"Hakka yürüdü" cümlesi merhum Haydar Baş'a o kadar yakıştı ki anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Zaten o, bir ömür Hakka yürümüş adamdı.
Koca bir ömrü boyunca yürüyüşündeki istikamet hep Hak olmuş olan dosdoğru bir gönül adamı…
Hep Hakka yürüdü, haklı yürüdü ve Hak ile yürüdü.
Hakkın hatırı her şeyin, herkesin ve her kesimin üstünde idi onun için.
İnandığı hakikatleri dillendirmek ve yedi iklim dört bucağa duyurmak için yollara düşmek gerektiğinde yollara düştü, yazılı basın gerektiğinde aylık dergisinden günlük gazetesine kadar hepsini kullandı, radyo-televizyon gerektiğinde Müslüman Türk'ün ruh kökünü temsil eden cinsinden hepsini devreye soktu.
Hakkın yoluna ekilmiş dikenleri temizlemek ve insanların Hakka kul olma yolundaki engelleri kaldırmak için, hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmadan siyasete girdi ve Anadolu'yu karış karış, adım adım dolaştı ve en ücra köydeki insanımıza ulaştı.
Anadolu'nun en ücra köyünde, en tenha mezrasında yaşayan Hasan dedeye, Fatma teyzeye 'Haydar Baş' dediğiniz zaman o dillere destan cümle onların dudaklarından dökülüyor; "İş aş Haydar Baş".
Acımasız kapitalizme alternatif tez yazan tek ilim ve siyaset adamı olarak bu şöhreti çoktan hak etmiş bir yiğit insandan söz ediyoruz.
Hakkın hatırını yüce tutmak ve Hakkın rızasını kazanmak için bütün bir ömrünü Hak yoluna feda etmiş bir Hak fedaisi hakkında yazı yazmak kolay iş değil elbette.
Hakkın hatırını yücelerde tutmak için tüm dünyayı karşısına almaktan bir an bile tereddüt etmemiş adam gibi bir adamdı Haydar Hoca.
Onun içindir ki; "Hakka yürüdü" cümlesi sanki onun için icad edilmiş bir cümle gibi yerli yerine oturdu.
Kırk yıldır yazı hayatının içindeyim, hayatımın en zor yazısını yazmaya çalışıyorum. Her nerede ve her ne zaman karşılaşmışsak, o yoğun programı, o yoğun koşuşturması arasında bir lahza durup; "Aziz hoca yazılarından istifade ediyoruz, yazmaya devam et" diyen Haydar Hoca'nın ardından yazı yazmak meğer ne kadar zor imiş.
Kendisine vasi rahmetler, tüm aile efradına ve tüm sevenlerine de sabr-ı cemiller niyaz ediyorum.
Ne hakkımız var ki?
Keşke ondan bir helallik alabilseydik.
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025