Amerikalı ekonomist J. K. Galbraith öldü. Galbraith'in ölümüne kartel medyası genişçe yer verdi. Hakkında birçok köşe yazıları yazıldı, methiyeler dizildi. Böyle bir ilgi, ister istemez dikkatimizi çekti. Galbraith ne yaptı, ne etti ki, bu kadar ilgiye, övgüye mazhar oldu? Kartel medyası, dünyadaki gelişmelere, bilimsel buluşlara, bilim adamlarına karşı bu kadar duyarlı mı? Hiç zannetmiyorum. Kartel medyasında zerre kadar duyarlılık olsaydı, ekonomiyi safsatalardan, uyduruk teorilerden kurtarıp, gerçek bir bilim haline getiren Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve onun ortaya koyduğu 'Milli Ekonomi Modeli'ni, gündemin baş sırasına koyardı. Her gün çarsaf çarsaf makaleler, yorumlar ve röportajlar yayınlardı. Sanki yerli-yabancı bilim adamlarını hayran bırakan böyle bir model ileri sürülmemiş. Sanki bu modelin tartışıldığı uluslararası iki kongre yapılmamış. Kartel medyasında, bu konuyla ilgili ne bir satır yazıya, ne de bir kare görüntüye rastladık. Dünyayı, özellikle de Türkiye'yi ilgilendiren bu olaya karşı, böylesine sessiz kalan kartel medyası, Galbraith'in ölümünde aynı sessizliğine bürünmedi. Galbraith'in, ekonomi bilimine katkılarını sayıp dökmeye başladılar. Galbraith, bu kadar bir övgüyü hak etti mi? ABD açısından hak etmiş olabilir. Çünkü ABD'de önemli görevlerde bulundu. Birçok ABD Başkanına danışmanlık yaptı. Kartel medyası, herhalde bütün bunları, "ABD için önemliyse, bizim için de önemlidir" anlayışından hareketle yaptı. Bu da, alışık olduğumuz bir davranış biçimidir. Daha doğrusu, kartel medyasının genel tavrı böyledir. Neyse, biz Galbraith'e dönelim. Ne yazdı, ne yaptı, onlara bakalım. Galbraith, "liberalizmin bir bunalıma doğru yol aldığını" söyledi ve bu bunalımın önlenmesi yönünde bazı görüşler beyan etti. Bir başka deyişle, o da, Keynes'in yolunda yürüdü. Keynes, "serbest pazar kuvvetlerinin kendi kendilerini dengeleştirecek yolda yürümelerine müsaade edildiği takdirde uzun vadede otomatik olarak refahı sağlayamayacaklarını" söylüyordu. Prof. Dr. George Soule, Keynes'in bu tespitini, "liberalizmi saplanıp kaldığı kayalar arasından kurtaran bir teknik" olarak değerlendirdi. (Bkz. Ekonominin ABC'si, s. 228). Galbraith da, "ekonominin yönetimine olan ihtiyaç, ekonomik sistemde devletin rolünü çok daha önemli hale getirmiştir" dedi. (Bkz. Ekonomi Kimden Yana, s. 50). Başka neler dedi? Kısaca nakledelim: Galbraith, ekonomik sistemlerin amacını şöyle basit ve açık izah etti: " İnsanların istedikleri malları üretmek ve hizmetlerini yerine getirmek". En iyi ekonomik sistem için de şu tanımı yaptı: " İnsanlara, neleri en çok istiyorlarsa, onların olabildiğince çoğunu sağlayan sistemdir". Galbraith, bu tanımı yaptıktan sonra, bir şerh düşer. Der ki: "Ders kitaplarında pek tutulmamasına rağmen, bu fazlaca basit bir bakış açısıdır". Galbraith, bunları söylüyor ama, ekonomi biliminin bütün sorunları çözdüğüne, çözeceğine inanmıyor. Diyor ki: "Eğer bu bilim dalında herşey yolunda gitse, bunca çözümsüz ve beklenmedik sorunun acısını çekmezdik" (A.g.e., s, 452). Evet, kartel medyasının büyük dediği adam, işte budur. Görüldüğü gibi Galbraith, ekonomi bilimini, dolayısıyla insanlığı, ümitsizlik ve çaresizlik kapısına getirip bıraktı. Zaten, Batılılardan bundan başkası da beklenmez. Bilim adamları, 'Milli Ekonomi Modeli'nde en çok ekonominin tanımına ve insan merkezli oluşuna vurgu yaptılar. Dediler ki: "Ekonomi insanla ilgili bir bilimdir. Onun için insanı tanımayan, ekonomiyi de tanıyamaz, bilemez". Peki, Batılılar insanı tanıyor mu? Hayır, tanımıyor. Bunu bizzat kendileri söylüyor. Dr. Alexis Carrel, "İnsan: Bu Meçhul" adlı kitabında, insanın bilinmediğini ve bilinemeyeceğini anlattı . Bundan dolayı da Nobel Tıp Ödülünü kazandı. Şimdi bekliyoruz, bu ödülü verenler, insanı tanıyan ve tanıtan, dahası, ona en uygun ekonomik modeli sunan Prof. Dr. Haydar Baş'a ödül verecek mi? Verirse ne olur? Bir bilim adamımızın dediği gibi, "Nobel Ödülü şereflenir". Kartel medyası da, aynı yolu takip ederse, yani, Galbraith'i değil, Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve 'Milli Ekonomi Modeli'ni gündeme getirirse, bu şereften pay alır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018