezdiği postallarının altında da bu değerlerden iz yoktu!
O dönemde Avrupa'ya hiçbir tepki veremeyen Başbakan Erdoğan da, medyadaki bu haberlerden sonra AB'ye şöyle seslenmiş: "Avrupa önce kendi polisine baksın!"
Sayın Başbakan bu açıklamaları yapmak için geç kalmadınız mı? Avrupa Türkiye'ye hakaretler yağdırıp kınama mesajları yayınlarken sus pus oturan, zılgıt yedikten sonra kahvedekilere efelenen sahte kabadayı misali sonradan aklı başına gelen Erdoğan'ın son çıkışının hiçbir kıymeti yok.
Medya ve hükümet biz söylediğimiz zaman kulaklarını tıkayıp, Avrupa'da marjinal bir dergi söylediği zaman gözlerini açarak nereye kadar gidebilir?
Türk medyasının bu iğrenç ve kasıtlı tutumunu daha o günlerde eleştirip, "Avrupa'da bu görüntülerin kat be kat fazlası var. Fransa, Almanya ve Belçika polislerinin görüntülerine neden bakmıyorsunuz?" diye sorduğumuzda pek muhatap bulamamıştık. Ama aradan geçen iki aya yakın bir sürede medyanın ankesör beyninin engebeli yollarından ancak düşebilen jetonun "düşme sesi" nihayet geldi. Hürriyet gazetesinin önceki günkü "Paris kriterleri" manşetinin altında şöyle bir spot vardı:
"Polis dayağı nedeniyle tüm Avrupa'yı Türkiye'ye karşı ayağa kaldıran Batı medyası, Paris'te polisin liseli gençlere tekme tokat ve copla saldırmasını görmezlikten geldi."
Dünkü Hürriyet'in birinci sayfasında da "Bu da Almanya kriteri" başlığıyla verilen haberde şöyle deniliyordu:
"Türkiye'de Kadınlar Günü gösterisindeki polis dayağının Paris'te yaşanan benzerine bir de Almanya eklendi."
Bütün bu haberler ve Hürriyet'in yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün Avrupa basınına yaptığı nafile çağrılarından hiçbir ses çıkmadı. Avrupa basını Hamburg ve Paris'teki dayak olaylarına tek satır dahi yer ayırmadı. Peki bu haberleri bu şekilde duyuran Hürriyet gazetesinin 8 Mart tarihli manşetini merak ediyor musunuz? Ben merak ettim ve baktım, Hürriyet'in 8 Mart tarihli manşet ve spotu şöyle: "SABOTAJ GİBİ: Kadınlar günü gösterisinde, polisin bir kadına attığı tekmelerin görüntüsü dünya TV'lerine konu oldu. Avrupa Birliği bu şiddeti şok ve endişe ile karşıladı."
Türkiye'deki bu kaypak tutumdan sonuna kadar istifade eden Avrupa Ankara'daki Troyka toplantısını iptal etmekten kınama mesajlarına varıncaya kadar birçok yöntemle Türkiye'ye baskı uyguladı. Türkiye aleyhine özel kararlar çıkarıldı, "polis şiddeti önlensin, insan haklarına özen gösterilsin yoksa AB'yi unutun!" cümlesinin yeraldığı birçok bildiri yayınlandı. Bu olay o kadar abartıldı ki, Avrupa Parlamentosu'nda Türk polisini şiddetle kınayan bir tasarı bile kabul edildi.
Ama Avrupa kendi caniliğini, vahşiliğini daha fazla gizleyemedi. Fransız polisinin 13-14 yaşlarındaki küçücük kızlara tepeden aşağıya indirdiği cop darbelerinde, ne insan hakları, ne Avrupa normları, ne de ifade özgürlüğüne saygıdan iz vardı. Alman polisinin kadın göstericileri tekmeleyip ezdiği postallarının altında da bu değerlerden iz yoktu!
O dönemde Avrupa'ya hiçbir tepki veremeyen Başbakan Erdoğan da, medyadaki bu haberlerden sonra AB'ye şöyle seslenmiş: "Avrupa önce kendi polisine baksın!"
Sayın Başbakan bu açıklamaları yapmak için geç kalmadınız mı? Avrupa Türkiye'ye hakaretler yağdırıp kınama mesajları yayınlarken sus pus oturan, zılgıt yedikten sonra kahvedekilere efelenen sahte kabadayı misali sonradan aklı başına gelen Erdoğan'ın son çıkışının hiçbir kıymeti yok.
Medya ve hükümet biz söylediğimiz zaman kulaklarını tıkayıp, Avrupa'da marjinal bir dergi söylediği zaman gözlerini açarak nereye kadar gidebilir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012