Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü) Rektörü Prof. Dr. Yalçın Kekeç, üniversitelerin görevinin sadece eğitim-öğretim değil, bilim ve teknoloji yaratmak olduğuna dikkati çekerek, "Ülkelerin gelişmişlik düzeyi bilimsel araştırmalarıyla doğru orantılıdır" dedi.
Ç.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü'nce düzenlenen Bilimsel Araştırmaların Planlanması, Sunumu, Desteklenmesi ve Etik Uygulamalarda Temel İlkeler konulu sempozyum, Balcalı Yerleşkesi'ndeki Büyük Amfide yapıldı.
Rektör Prof. Dr. Yalçın Kekeç, sempozyumun açılışındaki konuşmasında, bilim ve teknolojiye değer vermeyen ülkelerin, kendilerine en güçlü düşmanlarının bile yapamayacağı ölçüde zarar verdiklerini bildirdi. Üniversitelerin görevinin sadece eğitim-öğretimdeğil, bilgi ve teknoloji yaratmak olduğunu belirten Prof. Dr. Kekeç, şöyle konuştu:
"Ülkelerin gelişmişlik düzeyi bilimsel araştırmalarıyla doğru orantılıdır. Üniversitelerimiz bu görevini yerine getirirken, akademik personelin yetişmesini de sağlamalıdır. Ancak, son yıllarda Türkiye'de yaşanan ekonomik zorluklar, bilim insanlarının yaşam koşulları ve motivasyonlarını olumsuz yönde etkilemektedir."
Ülkelerin artık, silah gücüyle değil, ürettikleri bilgi ve teknolojiyle güç haline geldiklerini ifade eden Prof. Dr. Kekeç, buna rağmen, Türkiye'de devlet bütçesinden üniversitelere ayrılan payın indirilmesinin sıkıntılarını yaşadıklarını söyledi.
Prof. Dr. Kekeç, bilimsel araştırmalara destek vermek üzere kurulan üniversite araştırma fonlarının kapatılarak, kaynağın katma bütçe içerisinde değerlendirilmesinin sıkıntıyı daha da artırdığını savundu. Prof. Dr. Kekeç, tüm olumsuzluklara rağmen, kaynakları yararlı şekilde kullanarak, zorlukları aşacaklarına inandığını kaydetti.
TÜBA'NIN GÖREVLERİ
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesi Prof. Dr. Emin Kansu ise 7 Ocak 1994 yılında çalışmalarına başlayan kurumun amaçları hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Kansu, TÜBA'nın en genç akademilerden biri olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "En önemli amacımız, Türk biliminin uluslararası düzeye çıkabilmesi için çalışmalar yapmak, buna katkı sağlayanları onurlandırmaktır. Bir başka önemli görevimiz ise bilimci kişiliği ve araştırmacılığı özendirmek, bilim adamlarını topluma tanıtmaktır. Çünkü, Avrupa'da sokağa çıkıldığında herhangi bir kişi en az 3 bilim adamının adını sayarken, Türkiye'de toplum bilim adamlarını tanımıyor."
Ç.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sait Polat da, Türkiye'de yaşanan güç ekonomik şartların, tüm üretim kesimlerinde olduğu gibi bilim üreten birimlerde de ciddi sıkıntılara neden olduğunu belirterek, "Bu kapsamda, doktoralı öğretim üyesi sayısında gelişmiş ülkelerin çok gerisindeyiz" dedi.
Prof. Dr. Polat, uluslararası düzeyde ülkelerin, bilim adamı ve araştırmacı sayısını ölçme kriterinin her 10 bin kişi başına düşen araştırmacı ve doktoralı bilim adamı sayısı ile belirlendiğine dikkatiçekerek, bu sayının ABD'de yaklaşık 200, Batı Avrupa ülkelerinde 150, Türkiye'de ise yalnızca 5-6 civarında olduğunu bildirdi.
Türkiye'de 2000 yılındaki 3 bin 774 olan araştırma sayısının, İsrail'de 9 bin 167, Hollanda'da ise 19 bin 598 olarak gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Polat, bu şartlar altında önümüzdeki yıllar için daha iyimser sonuçların beklenemeyeceğini kaydetti. Sempozyuma, çeşitli üniversitelerden öğretim üyelerinin yanı sıra çok sayıda araştırma görevlisi ve öğrenciler katıldı.
Ç.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü'nce düzenlenen Bilimsel Araştırmaların Planlanması, Sunumu, Desteklenmesi ve Etik Uygulamalarda Temel İlkeler konulu sempozyum, Balcalı Yerleşkesi'ndeki Büyük Amfide yapıldı.
Rektör Prof. Dr. Yalçın Kekeç, sempozyumun açılışındaki konuşmasında, bilim ve teknolojiye değer vermeyen ülkelerin, kendilerine en güçlü düşmanlarının bile yapamayacağı ölçüde zarar verdiklerini bildirdi. Üniversitelerin görevinin sadece eğitim-öğretimdeğil, bilgi ve teknoloji yaratmak olduğunu belirten Prof. Dr. Kekeç, şöyle konuştu:
"Ülkelerin gelişmişlik düzeyi bilimsel araştırmalarıyla doğru orantılıdır. Üniversitelerimiz bu görevini yerine getirirken, akademik personelin yetişmesini de sağlamalıdır. Ancak, son yıllarda Türkiye'de yaşanan ekonomik zorluklar, bilim insanlarının yaşam koşulları ve motivasyonlarını olumsuz yönde etkilemektedir."
Ülkelerin artık, silah gücüyle değil, ürettikleri bilgi ve teknolojiyle güç haline geldiklerini ifade eden Prof. Dr. Kekeç, buna rağmen, Türkiye'de devlet bütçesinden üniversitelere ayrılan payın indirilmesinin sıkıntılarını yaşadıklarını söyledi.
Prof. Dr. Kekeç, bilimsel araştırmalara destek vermek üzere kurulan üniversite araştırma fonlarının kapatılarak, kaynağın katma bütçe içerisinde değerlendirilmesinin sıkıntıyı daha da artırdığını savundu. Prof. Dr. Kekeç, tüm olumsuzluklara rağmen, kaynakları yararlı şekilde kullanarak, zorlukları aşacaklarına inandığını kaydetti.
TÜBA'NIN GÖREVLERİ
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesi Prof. Dr. Emin Kansu ise 7 Ocak 1994 yılında çalışmalarına başlayan kurumun amaçları hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Kansu, TÜBA'nın en genç akademilerden biri olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "En önemli amacımız, Türk biliminin uluslararası düzeye çıkabilmesi için çalışmalar yapmak, buna katkı sağlayanları onurlandırmaktır. Bir başka önemli görevimiz ise bilimci kişiliği ve araştırmacılığı özendirmek, bilim adamlarını topluma tanıtmaktır. Çünkü, Avrupa'da sokağa çıkıldığında herhangi bir kişi en az 3 bilim adamının adını sayarken, Türkiye'de toplum bilim adamlarını tanımıyor."
Ç.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sait Polat da, Türkiye'de yaşanan güç ekonomik şartların, tüm üretim kesimlerinde olduğu gibi bilim üreten birimlerde de ciddi sıkıntılara neden olduğunu belirterek, "Bu kapsamda, doktoralı öğretim üyesi sayısında gelişmiş ülkelerin çok gerisindeyiz" dedi.
Prof. Dr. Polat, uluslararası düzeyde ülkelerin, bilim adamı ve araştırmacı sayısını ölçme kriterinin her 10 bin kişi başına düşen araştırmacı ve doktoralı bilim adamı sayısı ile belirlendiğine dikkatiçekerek, bu sayının ABD'de yaklaşık 200, Batı Avrupa ülkelerinde 150, Türkiye'de ise yalnızca 5-6 civarında olduğunu bildirdi.
Türkiye'de 2000 yılındaki 3 bin 774 olan araştırma sayısının, İsrail'de 9 bin 167, Hollanda'da ise 19 bin 598 olarak gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Polat, bu şartlar altında önümüzdeki yıllar için daha iyimser sonuçların beklenemeyeceğini kaydetti. Sempozyuma, çeşitli üniversitelerden öğretim üyelerinin yanı sıra çok sayıda araştırma görevlisi ve öğrenciler katıldı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.