Cumhurbaşkanlığı süreci pazartesi günü başladı. Malum olduğu üzere adaylık başvuruları 25 nisanda sona erecek, kalan 20 gün içinde de seçimler yapılacak.Bu süreçten sonra seçilecek cumhurbaşkanı ya Erdoğan olacak, ya da Erdoğan'a yakın olan bir isim olacak. Neticede değişen bir şey olmayacak aynı istikamette düşünen, birbirinden farklı olmayan bir isim Meclis tarafından öyle ya da böyle seçilecek.Ülkemizin gidişatını yakından ilgilendirdiği için milletimizin tepkilerini bir sonuç alsa da almasa da demokratik bir biçimde ortaya koyması doğaldır. Bu milletimizin en tabii hakkıdır.Fakat bu noktada ülkenin başına geçecek olan isimin de, onu seçecek olan meclisin de, demokratik olarak tepkisini ortaya koyan milletimizin de dikkat etmesi gereken bazı genel hususlar vardır.Biz "söz meclisten dışarı" diyerek bu gerçekleri ifade edelim, herkes nasibi neyse onu alsın.Öncelikle Cumhurbaşkanı demek kelime anlamıyla halkın başkanı demektir ve milletin birlik ve beraberliğini tesis etmek en önemli vazifesidir. Daha adaylık aşamasında milleti kamplara bölen bir şahsın görevi aldıktan sonra birlik ve beraberliği tesis etmesi asla mümkün değildir.Cumhurbaşkanlığına aday olan şahıs, Atatürk'ün miras bıraktığı cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmalıdır. Devletiyle milletiyle askeriyle siviliyle milletimizi tek bilek tek yürek yapmalıdır. Bu millete ait olan değerlere sahip çıkmalı ve bu değerleri üstün görmelidir. Asırlarca dünyaya adaleti ve sevgiyi yaşatan Türk medeniyetinden yüz çeviren, her fırsatta medeniyetin beşiğinin ve merkezinin AB olduğunu vurgulayan bir şahıs, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığına asla layık olamaz.Bir cumhurbaşkanı milletiyle barışık olmalıdır. Ülkemiz üzerinde hesabı olan Batılıların önünde el pençe divan duran, acziyet sergileyen, milletine ise her fırsatta fırça atan bir şahıs asla cumhurbaşkanlığına layık olamaz.Bir cumhurbaşkanı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başkomutanıdır. Bir başkomutan olarak askeriyle barışık olmayan, farklı görüşlere sahip olan, AB uğruna askerini gözardı eden, ABD uğruna askerini paralı asker haline getiren bir şahıs asla cumhurbaşkanlığına layık olamaz. Bir cumhurbaşkanı aynı zamanda bir strateji uzmanıdır. Attığı her adımda temsil ettiği milletinin ağılığını sürekli sırtında hisseder. Adımlarını atarken sürekli devletinin ve milletinin çıkarlarını ön planda tutar. Yabancılara taşeronluk etmez. Ülkenin madenlerini, topraklarını, şirketlerini yabancılara peşkeş çekmez, çekilmesine de asla müsaade etmez.Bir Cumhurbaşkanı ülkemiz üzerinde menfur hesapları olanlara kol kanat germez, onlarla işbirliğine girmez, onların işgal projelerine alet olmaz.Bir Cumhurbaşkanı bulunduğu her yerde milleti adına onurlu bir duruş sergiler. Davet edilmediği yere illaki beni de davet edin diye yalvarmaz, fayda olmayan gidişatlara son verir, ülkenin faydasına olacak birlikteliklere ön ayak olur, ülkeyi ve milleti rencide edecek her türlü saldırının karşısında dimdik durur.Bir cumhurbaşkanı milletinin her ferdine eşit uzaklıktadır. Adaletle muamele eder. Birilerini yanına alıp, diğerlerine cephe açmaz. Kuşatıcıdır, birleştiricidir, kavgaları önleyicidir. Bir Cumhurbaşkanı her bir vatandaşının derdinden haberdardır. Fildişi kulesinde oturup, milletinden uzaklaşmaz. Siyaset görevini yapmadığı zaman hesap sorucudur. Cumhurbaşkanlığı seçimi bir siyasi parti seçimi değildir ve olmamalıdır. Mesuliyeti yüksektir. Siyaset sahnesinde kendisine her türlü imkan verildiği halde görevlerini hakkıyla yerine getirmeyenlerin Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir görevde muvaffak olması, ya da ülkenin bu şekilde bir noktaya varması mümkün değildir.Yapılanlar yapılacakların teminatıdır.Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyanlar, "bu ve benzeri vasıflara sahip miyim değil miyim" diye düşünmelidir. Kendisine bu imkan verildiğinde bunu düşünürler mi, düşünmezler mi bilinmez ama, en azından ülkenin gidişatını belirleyecek cumhurbaşkanını seçecek olan meclis bunları ciddi bir şekilde düşünmelidir. Çünkü her biri milletlerinin vekilidir, görevleri ve sorumlulukları büyüktür.Onlar da dikkat etmezler ve siyasi bazı baskılarla hareket ederlerse o zaman yaklaşan seçimlerde milletimiz gerekeni yapmalıdır.Ülkemizde bütün problemleri çözebilecek, milletimizi hak ettiği noktaya getirecek çözümü ve projesi olan liderler mevcuttur. Bu tür liderleri, yabancı taşeronu medyanın, ya da rant çevrelerinin gündem etmesini beklersek yanılırız ve zaman kaybederiz.İşi bilenleri iş başına getirdiğimizde bugünkü kısırdöngü tartışmaların ne kadar anlamsız olduğunu göreceğiz ve neden bu kadar zaman kaybettik diye kendi kendimizi yadırgayacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025