İç ve dış olaylar çok hızlı ve yoğun gelişiyor. Hâlâ ön yargılardan sıyrılıp bir güven ortamı sağlanamadı.
Halbuki bu "ön yargılardan ayrılma ve güven ortamını tesis" ülke adına ilk halledilmesi gereken iştir.
Gelişen olayların boyutları bu konunun önemini çok daha iyi vurgulamaktadır.
Bunu anlamak için şöyle bir soru sorulabilir: Gerek şahıs ve gerekse kurum bazında eğer bugün birbirimizi anlayamazsak, birbirimizi anlamayı, birbirimize yaklaşmayı, birbirimizle beraber yürümeyi başaramazsak ne zaman başaracağız?
İster yukarıdan aşağı, ister aşağıdan yukarıya ama bilhassa yukarıdan aşağıya daha anlaşılır, daha kabul görür olmak gerekmez mi?
İçimizi ve dışımızı kurtların çepeçevre sardığı bir ortamda ve dönemde havayı biraz daha bulandırmanın, ortamı biraz daha germenin kime ne yararı olacak?
Dünya hoşgörü ve diyalog kısır döngüsü içinde bir küreselleşme adına meçhule giderken, biz gerçekten hoşgörü ile ve en azından başımızdaki belalardan kurtulmak için biraz daha önyargısız ve sabırlı olamaz mıyız?
Bazı konuları biraz daha özel ortamlarda ve şartlarda görüşmek ve böylece birbirimizi daha iyi anlama fırsatı bularak kararlarımızı, hareket tarzımızı ve bütün bunları ona göre seslendirmeyi başaramaz mıyız?
Maksat ölünün rahmet bulması ise niçin her yol ve çareye başvurulmasın.
Hâlâ kendimizi taraf olmakla devlete, millete ve vatana asla taraf olamayacağımızı bugün anlayamazsak ne zaman ve nasıl anlayacağız?
Bugün savaş çığlıklarının ayyuka çıktığı bir ortamda olaylara hâlâ iktidar, muhalefet, bürokrat, medya tarafgirliği adına bakmak kime ne sağlayacak?
Her şeye rağmen ortamın sükûnet bulması şöyle dursun, sıkıntılar artarak devam ediyorsa, o zaman maksadın "ölünün rahmet bulması" olmadığı anlaşılır ki; bu da ne taraflar adına, ne de ülke adına hayra alamettir.
Bu ülkede herşeye rağmen "hayra alamet" bir şey düşünmek, bir adım atmak gerçekten çok mu zor?
Sadece bir adım...
Halbuki bu "ön yargılardan ayrılma ve güven ortamını tesis" ülke adına ilk halledilmesi gereken iştir.
Gelişen olayların boyutları bu konunun önemini çok daha iyi vurgulamaktadır.
Bunu anlamak için şöyle bir soru sorulabilir: Gerek şahıs ve gerekse kurum bazında eğer bugün birbirimizi anlayamazsak, birbirimizi anlamayı, birbirimize yaklaşmayı, birbirimizle beraber yürümeyi başaramazsak ne zaman başaracağız?
İster yukarıdan aşağı, ister aşağıdan yukarıya ama bilhassa yukarıdan aşağıya daha anlaşılır, daha kabul görür olmak gerekmez mi?
İçimizi ve dışımızı kurtların çepeçevre sardığı bir ortamda ve dönemde havayı biraz daha bulandırmanın, ortamı biraz daha germenin kime ne yararı olacak?
Dünya hoşgörü ve diyalog kısır döngüsü içinde bir küreselleşme adına meçhule giderken, biz gerçekten hoşgörü ile ve en azından başımızdaki belalardan kurtulmak için biraz daha önyargısız ve sabırlı olamaz mıyız?
Bazı konuları biraz daha özel ortamlarda ve şartlarda görüşmek ve böylece birbirimizi daha iyi anlama fırsatı bularak kararlarımızı, hareket tarzımızı ve bütün bunları ona göre seslendirmeyi başaramaz mıyız?
Maksat ölünün rahmet bulması ise niçin her yol ve çareye başvurulmasın.
Hâlâ kendimizi taraf olmakla devlete, millete ve vatana asla taraf olamayacağımızı bugün anlayamazsak ne zaman ve nasıl anlayacağız?
Bugün savaş çığlıklarının ayyuka çıktığı bir ortamda olaylara hâlâ iktidar, muhalefet, bürokrat, medya tarafgirliği adına bakmak kime ne sağlayacak?
Her şeye rağmen ortamın sükûnet bulması şöyle dursun, sıkıntılar artarak devam ediyorsa, o zaman maksadın "ölünün rahmet bulması" olmadığı anlaşılır ki; bu da ne taraflar adına, ne de ülke adına hayra alamettir.
Bu ülkede herşeye rağmen "hayra alamet" bir şey düşünmek, bir adım atmak gerçekten çok mu zor?
Sadece bir adım...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010