Millet olarak, milli iradenin gerçek sahipleri olarak, akşam-sabah, gece-gündüz sürekli düşünüyoruz, hatta çoğu zaman rüyalarımıza dahi giriyor; neden, niçin ve nasıl bu hallere düştük?
Ne oldu, nasıl oldu da, yaşadığımız hayat gerçekten dayanılmaz bir hal aldı, yaşamak için en temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları dur durak bilmeden sürekli yükseliyor?
Malımızı-mülkümüzü, paramızı-pulumuzu kimler talan etti, kimler nasıl talan ettirdi de, dünya sefalet endeksinde yerlerde sürünür olduk?
Dünya-alem, harıl harıl çalışıp üretirken biz millet olarak birdenbire tembelleşip kulağımızın üstüne yatmaya mı başladık?
Bize ne oldu?
Neden, niçin ve nasıl; kamu malları suyunu çekti, hazinemiz tamtakır oldu, hem fert fert fakirleştik hem de halkın ortak bütçesi delik-deşik oldu?
Nasıl oldu da; bizzat Aile Bakanlığının beyanı ile, bir sene evvel devlet yardımı ile geçinenlerin sayısı dört milyon civarında iken, bugün tam 11 milyona yükseldi?
Niçin, ülkemizde yoksulluk diz boyu, borçlarımız boyumuzu aşıyor, daha ucuz ekmek, daha ucuz bir gıda maddesi alabilmek için iki büklüm emeklilerimiz saatlerini kuyruklarda harcar hale geldiler?
Enerjiden gıda maddelerine, eğitim harcamalarından ulaşım masraflarına, her ne tarafa dönsek, her neye ele uzatsak neden elimiz yanar, cebimiz tutuşur duruma düştük?
Bu nasıl bir muhasebedir, bu nasıl bir yatırım anlayışıdır ki; sürekli devasa kayıplar, korkunç zararlar millet olarak hep bizim payımıza düşüyor?
Uzmanların hesaplarına göre, 18 Mart Çanakkale köprüsü, söylendiği gibi 20 gün önce açılmadığı için 250 milyon TL kazanmış olduk.
Yani 20 gün önce açılmış olsaydı, bu kadar para cepten, kamu bütçesinden uçup gitmiş olacaktı?
Son günlerde Varlık Fonuna devri konuşulan Türk Telekom'un Lübnanlı Hariri ailesine satılmasından ötürü, alacakların takip edilip tahsil edilmemesinden ötürü zararımızın 10 milyar doların üstünde olduğunu uzmanlar, rakamlarla ve delillerle beyan ediyorlar.
Böylesine tepeden-tırnağa, baştan sona zarar olan bu satış yapılırken yetkili ve etkililer hangi dağın ardında saklanmışlardı acaba?
"Kimsesizlerin kimsesi olacağız" vadi ve iddiası ile yönetime gelen kadro, milleti kimsiz-kimsesiz bıraktığı gibi, milletin malını-mülkünü, parasını-pulunu, servetini-sermayesini de böyle akıllara ziyan bir şekilde sıfırlama yoluna gitmiş.
Geriye dönüp geçen yıllara baktığımızda, bugün yaşadığımız dayanılmaz yoksulluğun, milleti iyice sıkmaya başlayan geçim sıkıntısının ve zoraki ödetilen kabarık faturaların sebeplerini satır satır, sayfa sayfa okuyabiliyoruz.
Bize ne oldu?
Niçin, neden ve nasıl böyle perişan hallere düştük?
Yoksa?..
Mülk suresinin son ayetinde ifade edildiği gibi, Allah korusun, bir sabah kalktık da sularımızın çekildiğine, derelerimizin, çaylarımızın, ırmaklarımızın kuruduğuna mı şahit olduk?
"De ki: "Yeraltı ve yer üstündeki tüm sularınız büsbütün çekilip batıp gitse, artık Allah'tan başka size kim su getirebilirdi?" (Mülk: 30)
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025