‘Biz de Müslüman olarak buradayız’ diyemediler

Ortada planlı bir soykırım var ve bu soykırımın temelinde inanç var. Ama ülkemizde emperyalizm karşıtları 'soykırım' tabirini kabul edip, emperyalizmin hedeflerini çok iyi anlatırken bu bin yıllık soykırımın asıl sebebini itiraf etmedikleri için hala 'barıştan, huzurda, beraberce yaşamaktan' bahsediyorlar.

Ülkemizde dini söylemlerle öne çıkan, kalabalıkları galeyana getiren siyasi ve dini yapıların durumunu ise değerli büyüğüm Müslim Karabacak Hocam gazetemizdeki dünkü makalesinde anlattı.

Müslim Hocam yazısı;  "Oturdukları yerden, adeta Allah'a talimat verir gibi; Allah'ım şunu şöyle yap, İsrail'i kahreyle, Filistin'e yardım eyle, Amerikan uçak gemisi batır... gibi dua diye yaptıkları paylaşımları görünce, bu ayet hep aklıma gelir.

"İsrâiloğulları, "Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!" dediler" (Maide, 24)' şeklinde başlıyor ve ana okula giden bir çocuğun anlayabileceği sadelikte ayet ve Allah Resulünden örneklerle devam ediyor. (https://www.yenimesaj.com.tr/ne-cok-da-benziyor-H1503205.htm)

Dün Hz. Musa'ya, 'Rabbinle git, savaş' diyenlerin mantığı bugün İslam dünyasını kuşatmış vaziyette. 

'Onlar birbirlerinin dostudurlar'

Yüce Allah (c.c) Maide Suresi 51. Ayette "Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar" buyuruyor.

İsrail son katliama başladı. ABD Dışişleri Bakanı anında bölgeye geldi ve 'Yahudi olarak buradayım' dedi.

Sağını solunu karıştıran, hayali tokalaşmalarda bulunan kısaca bunak ABD başkanı hemen kalktı ve katilin (İsrail'in) kaçak evine desteğe gitti ve 'İsrail'e tek bir mesajla geldim. Yalnız değilsiniz'. 

Alman başbakanı, katilin (İsrail'in) kaçak evine desteğe gitti.

İngiliz başbakanı katilin, (İsrail'in) kaçak evine desteğe gitti. 

Geçen yıl Rusya'yı sivil hedeflere saldırmakla suçlayan, bölgedeki su, elektrik ve ısınma kaynaklarını kesilmesini 'savaş suçu' olarak tanımlayan Avrupa Komisyonunun yaşlı sarışın başkanı Ursula von der Leyen, 'İsrail'in, Gazze Şeridi'ndeki su ve elektriği kesse dahi, kendisini her şekilde savunma hakkı vardır' dedi.

Yani bir oldular. Ama ne hazindir ki, İslam dünyasından tek bir lider bile çıkıp, 'Siz, Yahudi olarak, Hristiyan olarak katilin evine desteğe gidiyorsanız biz de, Müslüman olarak geliyoruz' diyemedi. 

Seçim zamanı meydanlarda verdikleri Ömer b. Hattab, Selahattin Eyyübi örneklerini veremedi. 

Ekranlara çıkan siyasiler, akademisyenler, gazeteciler, tarihçiler, ilahiyatçılar vs. dile getirmese de, inkar etmeye kalksa da, bu tip söylemleri tehlikeli bulsa da (!) ortadaki durum bir inanç savaşıdır ve bu savaş yeni başlamadı, bin yıl önce başladı ve başlatanlar artık netice istiyor. 

BTP'nin ebedi genel başkanı Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, 11 Eylül 2001 sonrası Haçlı-Siyonist işbirliğine dikkat çekerek yaptığı açıklamada şöyle diyordu; 

"Esasen dünyada çarpışan inançlardır. Siyasi sebepler, iktisadi sebepler bunun görünen kısımlarıdır. Asıl temelde olan mücadele inançlarımızdır.

Yahudilerin ve Protestan ABD'lilerin, kutsal kitap olarak Ahd-i Atik'i kabul ederler. Protestanların inancına göre Mesih'in gelmesi ve Hıristiyanların 'Tanrı'nın Krallığını' kurabilmeleri Yahudilerin, Arz-ı Mevud'a sahip olmalarına bağlıdır. Vatikan'da aynı inançtadır."

Merhum Prof. Dr. Haydar Baş bu tarihi vurguyu yaptığı zamanlar ülkemizi yönetenler ise, 'Hani ABD'nin düşündüğü Büyük Ortadoğu projesi var ya! Biz o projenin eş başkanlarından biriyiz' diyorlardı.

'ABD ile ortak hareket ediyoruz' diyorlardı. 'Avrupa Birliği ile Katolik nikahı kıydık' diyorlardı. 

İşte onlar bugün camilerden sela okutturup, gıyabi cenaze namazı kılıp, yas ilan ediyorlar. 

İlginçtir! 'Kader planında bu tip şeyler var' cümlesini hala kurmadılar.