Biz böyleyiz işte.

Cin olmadığı halde çarpmayı misyon edinmiş yığınların kol gezdiği dünyamızda, cinler hakkında gerçekten de bilgi sahibi olmak isteyen olabilir diye böylesi "bî–hoş" (siz nâ-hoş anlayın) bir konuyu seçtim.

Gerekli ve yeterli bilgi eksikliğindendir, cin demeyiz de üç harfli deriz.

Böylece de cinin şerrinden korunduğumuza inanırız.

Ama cin taifesinden ve hem de insana düşman olan şeytana her gün düzenli olarak, hem de ismini anarak söveriz, lanet okuruz.

Sizce de bunda bir çelişik durum yok mu?

Cin üç harf, şeytan ise altı harf, ondan.

Çelişkiler yumağı.

Şeytan cinlerdendir.

Meleklerden değildir.

Melekler nurdan yaratıldığı halde şeytan ateşten yaratılmıştır.

Hazret–i Adem'e düşmanlığına sebep olarak yaradılış üstünlüğünü öne sürüp: "beni ateşten onu topraktan yarattın" demiştir.

Bizler bu kavgayı daha çok "hasetle" izah etsek de asıl sebep "kibir" olarak öne çıkıyor.

İkisi de rahmanî olmayıp şeytanî olan kötü haller, "haset" ve "kibir."

"(Allah) buyurdu: "Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (İblis) dedi: "Ben ondan hayırlıyım, zira beni ateşten, onu çamurdan yarattın" (A'râf 7/12).

Göl ve doğa manzaralı mekanlarda, akıl mı üstün vahiy mi üstün tartışmalarının temeli çok eskilere dayanır demem de işte bundandır.

Akıl ile vahyi ilk kez çatıştırıp aklı üstün tutan ve vahye, yani murad–ı ilahiye karşı gelen şeytandır.

Aklın yaratıcısı da Allah'tır, vahyin sahibi de Allah'tır.

Bu yüzden aralarında çekişme ve çatışma olmaz.

Yeter ki araya kibir, haset ve benzeri hastalıklar girmesin.

İnsan denen makinenin mucidi Allah, asla makineyi faal yapan akıl ile onun kullanım kılavuzu olan Kur'an arasına çelişik şeyler yazmaz ve söylemez.

Cinler katışıksız ateşten yaratılmış varlıklardır.

"Cinleri de katışıksız/halis ateşten yarattı" (Rahman, 55/15).

Neden yaratıldıkları ve ne ile beslendikleri dışında cinlerin insanlardan farkı yoktur.

Mümini var, kafiri var.

Takva ehli olanı da var olmayanı da var.

Munis olanı da var, muzır olanı da var…

Bir dostum bana, cinlerin ne kadar zararlı olduklarını sorduğunda kendisine: "İnsanın insana verdiği zararı cinler insana vermez" demiştim, o da "bu sözünü çerçeveleyip asacağım" demişti.

İman ve takva vasıflarına sahip müminden daha güçlü bir varlık yoktur bu alemde.

Ama bizler, özellikle maddemizi insan türü şeytanlardan koruruz da sıra cin şeytanlarına gelince manamızı pek önemsemeyiz.

Aracımıza ve işyerimize alarm,

Kasamıza ve masamıza kamera,

İşyerimize ve aş yerimize bekçi koruz da,

Evimizden abdestli çıkmayı,

Çıkarken ayet el–kürsiyi, İhlas, Felek ve Nâs (muavezat) surelerini okumayı önemsemeyiz.

Adı üstünde; muavezat.

Yani "koruyucular."

Hem maddi hem manevi tehlikelerden korur insanı bu sureler.

Bir tavsiyem şudur.

Manevi rahatsızlık hissettiğiniz zaman bir de ezan okuyun.

Bir de kaydını ekliyorum, zira, zikirullah, Kur'an'ı tilaveti ve şeytanî varlıkları etkisiz bırakacak ibadetleri yapmanın yanında ezan da çok tesirli bir tedavidir.

"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Namaz için ezan okunduğunda şeytan oradan arkasını dönüp ezanı işitmeyeceği yere kadar sesli sesli yellenerek kaçar. Ezan bitince döner gelir. Namaz için ikamet getirilince tekrar arkasını dönüp kaçar. İkamet bitince geri dönüp namazı kılan kişi ile kalbinin arasına girer ve şunu hatırla, şunu hatırla diye daha önce olmayan şeyleri aklına getirir de kişi kaç kıldığını bilmez hale gelir" (Buharî, Ezan 608; ed–Dâremî 1/273; İmam Malik, 1/69).

Olduğunuz her uygun yerde ve her uygun fırsatta ezanı okuyun.

O çok özel bir metindir.