Farkında olanlar mı çok olmayanlar mı?
Bilenler mi çok bilmeyenler mi?
Değirmenin işi, işlevi buğday türü hububat öğütmek iken sürekli değer öğüten bu değirmene su taşıyanlar kimlerdir ve hangi akla hizmet etmektedirler?
Kitleler, söz konusu değirmende kendi öz değerlerinin öğütüldüğünün farkına varsalar zaten bu değirmene su taşımazlar.
Buğday değil değer öğüten bu değirmenin farkında olanlar mı çok olmayanlar mı?
Rivayet o ki, eğer hesaplarda, hesaplamalarda bir hile-hurda yoksa reşit nüfusun yarısı bu değirmene su taşımaktadır ve demek ki bu değirmende buğday yerine değerlerin öğütüldüğünün farkına varmamışlardır.
İster farkına varılsın ister varılmasın, ister farkına varanlar çok olsun ister varmayanlar ama şu bir gerçek ki mevcut iktidar değirmeni buğday yerine bu ülkenin kültür değerlerini, inanç değerlerini, direnç değerlerini, surat asma ve kaş çatma gibi değerlerini hiç acımadan öğütmektedir.
Üstüne üstlük bu değirmen bu ülke insanının taşıdığı su ile dönmektedir.
Değirmene su taşıyanların büyük bir kısmı kendi değerlerinin öğütüldüğünün farkında değil, farkında olanlar ise "değirmen de bizim değerler de bizim" umursamazlığı içinde su taşımayı sürdürüyorlar.
Değerleri öğüten bu değirmen kurulmadan önce bu ülke gençliğinin en azından bir kısmının bazı sevdaları vardı, bazı idealleri vardı, bazı olmazsa olmazları vardı.
Gün batıp akşam olunca bir araya gelen, bir birinin yüzüne bakan ve bazen lisan ile bazen de lisan-ı hal ile; "bugün Allah için ne yaptın?" diye sorular soran gençlik gurupları vardı.
Öğütüldüler.
Hafta içinde kendi işleri, kendi dersleri ile meşgul olup hafta sonlarında; "komşusu açken tok yatan bizden değildir" şeklindeki Nebevi ölçüyü kulaklarına küpe yaparak sokakta, mahallede, yakın ve uzak çevrede yoksullarla varlıklı insanlar arasında köprüler kuran gençlik gurupları vardı, şimdi onların çoğu müteahhit oldu, vekil oldu ve yoksulları unuttular.
Öğütüldüler.
Eskiden inandığı doğruları her zaman ve zeminde haykıran, yanlışa, yalana ve talana asla müsamaha etmeyen, zalim kim olursa olsun onun yüzüne karşı hakikati söyleyen her branştan ilim adamları vardı, cami kürsülerinde haykıran hocalar vardı.
Öğütüldüler.
Eskiden başı dik, omurga sahibi, emperyalizm karşısında dağ gibi duran, siyonizmin her çeşit hile ve desiselerinin farkında olan dava adamları vardı ki küresel tefecilerin ve işgalcilerin korkulu rüyasıydılar.
Öğütüldüler.
Eskiden az satan ama çok etkili gazeteler vardı, bu gazetelerde onurlu, haysiyetli kalem sahipleri vardı, bunlar "gelene ağam gidene paşam" demeyen cinsten cins kalemler ve cins kafalar idiler, bir yazardılar ama pir yazardılar.
Öğütüldüler.
Bir değirmen kuruldu, hem dışarıdan hem içerden taşıma sularla döndürüldü ve bu toprakların sahip olduğu tüm değerler öğütüldü ve öğütülmeye devam ediyor.
Bilenler mi çok bilmeyenler mi?
Değirmenin işi, işlevi buğday türü hububat öğütmek iken sürekli değer öğüten bu değirmene su taşıyanlar kimlerdir ve hangi akla hizmet etmektedirler?
Kitleler, söz konusu değirmende kendi öz değerlerinin öğütüldüğünün farkına varsalar zaten bu değirmene su taşımazlar.
Buğday değil değer öğüten bu değirmenin farkında olanlar mı çok olmayanlar mı?
Rivayet o ki, eğer hesaplarda, hesaplamalarda bir hile-hurda yoksa reşit nüfusun yarısı bu değirmene su taşımaktadır ve demek ki bu değirmende buğday yerine değerlerin öğütüldüğünün farkına varmamışlardır.
İster farkına varılsın ister varılmasın, ister farkına varanlar çok olsun ister varmayanlar ama şu bir gerçek ki mevcut iktidar değirmeni buğday yerine bu ülkenin kültür değerlerini, inanç değerlerini, direnç değerlerini, surat asma ve kaş çatma gibi değerlerini hiç acımadan öğütmektedir.
Üstüne üstlük bu değirmen bu ülke insanının taşıdığı su ile dönmektedir.
Değirmene su taşıyanların büyük bir kısmı kendi değerlerinin öğütüldüğünün farkında değil, farkında olanlar ise "değirmen de bizim değerler de bizim" umursamazlığı içinde su taşımayı sürdürüyorlar.
Değerleri öğüten bu değirmen kurulmadan önce bu ülke gençliğinin en azından bir kısmının bazı sevdaları vardı, bazı idealleri vardı, bazı olmazsa olmazları vardı.
Gün batıp akşam olunca bir araya gelen, bir birinin yüzüne bakan ve bazen lisan ile bazen de lisan-ı hal ile; "bugün Allah için ne yaptın?" diye sorular soran gençlik gurupları vardı.
Öğütüldüler.
Hafta içinde kendi işleri, kendi dersleri ile meşgul olup hafta sonlarında; "komşusu açken tok yatan bizden değildir" şeklindeki Nebevi ölçüyü kulaklarına küpe yaparak sokakta, mahallede, yakın ve uzak çevrede yoksullarla varlıklı insanlar arasında köprüler kuran gençlik gurupları vardı, şimdi onların çoğu müteahhit oldu, vekil oldu ve yoksulları unuttular.
Öğütüldüler.
Eskiden inandığı doğruları her zaman ve zeminde haykıran, yanlışa, yalana ve talana asla müsamaha etmeyen, zalim kim olursa olsun onun yüzüne karşı hakikati söyleyen her branştan ilim adamları vardı, cami kürsülerinde haykıran hocalar vardı.
Öğütüldüler.
Eskiden başı dik, omurga sahibi, emperyalizm karşısında dağ gibi duran, siyonizmin her çeşit hile ve desiselerinin farkında olan dava adamları vardı ki küresel tefecilerin ve işgalcilerin korkulu rüyasıydılar.
Öğütüldüler.
Eskiden az satan ama çok etkili gazeteler vardı, bu gazetelerde onurlu, haysiyetli kalem sahipleri vardı, bunlar "gelene ağam gidene paşam" demeyen cinsten cins kalemler ve cins kafalar idiler, bir yazardılar ama pir yazardılar.
Öğütüldüler.
Bir değirmen kuruldu, hem dışarıdan hem içerden taşıma sularla döndürüldü ve bu toprakların sahip olduğu tüm değerler öğütüldü ve öğütülmeye devam ediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025